Bir Aceminin Ustura İle İmtihanı
Yaklaşık 15 yıldır Jiletli Ustura kullanıyordu.
Birkaç kez yurtdışında jiletsiz ustura görmesine rağmen yanına yaklaşmak istemedi.
Çünkü, bilinmeyen şey o’nu korkutuyordu.
Ancak, içinin bir yerlerinde bilgisayar dünyasındaki gibi artalanında sürekli jiletsiz ustura vardı.
Bir gün bir kozmetikçiye uğradı, 100.-TL ye bir ustura aldı. Sanıyordu ki o ustura ile hiçbir şey yapmadan tıraş olabilecekti.
Çıkmak üzere iken dükkan sahibinin “bununla tıraş olabilmeniz için 8000-12000 kumlu taş almanız lazım” şeklindeki sözünü bile duymadı, duysa bile dikkate almadı.
Bir gün sonra sabahleyin yüzünü sabunladı ve usturayı eline alarak yukarıdan aşağıya sürdü. Şaşkındı çünkü, ustura sadece sürdüğü yerdeki sabunu almıştı, sakal olduğu yerde duruyordu.
Bu ustura hakkında soru sormaya başladı ve o ara http://www.geltir.com’a yolu düştü. Oradan öğrendi ki aldığı bu ustura hiçbir işe yaramıyordu ya da her bileylemeden sonra ancak 3-4 kez tıraş olabilirdi.
Başladı forumda ne kadar mesaj, yorum varsa onları okumaya. Ancak okuduklarından fazla bir şey öğrenemedi. Alacak çok yolu olduğunu anladı.
Bir gün Taşkın Demirtaş’a yolu düştü. Usta o’na 4-5 ustura gönderdi o da beğendiklerini seçti.
Birkaç kez tıraş olduktan sonra “bu usturalar körlendikten sonra ben ne yapacağım” diye düşünmeye başladı.
Her ne kadar forumda gereken yardımı yapacakların olduğunu biliyor olmasına rağmen o kendi yağıyla kavrulmayı istiyordu. Ayaklarının üstünde durması gerekiyordu.
Bu bilgisizlik ve çaresizlik içerisinde usturalarını bir kenara bıraktı ancak kafasındaki düşünceler onu hep takip ediyordu. Aradan aylar geçmişti yine de açık bir kapı, yürüyecek yol bulamadı.
Bazen öğrendiği eski bir ustura kullanan berberi bulabilmek için saatlerce sokaklarda onu aradı. Bulduğu insan ya yok idi, ya da o işi bırakmış ve jiletli ustura ile işini görüyordu.
İlgili Bakanlığın “Ustura hijyen değil o nedenle yasaklansın” talimatı bu sahayı köreltmiş gelişmeleri engellemiş ve amatörce ilgilenenlerden başka kimseler kalmamıştı.
Bu arada bir gün çarşıda gezerken bir adet biley taşı aldı o taşı evde süt içerisine koyarak kaynattı. Ardından da üzerine yağ dökerek elindeki kozmetikçiden aldığı işe yaramayan usturayı gelişigüzel sürmeye başladı.
Ardından kayışladı, kayışladı ancak bir türlü sakal kesme kıvamına getiremedi. Bu arada kese kese kolunda kıl kalmadı. Kol kıllarını kesmesine rağmen iş sakala gelince tırsıyordu.
Bir gün memleketlisi olan hem bilgili hem de meraklı olan bir bıçakçının yanına gitti. O’nunla sohbet ederken bazı sorular sordu.
Konuşmanın bir yerinde bıçakçı “sana kayış yeter” dedi.
Bun karşılık “Kayışı kullanıyorum, kullanıyorum, ancak bir türlü ustura sakalı kesmiyor” diye cevap verdi.
Bıçakçı “Olur mu ağabey, ona macun süreceksin” diyerek nereden alacağımı ve nasıl bir şey olduğunu söyledi.
Ardından gerekli malzemeleri alarak işe koyuldu. Acemice deneme yanılma bileymeme işleminden ve ardından da nasıl olacağını bile bilmeden sürüş tekniğine göre kayışlama sonrası kol kıllarına sürdüğünde kılların kesilmesinin daha farklı olduğunu gördü.
Yüzünü tıraş sabunu ile sabunladı ve heyecanla sakalını kesmeye başladı.
İnanılmaz bir şey, nihayet sakalı kesiyor diye yerinden zıpladı.
İşte o zaman yüzü güldü, kendine güveni arttı, birkaç deneme daha yaptı, usturanın ağzını bozdu, sonra tekrar biley taşı ve kayışlama ile üzerinde çalıştı ve tekrar sakalını kesti.
Sonraki gün yüzünün yarısını kendi geliştirdiği ustura ile diğer yarısını da T.Demirtaş ustanın veridiği ustura ile kesti. Aynaya baktı ve yüzündeki gülümseme onu çok mutlu etti.
Artık, iyi bir kayış, iyi 1-2 adet biley taşı alabilirdi.
Ustura ile tıraş olabilmenin ve kendi kendine yetebilecek bir başlangıca adım atmanın kapısını aralamıştı.
Bundan sonrası kolaydı.
Ancak, hiçbir zaman “her şey tamam demedi”, biliyordu ki alacak ve kat edecek daha çok yolu vardı.
Yaklaşık 15 yıldır Jiletli Ustura kullanıyordu.
Birkaç kez yurtdışında jiletsiz ustura görmesine rağmen yanına yaklaşmak istemedi.
Çünkü, bilinmeyen şey o’nu korkutuyordu.
Ancak, içinin bir yerlerinde bilgisayar dünyasındaki gibi artalanında sürekli jiletsiz ustura vardı.
Bir gün bir kozmetikçiye uğradı, 100.-TL ye bir ustura aldı. Sanıyordu ki o ustura ile hiçbir şey yapmadan tıraş olabilecekti.
Çıkmak üzere iken dükkan sahibinin “bununla tıraş olabilmeniz için 8000-12000 kumlu taş almanız lazım” şeklindeki sözünü bile duymadı, duysa bile dikkate almadı.
Bir gün sonra sabahleyin yüzünü sabunladı ve usturayı eline alarak yukarıdan aşağıya sürdü. Şaşkındı çünkü, ustura sadece sürdüğü yerdeki sabunu almıştı, sakal olduğu yerde duruyordu.
Bu ustura hakkında soru sormaya başladı ve o ara http://www.geltir.com’a yolu düştü. Oradan öğrendi ki aldığı bu ustura hiçbir işe yaramıyordu ya da her bileylemeden sonra ancak 3-4 kez tıraş olabilirdi.
Başladı forumda ne kadar mesaj, yorum varsa onları okumaya. Ancak okuduklarından fazla bir şey öğrenemedi. Alacak çok yolu olduğunu anladı.
Bir gün Taşkın Demirtaş’a yolu düştü. Usta o’na 4-5 ustura gönderdi o da beğendiklerini seçti.
Birkaç kez tıraş olduktan sonra “bu usturalar körlendikten sonra ben ne yapacağım” diye düşünmeye başladı.
Her ne kadar forumda gereken yardımı yapacakların olduğunu biliyor olmasına rağmen o kendi yağıyla kavrulmayı istiyordu. Ayaklarının üstünde durması gerekiyordu.
Bu bilgisizlik ve çaresizlik içerisinde usturalarını bir kenara bıraktı ancak kafasındaki düşünceler onu hep takip ediyordu. Aradan aylar geçmişti yine de açık bir kapı, yürüyecek yol bulamadı.
Bazen öğrendiği eski bir ustura kullanan berberi bulabilmek için saatlerce sokaklarda onu aradı. Bulduğu insan ya yok idi, ya da o işi bırakmış ve jiletli ustura ile işini görüyordu.
İlgili Bakanlığın “Ustura hijyen değil o nedenle yasaklansın” talimatı bu sahayı köreltmiş gelişmeleri engellemiş ve amatörce ilgilenenlerden başka kimseler kalmamıştı.
Bu arada bir gün çarşıda gezerken bir adet biley taşı aldı o taşı evde süt içerisine koyarak kaynattı. Ardından da üzerine yağ dökerek elindeki kozmetikçiden aldığı işe yaramayan usturayı gelişigüzel sürmeye başladı.
Ardından kayışladı, kayışladı ancak bir türlü sakal kesme kıvamına getiremedi. Bu arada kese kese kolunda kıl kalmadı. Kol kıllarını kesmesine rağmen iş sakala gelince tırsıyordu.
Bir gün memleketlisi olan hem bilgili hem de meraklı olan bir bıçakçının yanına gitti. O’nunla sohbet ederken bazı sorular sordu.
Konuşmanın bir yerinde bıçakçı “sana kayış yeter” dedi.
Bun karşılık “Kayışı kullanıyorum, kullanıyorum, ancak bir türlü ustura sakalı kesmiyor” diye cevap verdi.
Bıçakçı “Olur mu ağabey, ona macun süreceksin” diyerek nereden alacağımı ve nasıl bir şey olduğunu söyledi.
Ardından gerekli malzemeleri alarak işe koyuldu. Acemice deneme yanılma bileymeme işleminden ve ardından da nasıl olacağını bile bilmeden sürüş tekniğine göre kayışlama sonrası kol kıllarına sürdüğünde kılların kesilmesinin daha farklı olduğunu gördü.
Yüzünü tıraş sabunu ile sabunladı ve heyecanla sakalını kesmeye başladı.
İnanılmaz bir şey, nihayet sakalı kesiyor diye yerinden zıpladı.
İşte o zaman yüzü güldü, kendine güveni arttı, birkaç deneme daha yaptı, usturanın ağzını bozdu, sonra tekrar biley taşı ve kayışlama ile üzerinde çalıştı ve tekrar sakalını kesti.
Sonraki gün yüzünün yarısını kendi geliştirdiği ustura ile diğer yarısını da T.Demirtaş ustanın veridiği ustura ile kesti. Aynaya baktı ve yüzündeki gülümseme onu çok mutlu etti.
Artık, iyi bir kayış, iyi 1-2 adet biley taşı alabilirdi.
Ustura ile tıraş olabilmenin ve kendi kendine yetebilecek bir başlangıca adım atmanın kapısını aralamıştı.
Bundan sonrası kolaydı.
Ancak, hiçbir zaman “her şey tamam demedi”, biliyordu ki alacak ve kat edecek daha çok yolu vardı.
Yazan
Acemi Usturacı
Acemi Usturacı
__________________________________________
E n v i r o n m e n t a l i s t
E n v i r o n m e n t a l i s t