Yorumları: 1,922
Konuları: 45
Kayıt Tarihi: 2016
(03/01/2018, Saat: 21:51)godsyndrome Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Acemi üyenin işi çok zor.İncelemede bulunacak olsan zaten incelenmiş oluyor aldıkların.Tavsiye vermeye kalksan forumun %99'u senden daha iyi biliyor tüm mevzuatı Bir şey soracak olsan zaten forumda yazılmış oluyor, azıcık karıştırınca buluyorsun.Şimdilik sadece okuyup öğrenme kısmındayım ki bu aşamada ahraz'ın yazdıklarını okumak çok keyfli.Ellerine sağlık.
Teşekkür ederim Hocam ama siz yine de böyle düşünmeyin.Hepimiz benzer süreçlerden geçtik.Yorumlarımız da yaşadığımız süreçler de çok öznel.Bu sebeple kendi yaşadıklarınızı yazmaktan imtina etmeyin.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
bana mı öyle geliyor yoksa daha hızlı mı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?
Yorumları: 740
Konuları: 26
Kayıt Tarihi: 2012
@ahraz , Caner kardeşim Keyifle okudum. Tek kelime ile nefis olmuş. Eline emeğine sağlık.
Foruma özel Tipsoft fiyat listesi için "tipsoftbrushes(at)gmail.com"
adresine "kullanıcı adınızı" belirterek mail atabilirsiniz.
https://www.facebook.com/tipsoftbrushes/
Yorumları: 78
Konuları: 1
Kayıt Tarihi: 2018
08/02/2019, Saat: 00:47
(Son Düzenleme: 08/02/2019, Saat: 00:47, Düzenleyen: ouz7.)
muhteşem bir yazı olmuş @ahraz hocam, keşke daha önce görseydim..
saygılar..
Be A Gentleman...
Yorumları: 236
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 2019
(25/11/2017, Saat: 03:50)ahraz Adlı Kullanıcıdan Alıntı:
Herşey Schrödinger’in kedisiyle başladı.Basit bir mantıkla çözülemeyecek bir problem de değildi aslında.Kutuya koyulan kedi gözlem durumuna göre Ya ölü Ya diriydi.Önemli olan bozunma yarı ömrü bir saat olan radyoaktif elementin nasıl davranacağı idi belki de.Olasılıklar üzerine kurulu kuantum dünyası yıllarca bu soruya cevap aradı,halen de arıyor.Schrödinger’in kedisinin akıbeti kutuyu açmadan çözülemiyor.Hoş,görmeden de gözlem olamayacağına göre kedi hem ölü hem diri.
Gerçek bu kadar basit belki de,ne Platon kadar idealar dünyasındayız ne de Kant gibi katı bilimsel gerçeklerle.Düşünüyorsak biz de varız ya da kendi gerçekliğimizden sıyrılamadığımız için doğru düşünemiyoruz belki de.Nietzche kadar yalnız,übermensch’den yola çıkıp etnik temizlik yapan Hitler kadar cani olamıyoruz.Einsten size anlatabiliyor olsa da biri uzaya giden,diğeri dünyada kalan ikizlerin hikayesini,eski bir kızılderili atasözünde dediği gibi “ayakkabılarını giymeden’’ anlayamıyoruz birilerini.Kuantum gerçeğini bilmek,kedinin durumunu anlamamızı sağlamıyor elbet.
Eskiler farklı bir Leyla ile Mecnun hikayesi anlatırlardı bir zamanlar.Mecnun’un durumunu gören ahali sevdasından çöllere düştüğü Leyla’sını merak etmiş,köyde aralarında heyet oluşturup Leyla’yı bulmaya yollamışlar.Gel zaman,git zaman sonunda ücra köylerin birinde Leyla’nın evini bulan ahali bir telaş çaldıkları kapıyı pek de albenisi olmayan,alelade bir kızcağız açınca hevesleri kursaklarında gerisin geri köyün yolunu tutmuşlar.Mecnun’un yanında soluğu alır almaz,patlatmış içlerinden biri: “Leyla’yı görmeye gittik.” demiş.Anlattığın kadar güzel değil.Aşktan bitap düşmüş olan Mecnun,Leyla ismini duyunca hafif doğrulmuş: “Siz onu bir de benim gözümden görün!”
İşte böyleydi a dostlar,gerçeği bilmek değil,kimin gözünden gördüğüne göre de değişiyordu demek ki.Bilimsel anlamda vücudundaki hormonal değişimler,kan basıncının yükselmesi,göz bebeklerinin büyümesi aşktı belki ama Hipokrat’a sorsan kardiyovasküler problemin olabilir,dikkat et derdi.Mecnun’da gördüğün,Hipokrat’ta anlamadığındı.
Başkasının gözlerinden bakamıyordun hayata,hani mavi,yeşil,ela tamam da düz kahve olmuyordu mesela.Her insan kendi gerçeğini yaşıyordu bu hayatta.Kimi daha şanslı kimi daha şanssız.Bilim adamları size aşkın mutluluk endeksi sonuçlarını veriyor,beynin ön lobunun neden coştuğunu gerekçelerle açıklayabiliyordu.Unuttukları şey bilmediğin bir gerçeğin gerekçesinin kolay olduğuydu aslında.Koca ayağa bir açıklama vardı,ruhumuz 21 gram gelebiliyordu pekala.Sonsuza kafa basmıyordu ama tümden gelen tüme varıyordu nasılsa.Entropi de kolaydı,düzensizliğin düzeni vardı belki ama herşey 0’a yaklaşmaya muktedirdi bu hayatta.Sonsuza basmıyordu ama sonu anlıyordu kafa.
Mesela ben; şimdi ki aklım olsa daha az alır,daha çok okurdum.Girişmezdim sedefle video izlemeden.Artizanmış,doğalmış bırakırdım.Ivıra zıvıra harcayacağıma en güzelinden bir ustura çekerdim yanıma,kullanmasam da olur derdim,bakar dururdum nasılsa.Az yorum yapar,çok gözlerdim.Herşeyi tatbik etmez,önce izlerdim.Yabancı siteleri karıştırır,tarihini daha çok öğrenirdim mesela.İmkan olsun ziyaret ederdim,bıçakçı bir abi bulur,sohbet ederdim.
Şimdi ki aklım olsa,teknik derdim en çok.Bastıramayacaksın yazardım banyo dolabına kalın harflerle,jilet falan boşver,en iyi tıraş en güzel aletle.Güzel bir dolap yapmaya girişirdim mesela,iki sıra fırça dizer,boy boy taslarımı koyardım en alta.
Benim şimdiki aklım olsa az konuşur,çok yazardım mesela.Konu tıraş değil derdim sadece,babandan Ne gördün bilmem ama bir Arko’n olsun derdim tıraş dolabında.
Ben anladığın anlamda yüzümü hiç tıraş etmedim,mevzuu hayattı; sen farketmedin...
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi Ya kedi de ışıyan parçacık da bizsek?
Yorumları: 1,922
Konuları: 45
Kayıt Tarihi: 2016
@ouz7 Hocam Teşekkür ederim.
@donniebrasco O zaman saatte bir bozunuyorsunuz demektir Hocam
bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
bana mı öyle geliyor yoksa daha hızlı mı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?
Yorumları: 878
Konuları: 23
Kayıt Tarihi: 2018
@Ahraz
Eline, yüreğine, hissiyatına ve de hayallerine sağlık...
Devam..
__________________________________________
E n v i r o n m e n t a l i s t
Yorumları: 1,922
Konuları: 45
Kayıt Tarihi: 2016
bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
bana mı öyle geliyor yoksa daha hızlı mı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?
|