14/06/2017, Saat: 13:38
Değerli Tarihçi Feridun Emecen ne güzel anlatır bu güzel şehrimizin fethine dair detayları sohbetlerinde de. Belleğimde kaldığı kadarıyla birazını yazayım:
Fatih Sultan Mehmed, şehrin fetihine dair ilk işareti Rumeli Hisarını yaptırarak verir Bizans'a. Bizans kralından gelen 'o hisarı niçin yaptırıyorsunuz' yollu mektuplardan biri okunduktan sonra 'o zaman versin şehri' der.
Daha 20 yaşındadır ve bu çok önemsediği Hisarın inşaatını tüm vezirlerine verdiği (her kuleden biri sorumluydu) sorumluluklarla tamamlatıp bitirttiğinde ki inşaatın başında bulunup, teftişler yapmıştır yapım boyunca.
Rumeli Hisarının inşaatı biter bitmez sarayının olduğu başkent Edirne'ye döner hızlıca. Burada fethin düşünsel ve maddi alt yapısı için ikna etmesi gerekenler vardır.
İkna etmesi gereken gruplar Uç Beyleri ve Ulemadır.
O zamanın uleması, sonraki devirlerde görülmeyecek kadar özgürlüğüne düşkün, muhalif ve burnundan kıl aldırmaz tür adamlardır.
Fatih hepsiyle ve tüm komutanlarıyla bir toplantı düzenler. Onlara bu şehrin alınmasının, tarihlerinden gelen bir sorumluluk ve zorunluluk olduğunu söyler.
Her iki grup da şiddetle itiraz eder İstanbul'un kuşatılması fikrine.
Ulema şöyle der: 'bu almak istediğiniz şehir iyi bir şehir değil, berbat bir yerdir. Şeytan dünyaya ilk ayak bastığında indiği yer orasıydı. Yer altından kara sular gelir. Bize yarar getirmez ki üç kere daha yerle bir olacaktır orası.'
Bir kısımı, 'illa ki alınacak ısrarındaysanız da, Ayasofya'yı tutup diğer tüm şehri yerle bir edin ama sakın oraya yerleşmeyin, sarayınızı oraya taşımayın, yıkar yıkmaz hemen Edirne'ye dönün, sarayınız ve başkentimiz burada kalsın.'
Uç Beylerinin itirazı daha incelikli ve doğruluk payı taşıyan bir tınıdadır:
'Padişahım İstanbul'u fethetmek bize yarar değil zarar getirir. Şimdi siz orayı fethederseniz, sarayınızı ve başkenti oraya taşır ve Edirne'yi terkedersiniz, bizi yalnız koyarsınız, Edirne'den uzaklaşılınca Avrupa'ya yaptığımız akınlar da etkinliğini yitirir, gaza kültürümüz biter...bir de İstanbul'un her yanı deniz diye denizciliğe önem verir, donanmaya ağırlık verirsini ki bu da ordumuzu güçsüzleştirir.'
Gerçekten de çağının tek gerçek ve etkin 'ateşli silahlar' ordusu olan Osmanlı ordusu bir kara ordusudur.
Bu 20 yaşındaki Padişah, müthiş entellektüel kişiliğiyle hiç kimsede olmayan vizyonuyla şunları ne güzel söyler onlara:
'Atalarımızdan bize sorumluluk ve zorunluluk olarak gelmiş bir görevdir bu. Bu Bizans şehri Avrupa'nın desteğini ileride iyice arkasına alacak ve bizim için çok büyük tehlike olacaktır. Böyle bir tehdidi göze alamayız. Bu şehri aldığımızda ilerlememiz önündeki tehditler azalır, bekaamız güçlenir.'
Vizyonu büyüktür bu 20 yaşındaki genç adamın, Avrupa bir süre sonra askeri sahada üstünlüğü yakalayacaktır ve Ateşli Silahların en büyük ordusu olan Osmanlı Ordusunun karşısına daha güçlenerek çıkacaktır.
Sent from my iPad using Tapatalk