02/06/2018, Saat: 18:10
” Sessiz gecemde senin zincirlerini sürüklediğimi hissediyorum; sen gittiğinden beri ayışığım olmadı.”
Frida filminde dünyanın bütün kederlerini sesine yükleyerek “La Llorona” yı söyleyen kadın. Almodovar filmlerindeki o büyülü ses… 14 yaşında Kosta Rika’dan göçtüğü Meksika’nın maço kültüründe kendini bulan Chavela Vargas o. Elinde tekila, belinde silah, dilinde “ranchera” yaşayıp giderken, bir barda karşılaştığı Pedro Almodovar hayatının yönünü değiştirecek, büyük konser salonlarına, Paris’in bulvarlarına uzanan yeni bir hayat başlayacaktır Chavela için. Frida’ya ve başka kadınlara duyduğu aşk, sevdiği insanlar, kentler… Hiçbiri hırçınlıkla korumaya çalıştığı özgürlükten daha yakın değildir Chavela’ya. Bohem çevrelerde de, arka sokaklarda da hep aynı ruhun peşindedir: Hayatın ve doğanın, aşkla, nefretle, ölümle, doğumla, yaratma ve yıkımla inip çıkan o büyülü ritminin. Yaşanacak her şey hayat içredir, yeter ki baki kalan bu kubbede hoş bir “ranchera” olsun…
insan sorunlarını anlatmak ile onlara çözüm bulmanın aynı şey olmadığını anladığında artık büyümüş demektir