22/05/2017, Saat: 19:38
İzmir Seyahatinde okuduğum kitaplardan birisi de George Gawrych'in güzel kitabı "Genç Atatürk"tü.
O kitaptan Sakarya Meydan Muharebesi öncesine ait bir bölümü paylaşmak istedim (bu güzel kitaptan başka alıntılar da yapacağım sonra):
"Mustafa Kemal Cephede:
Mustafa Kemal muharebenin tam ve doğrudan sorumluluğunu almaya hazırdı. 12 Ağustos'ta Fevzi'yle birlikte, birlikleri ve savunmaları denetlemek üzere cepheyi ziyaret etti. 15 Ağustos'ta, bir tepede araziyi incelediği sırada, Mustafa Kemal atından düşüp iki kaburgasını kırmak gibi büyük bir talihsizliğe uğradı. Ertesi gün, muharebe öncesinde yarasını tedavi ettirmek üzere Ankara'ya döndü. İsmet'in belirttiği gibi, muharebe boyunca Mustafa Kemal bu yaralanmanın yol açtığı acı ve ağrılar içindeydi. Bu kaza, halihazırda Mustafa Kemal'in hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen sağlık sorunlarını daha da ağırlaştırdı. Fakat yenilmez azmi ve berrak zihni, fiziksel zaaflarına galebe çalmaya devam etti.
14 Ağustos'da, Yunan ordusu muharebe meydanına doğru uzun, dokuz günlük yürüyüşüne başladı; bu ilerleyişin büyük bölümü yeterli su tedarikinin büyük önem kazandığı çöl şartları altında gerçekleşti. Mustafa Kemal 17 Ağustos'ta hızla cepheye döndü ve Sakarya Muharebesinin sonuna kadar orada kaldı. Karargahını, Ankara'ya hızlı erişimi sağlayan Mallıköy demiryolu istasyonunun on kilometre güneyinde, küçük bir köy olan Alagöz'de kurdu. Muharebenin hararetİ içinde bilgi ve emir akışında bazı kesintiler baş gösterse bile, telgraf ve telefon, gerek cephe kumandanları gerek Ankara'ya hızlı muhabere imkanı sağladı.
Halide Edib'in Mustafa Kemal'e doğrudan erişim imkanıyla Alagöz'e gelmesi tarihi kaynaklar açısından olumlu bir gelişmeydi. Halide Edib düzenli olarak Mustafa Kemal ve yaveri Miralay Arif ve İsmet'le yemek yedi; daha önemlisi önemli tartışmalar esnasında hazır bulundu. Alagöz'deki ev, aynı zamanda Kemal'in karargahı olarak işlev görüyordu. Halide Edib 20 Ağustos'ta orada Mustafa Kemal'le ilk karşılaşmasını destansı bir dille betimledi:
"Köy yolları karanlık, çamur içinde. Ay batmış. Gece yarısı oluyor. Küçük bir tahta köprüyü geçerek öbür taraftaki eve gittik.....Mustafa Kemal Paşa, oturduğu koltuktan güçlükle kalkmaya çalıştı. Çünkü kaburga kemikleri hala ağrılar içindeydi...Mustafa Kemal Paşa'ya doğru, kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazi odada, bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu. Ne saray, ne şöhret, ne herhangi bir kudret onun o odadaki büyüklüğüne yaklaşamaz. Gittim, elini öptüm." "
Sent from my iPad using Tapatalk