04/11/2019, Saat: 16:36
Forumda daha önce incelemesi yapılmış ve genelde de beğenilmiş bir sabun olmuş Haslinger. Ben de adaçayı (salbei) versiyonunu almıştım. İki kez kullanma fırsatım oldu ve gerçekten de çok etkilendim sabunun performansından.
Sabun bilindiği gibi 60gr ve oldukça ufak. Basacak kap ararken açıkçası baya canım sıkıldı. Eli yüzü düzgün bir kap bulamayınca da paşabahçenin 3 liralık cam kavanozuna bastım sabunu. Çapı 6cm sabunun, benim bastığım kap biraz daha geniş olduğu için biraz kavga etmek gerekti sabunla oturması için; arkadaş azıcık sert ve baş parmak düşmanı.
Sabunu gerek ilk açtığımda gerekse kaba basıp kullandıktan sonra koku namına pek bişey duyamadım açıkçası. Evet, kokuyor ama bu koku bana plastik kokusunu hatırlattı. Hatta acaba dedim koyduğum kavanozun plastik kapağının kokusu mu sindi sabuna. Bu açıdan çok büyük hayal kırıklığı oldu benim için.
Buraya kadar sabun benim adıma pek bir anlam ifade etmese de fırçayı daldırıp köpürtmeye başladığımda işler biraz değişmeye başladı. Köpürtmeyi sabunu bastığım kapta yaptım, fırça biraz tur attıktan sonra kavanozun içinde ortaya çıkan köpüğün çok kremsi, kıvamlı olduğunu düşünüp su eklemeye başladım. Lakin ben ne kadar su eklesem de sabun hiç istifini bozmadı ve kendinden taviz vermeden adeta "suratına süzme yoğurt kıvamındaki bu köpükle girişeceğim" demeye devam etti.
İlk köpürtmeye başladığımda kaptaki köpük kıvamı çok koyu ve kalın gözüküyor. Bu nedenle ufak ufak su ekliyorum ama köpük genede istifini pek bozmuyor:
Suyla besledikten sonra köpük şu şekilde, değişen birşey yok.
Ayrı bir kapta mı köpürtseydim acaba soruları eşliğinde "ne olacaksa olsun artık" diyerek fırçayı kaldırıp yapmayı beceremediğimi düşündüğüm köpüğü yüzüme sürmeye başladım.
Köpük tasta nasılsa yüzümde de aynı karakteri göstermeye devam etti. Bir ara kendimi saten alçı sıva yapıyor gibi hissettim, acaba jilet bu köpüğün arkasındaki sakallara nasıl ulaşacak diye düşündüm.
En sonunda usanıp yeter ulan dediğim an, fırçadaki köpük kıvamı:
Lakin hiçte düşündüğüm gibi olmadı. İlk kez kullandığım jilet daha favorilerden aşağı inerken adeta zafer çığlıkları atmaya başladı. Birinci perde, ikinci perde, rötuşlar derken cillop gibi bir tıraş tecrübesi yaşadım. Köpük yüzümde hiç kurumadı, jilet hiç takılmadı hatta aynı yerden arka arkaya geçtiğim iki üç seferde hiç korkutmadı, usulca sakalları aldı. Her halükarda sabun muhteşem bir kayganlık sunmadağını hissettirse de tıraştan sonra anladım ki yukarıda söylediğim saten alçı kıvamındaki yoğun köpük katmanı ilk kez tanıştığım Derby Premium'un bile falso vermesine engel olmuş.
Ve asıl hikaye tıraş sonrası. Normal şartlarda geleneksel tıraşa arko sabunla başlayıp 1 sene kullandığım için sabunların cildimi kuruttuğu varsayımıyla hareket edip ağırlıklı olarak krem kullanıyorum. Tıraş sonrası ise tonik, as, emülsiyon, krem, kolonya, balsam aklınıza ne gelirse denedim bu güne kadar kremlerde bile hemen hemen kurtulamadığım o kuruluk hissinden arınmak için. Ancak hayatımda ilk kez tıraş sonrası gerçekten pamuk gibi, normale en yakın nem kondüsyonunda hissettim yüzümü. Hani bu konuda başarılı gördüğüm kremler de kullandım ama Haslinger bu konuda benim için bundan sonra referanstır. Gerçek anlamda tıraş sonrası yüzümü yıkayıp gitme isteği doğdu içimde; ne after shave, ne krem hiç birşeye ihtiyaç duymadım. Kısacası tıraş sonrası nemlendirme 10/10.
Sonuç olarak bulduğum yerde alacağım bir sabun Haslinger, öyleki kokusunu almadığım bu versiyonundan bile alıp iki tane kenara koyarım.
Buraya kadar tahammül edip okuduğunuz için teşekkür ederim.
Sabun bilindiği gibi 60gr ve oldukça ufak. Basacak kap ararken açıkçası baya canım sıkıldı. Eli yüzü düzgün bir kap bulamayınca da paşabahçenin 3 liralık cam kavanozuna bastım sabunu. Çapı 6cm sabunun, benim bastığım kap biraz daha geniş olduğu için biraz kavga etmek gerekti sabunla oturması için; arkadaş azıcık sert ve baş parmak düşmanı.
Sabunu gerek ilk açtığımda gerekse kaba basıp kullandıktan sonra koku namına pek bişey duyamadım açıkçası. Evet, kokuyor ama bu koku bana plastik kokusunu hatırlattı. Hatta acaba dedim koyduğum kavanozun plastik kapağının kokusu mu sindi sabuna. Bu açıdan çok büyük hayal kırıklığı oldu benim için.
Buraya kadar sabun benim adıma pek bir anlam ifade etmese de fırçayı daldırıp köpürtmeye başladığımda işler biraz değişmeye başladı. Köpürtmeyi sabunu bastığım kapta yaptım, fırça biraz tur attıktan sonra kavanozun içinde ortaya çıkan köpüğün çok kremsi, kıvamlı olduğunu düşünüp su eklemeye başladım. Lakin ben ne kadar su eklesem de sabun hiç istifini bozmadı ve kendinden taviz vermeden adeta "suratına süzme yoğurt kıvamındaki bu köpükle girişeceğim" demeye devam etti.
İlk köpürtmeye başladığımda kaptaki köpük kıvamı çok koyu ve kalın gözüküyor. Bu nedenle ufak ufak su ekliyorum ama köpük genede istifini pek bozmuyor:
Suyla besledikten sonra köpük şu şekilde, değişen birşey yok.
Ayrı bir kapta mı köpürtseydim acaba soruları eşliğinde "ne olacaksa olsun artık" diyerek fırçayı kaldırıp yapmayı beceremediğimi düşündüğüm köpüğü yüzüme sürmeye başladım.
Köpük tasta nasılsa yüzümde de aynı karakteri göstermeye devam etti. Bir ara kendimi saten alçı sıva yapıyor gibi hissettim, acaba jilet bu köpüğün arkasındaki sakallara nasıl ulaşacak diye düşündüm.
En sonunda usanıp yeter ulan dediğim an, fırçadaki köpük kıvamı:
Lakin hiçte düşündüğüm gibi olmadı. İlk kez kullandığım jilet daha favorilerden aşağı inerken adeta zafer çığlıkları atmaya başladı. Birinci perde, ikinci perde, rötuşlar derken cillop gibi bir tıraş tecrübesi yaşadım. Köpük yüzümde hiç kurumadı, jilet hiç takılmadı hatta aynı yerden arka arkaya geçtiğim iki üç seferde hiç korkutmadı, usulca sakalları aldı. Her halükarda sabun muhteşem bir kayganlık sunmadağını hissettirse de tıraştan sonra anladım ki yukarıda söylediğim saten alçı kıvamındaki yoğun köpük katmanı ilk kez tanıştığım Derby Premium'un bile falso vermesine engel olmuş.
Ve asıl hikaye tıraş sonrası. Normal şartlarda geleneksel tıraşa arko sabunla başlayıp 1 sene kullandığım için sabunların cildimi kuruttuğu varsayımıyla hareket edip ağırlıklı olarak krem kullanıyorum. Tıraş sonrası ise tonik, as, emülsiyon, krem, kolonya, balsam aklınıza ne gelirse denedim bu güne kadar kremlerde bile hemen hemen kurtulamadığım o kuruluk hissinden arınmak için. Ancak hayatımda ilk kez tıraş sonrası gerçekten pamuk gibi, normale en yakın nem kondüsyonunda hissettim yüzümü. Hani bu konuda başarılı gördüğüm kremler de kullandım ama Haslinger bu konuda benim için bundan sonra referanstır. Gerçek anlamda tıraş sonrası yüzümü yıkayıp gitme isteği doğdu içimde; ne after shave, ne krem hiç birşeye ihtiyaç duymadım. Kısacası tıraş sonrası nemlendirme 10/10.
Sonuç olarak bulduğum yerde alacağım bir sabun Haslinger, öyleki kokusunu almadığım bu versiyonundan bile alıp iki tane kenara koyarım.
Buraya kadar tahammül edip okuduğunuz için teşekkür ederim.
"eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse benim sözlerimi seçin"