Merhaba,
Tarih okumayı seviyorum, ama yalnız Akademik Tarihçilerin yazdığı tarihsel olayların makro açıdan yorumlandığı tarihi metinleri değil, o olaylar olurken sivil halk ne durumdaydı, nelerle boğuşuyordu detayını veren 'mikro' tarih metinlerini okumayı da çok seviyorum.
Amazon'dan ısmarladığım, Nazi dönemi Almanya'sında bir yan suç olayını anlatan müthiş güzel yazılmış bir kitapda Berlin halkının o sıradaki gündelik yaşamıyla ilgili rastgeldiğim detayları paylaşayım istedim:
- Henüz savaşın başlamadığı dönemde Berlin sivil halkın da dahil edildiği bombardıman durumunda yapılacaklar konulu tatbikatların etkin bir şekilde yapıldığı bir şehirmiş. Çok sıkı kararnamelerle sadece ordu ve sivil savunma birliklerinin değil aynı zamanda tüm şehir halkının dahil edilmesi sağlanmış.
- Hava saldırıları başlamadan tüm halkın, saldırıyı haber veren sirenlerin (ki en etkin 15 dakika önceden uyarı verebiliyorlarmış) nasıl bir düzenle yaşadıkları yerlerde sığınak olarak belirlenmiş bodrum katlara inecekleri ve yanlarında mutlaka götürmeleri gereken sığınak çantasında nelerin olması gerektiği detaylı bir şekilde bildirilmiş. Uymayanlara verilecek cezalar detaylandırılarak.
Mesela çocuklarını evde uykuya hazırlayan bir anne, mutlaka sığınak çantasını her akşam kontrol edip, bebeklere sığınakta mama hazırlamak için içi sıcak su dolu bir Termos, biraz büyük çocuklar için Oyuncak, su vs olduğundan emin olmak durumundaymış. Halka iletilen uyulması gereken sığınağa kaçış kurallarında çocuklar için Oyuncak konmalı maddesi vurgulanmış.
- Daha Yahudilerin toplama kamplarına gönderilmeye başlanmadığı bu dönemde, sığınağa kaçış talimatnamesine şu zalim maddeyi de koymuş Naziler: Apartman halkı hava saldırısı sırasında o apartman için belirlenmiş sığınağa giderken, o apartmanda yaşayan Yahudi ailelerin ve çocuklarının sığınağa gitmesi yasaklanmış. Asla gidemeyecekleri belirtilmiş.
- O zamanlar hava saldırıları, bombardıman uçaklarının daha az zayiat vermesi için gece karanlığında yapılıyormuş uzunca bir süre.
- Sadece 1930'larda değil, savaş sırasında bile Berlin Belediyesi, bahçeli evde yaşamayan çoğunluk olan Apartmanlarda ikamet eden Berlinliler için, Yeşile uzak kalmasınlar diye (şehirdeki onca büyük parka rağmen) gelip çiçek, ağaç ekebilecekleri hobi bahçeleri tesis etmiş ve hatta küçük prefabrik evlerde kalıp bahçeleriyle uğraşabilecekleri zamanı arttırmış. Şehrin ortasında birbirinden güzel Çiçeklerle bezenmiş bu nefes alma alanları, savaşın ilerlediği zamanlarda korkunç bir yiyecek sıkıntısı ve açlık başladığında çiçekleri söküp sebze vs ekerek onlarla hayatta kalmaya çalışan halka yiyecek sağlayan yerler olmuş. Ve evet, bolca Patates de ekmişler.
- Hava bombardmanları o zaman teknolojik yer tespit aletlerinin kullanılmamasından dolayı,gece yerde ışık tespit ettikleri Fabrika ve Askeri bölgeleri vurmak üzerinden ilerliyormuş. Berlinli yöneticiler daha hava saldırılarının başladığı dönemden çok önce, gerçek uçaklardan atılan hafif ağırlıklı sahte bombalarla tatbikatlar yapıp, ışık kısıtlamasının yukarıdaki bombardıman uçaklarını en etkisiz kılacak şekilde nasıl yapılabileceğini hesaplamışlar.
- Önce fabrika alanları ve askeri tesisler , gece ışığın hiç bir şekilde dışarıdan görünmeyeceği hale getirilmiş, tüm camlar karartılmış, dışa açılan kapılar kademeli hale getirilerek çıkışlarda asla en ufak bir aydınlığın sızmaması sağlanmış.
- Özel bir kararname ile Berlin halkına evlerini dışarıya hiç bir şekilde ışık sızmayacak şekilde güvenli hale getirmeleri emredilmiş. Bu iş için pencerelerinde kullanmaları gereken 'ağır' perdelerin taşıması gereken özellikler tek tek belirtilmiş. Bu ağır perdelerin bedelini de halk kendi cebinden ödeyecekmiş. Berlin halkının çoğunluğu bu bedeli ödeyemeyip pencerelerini kat kat gazete kağıtlarıyla kaplamış. Gündüz bile karanlık olan evlerde yaşamışlar.
- 1920'lerde başlattıkları bir planla Berlin belediyesi şehri, kimsenin araba kullanmadan her yere ulaşabileceği bir yer haline getirmiş. Savaş başlamadan önceki Berlin, muhteşem bir Metro sistemi (U-Bahn), çok etkin bir demiryolu taşımacılığı (S-Bahn) ve sayısız otobüs ulaşımıyla tam bir modern şehirmiş 1930'larda bile.
- Partizanlık her yerdeymiş. Nazi Partisinin iktidara geldiği 1933 öncesi partiye kayıt olmuş olanlar Parti Üyelik Kartlarındaki üye numarasının küçüklüğüyle övünür, ayrıcalıklı davranış isterlermiş (ve alırlarmış). Nazi partisine üye olmadan kariyer ve para yapamayacaklarını görenlerin akınıyla 1940'larda 10 milyonu çoktan geçen üyelik numaralı insanlara, dur bakalım benim üyelik numaram 18,230 hem senin gibi sonradan değil iktidara gelmeden önce üye oldum ben diyen kişiler orada da varmış.
- Karartma Uygulaması resmi olarak yürürlüğe konduğunda tüm trenler, arabalar ve yukarıdan görülmeyecek yoka yakın çok cılız bir far sistemine çoktan döndürülmüş. Sokak lambaları tamamen iptal edilmiş, el feneri kullanmak özel görevliler harici yasaklanmış. Sadece karartmanın olduğu ilk ay bile yüzlerce kişi geldiğini görmedikleri trenin, arabanın, otobüsün çarpmasıyla ölmüşler, yolda giderken düşüp ölüp yaralanan binlerce insan olmuş.
- Nazi idaresi karartma kurallarına uymada eksik davrananlara çok ağır cezalar vermiş.
- Sokağa çıkma yasağı akşam saatlerinde uygulamaya konduğunda Naziler şöyle bir şey yapmış. Bu yasak sırasında suç işleyenleri daha ağır cezalandıralım ki korku salalım, kimse karartma sırasında bir şeyleri daha kolay yapabileceğini düşünmesin. Karartma uygulamasının ilk ayında gece bir dükkandan hırsızlık yapan 3 çocuk, gündüz zamanı aynı suçu işleseler sadece 3 ay hapis cezası alacakken, suçu karartma yasağı sırasında işledikleri için hemen (o sıralarda Almanların da kullandığı) Giyotinle idam edilmiş. Bir çok kişi basit bir mahkeme uyarısı ya da kısa süreli hapis cezası alacakları küçük suçlardan dolayı hemen idam edilmiş,
- Alman hava kuvvetlerinin başındaki küstah ve gösteriş düşkünü Herman Goering, savunma sistemlerinin çok güçlü olduğunu ve asla bir İngiliz uçağının Berlin'e ulaşamayacağını söylemiş ve şöyle de bir demeç vermiş (o sıralarda Almanlarda bizdeki Mehmet gibi yaygın olan halk adı Meyer'i de bir aşağılamaya tutarak) 'eğer bir İngiliz uçağı dahi Berlin'e ulaşırsa bana Meyer diyin'. Londra'nın Naziler tarafından bombalanmasından sonra Churchill'in emriyle Berlin'i bombalama başlayan yüzlerce İngiliz uçağının yıkımını her gün gören Berlin halkı, Nazilere duyurmadan kendi aralarında 'Meyer senin uçaklar geldi yine' diye acı bir espri yaparmış.
Tarih okumayı seviyorum, ama yalnız Akademik Tarihçilerin yazdığı tarihsel olayların makro açıdan yorumlandığı tarihi metinleri değil, o olaylar olurken sivil halk ne durumdaydı, nelerle boğuşuyordu detayını veren 'mikro' tarih metinlerini okumayı da çok seviyorum.
Amazon'dan ısmarladığım, Nazi dönemi Almanya'sında bir yan suç olayını anlatan müthiş güzel yazılmış bir kitapda Berlin halkının o sıradaki gündelik yaşamıyla ilgili rastgeldiğim detayları paylaşayım istedim:
- Henüz savaşın başlamadığı dönemde Berlin sivil halkın da dahil edildiği bombardıman durumunda yapılacaklar konulu tatbikatların etkin bir şekilde yapıldığı bir şehirmiş. Çok sıkı kararnamelerle sadece ordu ve sivil savunma birliklerinin değil aynı zamanda tüm şehir halkının dahil edilmesi sağlanmış.
- Hava saldırıları başlamadan tüm halkın, saldırıyı haber veren sirenlerin (ki en etkin 15 dakika önceden uyarı verebiliyorlarmış) nasıl bir düzenle yaşadıkları yerlerde sığınak olarak belirlenmiş bodrum katlara inecekleri ve yanlarında mutlaka götürmeleri gereken sığınak çantasında nelerin olması gerektiği detaylı bir şekilde bildirilmiş. Uymayanlara verilecek cezalar detaylandırılarak.
Mesela çocuklarını evde uykuya hazırlayan bir anne, mutlaka sığınak çantasını her akşam kontrol edip, bebeklere sığınakta mama hazırlamak için içi sıcak su dolu bir Termos, biraz büyük çocuklar için Oyuncak, su vs olduğundan emin olmak durumundaymış. Halka iletilen uyulması gereken sığınağa kaçış kurallarında çocuklar için Oyuncak konmalı maddesi vurgulanmış.
- Daha Yahudilerin toplama kamplarına gönderilmeye başlanmadığı bu dönemde, sığınağa kaçış talimatnamesine şu zalim maddeyi de koymuş Naziler: Apartman halkı hava saldırısı sırasında o apartman için belirlenmiş sığınağa giderken, o apartmanda yaşayan Yahudi ailelerin ve çocuklarının sığınağa gitmesi yasaklanmış. Asla gidemeyecekleri belirtilmiş.
- O zamanlar hava saldırıları, bombardıman uçaklarının daha az zayiat vermesi için gece karanlığında yapılıyormuş uzunca bir süre.
- Sadece 1930'larda değil, savaş sırasında bile Berlin Belediyesi, bahçeli evde yaşamayan çoğunluk olan Apartmanlarda ikamet eden Berlinliler için, Yeşile uzak kalmasınlar diye (şehirdeki onca büyük parka rağmen) gelip çiçek, ağaç ekebilecekleri hobi bahçeleri tesis etmiş ve hatta küçük prefabrik evlerde kalıp bahçeleriyle uğraşabilecekleri zamanı arttırmış. Şehrin ortasında birbirinden güzel Çiçeklerle bezenmiş bu nefes alma alanları, savaşın ilerlediği zamanlarda korkunç bir yiyecek sıkıntısı ve açlık başladığında çiçekleri söküp sebze vs ekerek onlarla hayatta kalmaya çalışan halka yiyecek sağlayan yerler olmuş. Ve evet, bolca Patates de ekmişler.
- Hava bombardmanları o zaman teknolojik yer tespit aletlerinin kullanılmamasından dolayı,gece yerde ışık tespit ettikleri Fabrika ve Askeri bölgeleri vurmak üzerinden ilerliyormuş. Berlinli yöneticiler daha hava saldırılarının başladığı dönemden çok önce, gerçek uçaklardan atılan hafif ağırlıklı sahte bombalarla tatbikatlar yapıp, ışık kısıtlamasının yukarıdaki bombardıman uçaklarını en etkisiz kılacak şekilde nasıl yapılabileceğini hesaplamışlar.
- Önce fabrika alanları ve askeri tesisler , gece ışığın hiç bir şekilde dışarıdan görünmeyeceği hale getirilmiş, tüm camlar karartılmış, dışa açılan kapılar kademeli hale getirilerek çıkışlarda asla en ufak bir aydınlığın sızmaması sağlanmış.
- Özel bir kararname ile Berlin halkına evlerini dışarıya hiç bir şekilde ışık sızmayacak şekilde güvenli hale getirmeleri emredilmiş. Bu iş için pencerelerinde kullanmaları gereken 'ağır' perdelerin taşıması gereken özellikler tek tek belirtilmiş. Bu ağır perdelerin bedelini de halk kendi cebinden ödeyecekmiş. Berlin halkının çoğunluğu bu bedeli ödeyemeyip pencerelerini kat kat gazete kağıtlarıyla kaplamış. Gündüz bile karanlık olan evlerde yaşamışlar.
- 1920'lerde başlattıkları bir planla Berlin belediyesi şehri, kimsenin araba kullanmadan her yere ulaşabileceği bir yer haline getirmiş. Savaş başlamadan önceki Berlin, muhteşem bir Metro sistemi (U-Bahn), çok etkin bir demiryolu taşımacılığı (S-Bahn) ve sayısız otobüs ulaşımıyla tam bir modern şehirmiş 1930'larda bile.
- Partizanlık her yerdeymiş. Nazi Partisinin iktidara geldiği 1933 öncesi partiye kayıt olmuş olanlar Parti Üyelik Kartlarındaki üye numarasının küçüklüğüyle övünür, ayrıcalıklı davranış isterlermiş (ve alırlarmış). Nazi partisine üye olmadan kariyer ve para yapamayacaklarını görenlerin akınıyla 1940'larda 10 milyonu çoktan geçen üyelik numaralı insanlara, dur bakalım benim üyelik numaram 18,230 hem senin gibi sonradan değil iktidara gelmeden önce üye oldum ben diyen kişiler orada da varmış.
- Karartma Uygulaması resmi olarak yürürlüğe konduğunda tüm trenler, arabalar ve yukarıdan görülmeyecek yoka yakın çok cılız bir far sistemine çoktan döndürülmüş. Sokak lambaları tamamen iptal edilmiş, el feneri kullanmak özel görevliler harici yasaklanmış. Sadece karartmanın olduğu ilk ay bile yüzlerce kişi geldiğini görmedikleri trenin, arabanın, otobüsün çarpmasıyla ölmüşler, yolda giderken düşüp ölüp yaralanan binlerce insan olmuş.
- Nazi idaresi karartma kurallarına uymada eksik davrananlara çok ağır cezalar vermiş.
- Sokağa çıkma yasağı akşam saatlerinde uygulamaya konduğunda Naziler şöyle bir şey yapmış. Bu yasak sırasında suç işleyenleri daha ağır cezalandıralım ki korku salalım, kimse karartma sırasında bir şeyleri daha kolay yapabileceğini düşünmesin. Karartma uygulamasının ilk ayında gece bir dükkandan hırsızlık yapan 3 çocuk, gündüz zamanı aynı suçu işleseler sadece 3 ay hapis cezası alacakken, suçu karartma yasağı sırasında işledikleri için hemen (o sıralarda Almanların da kullandığı) Giyotinle idam edilmiş. Bir çok kişi basit bir mahkeme uyarısı ya da kısa süreli hapis cezası alacakları küçük suçlardan dolayı hemen idam edilmiş,
- Alman hava kuvvetlerinin başındaki küstah ve gösteriş düşkünü Herman Goering, savunma sistemlerinin çok güçlü olduğunu ve asla bir İngiliz uçağının Berlin'e ulaşamayacağını söylemiş ve şöyle de bir demeç vermiş (o sıralarda Almanlarda bizdeki Mehmet gibi yaygın olan halk adı Meyer'i de bir aşağılamaya tutarak) 'eğer bir İngiliz uçağı dahi Berlin'e ulaşırsa bana Meyer diyin'. Londra'nın Naziler tarafından bombalanmasından sonra Churchill'in emriyle Berlin'i bombalama başlayan yüzlerce İngiliz uçağının yıkımını her gün gören Berlin halkı, Nazilere duyurmadan kendi aralarında 'Meyer senin uçaklar geldi yine' diye acı bir espri yaparmış.