01/04/2019, Saat: 15:00
Tıraşı seviyordum ama eziyetti benim için. Kullandığım bıçakların ve ekipmanların hiçbir önemi yoktu, dahası ilgim bile yoktu. Tıraş olmayı, kirli sakalı sevmediğimden dolayı, kendimi tıraş ile daha temiz hissettiğimden dolayı oluyordum.
Uygun fiyata 10’lu Derby’nin turuncu renkli jiletini alınca tüm bakış açım değişti: sıfır jilet, 3 bıçaklı, banyo sonrasında tüm yüzüm kan içinde kalınca “bunun böyle olmaması gerektiği” aklıma düştü. Gittiğim berberdeki Arko sabun, ustura, sıcak köpük ve rahatlama isteği aklıma gelince merakla gittim kendime Arko Tıraş Sabunu aldım. Öyle tas – sıcak su vs ile değil, direkt yüzüme sürdüm ve elimle olabildiğince köpürttüm. O zamana göre mükemmel tıraş, az tahriş, mükemmel fiyat / performans (1,2 – 1,5 TL). Elimde bulunan köpükleri ve jelleri attım çöpe. Sonrasında arkadaşlarıma ve babama aldım Arko Tıraş Sabunu’nu, onlarda bıraktılar köpükleri.
Sonrasında merak ettim, daha ne olabilir diye. Sadece merak. İnternetten araştırınca “klasik tıraş, geleneksek tıraş” diye, ilk karşıma çıkan WS’yi sipariş ettim. Korkuyorum ama, jiletle ya kesersem, güvenli mi? Semt pazarından da gittim kendime ıvır zıvırcıdan bir adet (7.5 TL) fırça aldım, eve geldim ve ilk defa full köpüklü tıraşımı oldum: hayran kaldım; ne acı ne kan ne de tahriş. Sonrasında devam ettim, inceliklerini öğrendim, güvenim yerine geldi. Bastırmamayı, beğenmediğim yerlerden açıyı değiştirerek geçmeyi öğrendim. Gün geçtikçe sonuç daha da mükemmelleşmeye başladı. Sonrasında köpürtme tası aldım kendime Aliexpress’ten ki gözüme güzel gözüksün diye, daha bir iyi oldu sonuç. Perma-Sharp diye bir şey duymuştum, buldum marketten, eve geldim; Yarabbim, harika. … Yuma diye bir şey varmış, afresif deniliyormuş, gittim buldum 3 TL’ye, bambaşka bir boyuta geçtim. Rimei varmış, gittim aldım; kıvamlarını keşfetmeye başladım. Her geçen gün daha da artan bir istek: sabah olsun da tıraş olayım! Naneli sabun yerine (Arko’dan vazgeçmek istemiyorum), araştırdım, nane yağı okaliptüs yağı, cilt için sıvı gliserin aldım, kombinasyonlar oluşturdum. Arko Tıraş Sabunu’nun canına okumayı, pasta kıvamında naneli gliserinli ferahlatan köpük yapmasını öğrendim zaman geçtikçe. Bir fark ettim ki, her sabah işe gitmeye değil tıraş olmaya kalkıyorum. Canım sıkılırda moralim bozuksa uzun uzun tıraş ekipmanlarını hazırlayıp tıraş oluyorum. İlk zamanlarda sadece bir tıraş bıçağı ve köpük sahibiyken şimdi ufakta olsa iki banyo-lavabo önü dolabı tıklım tıkış doldurmuşum tıraş aletleriyle… Sonrasında neden dedim klasik tıraş, neden bilmem ne kadar bıçaklı dünya markalarını değilde daha uzun süren ve daha fazla emek isteyn tıraş oluyorum? Fiyat mı, değil: ekipman maliyeti çok ucuzda olabiliyor, yeri gelince 1000 TL’de olabiliyor, yeterki cüzdanınız geniş olsun. Sinek kaydı mı oluyor her zaman, hayır, makine – bıçak kombinasyonunu bulmak çok önemli. Az mı yer kaplıyor, hayır, bir bıçak bir sabun yeterken şimdi jiletler kolonyalar kremler yağlar bıçaklar yağlar fırçalar.. Sırt çantasıyla seyahate gitsem bile ufacık bir çanta tıraş ekipmanlarıyla dolu, ama mutlaka yanımda. Neden?
Bir bakıma her gün kendime iyi gelecek, beni iyi hissettirecek, biraz kendime vakit ayırabilecek, temiz görünecek, dahası o güne başlarken ilk hareketini kendin için yapacağını bilmek beni klasik tıraşa yönlendiren. 10 dakika ayırarak, alışkın hareketlerle mükemmel bir sonucu hergün tekrarlamak çok güzel bir şey bana göre. Kombinasyonlar yapmak, farklı fırçalar farklı jiletler farklı makinalar denemek keyifli bir hale getiriyor. İşin bir de diğer boyutu var; gerçekten ekonomik ve ucuza çok kaliteli bir tıraşa sahip olabiliyorsunuz: iyi birşeye uygun fiyatlarla ulaşabilmek de keyiflendiriyor insanı. Sırf bu sebeplerden dolayı mecburiyetim olmamasına karşın her gün sabah tıraş oluyorum..
Ama asıl neden nedir biliyor musunuz? Arko Tıraş Sabunu’nun o kokusu yokmu, deli etti beni, kandırdı, mahvetti.. Arko Tıraş Sabunu’nu sevmeyen ölsün
Uygun fiyata 10’lu Derby’nin turuncu renkli jiletini alınca tüm bakış açım değişti: sıfır jilet, 3 bıçaklı, banyo sonrasında tüm yüzüm kan içinde kalınca “bunun böyle olmaması gerektiği” aklıma düştü. Gittiğim berberdeki Arko sabun, ustura, sıcak köpük ve rahatlama isteği aklıma gelince merakla gittim kendime Arko Tıraş Sabunu aldım. Öyle tas – sıcak su vs ile değil, direkt yüzüme sürdüm ve elimle olabildiğince köpürttüm. O zamana göre mükemmel tıraş, az tahriş, mükemmel fiyat / performans (1,2 – 1,5 TL). Elimde bulunan köpükleri ve jelleri attım çöpe. Sonrasında arkadaşlarıma ve babama aldım Arko Tıraş Sabunu’nu, onlarda bıraktılar köpükleri.
Sonrasında merak ettim, daha ne olabilir diye. Sadece merak. İnternetten araştırınca “klasik tıraş, geleneksek tıraş” diye, ilk karşıma çıkan WS’yi sipariş ettim. Korkuyorum ama, jiletle ya kesersem, güvenli mi? Semt pazarından da gittim kendime ıvır zıvırcıdan bir adet (7.5 TL) fırça aldım, eve geldim ve ilk defa full köpüklü tıraşımı oldum: hayran kaldım; ne acı ne kan ne de tahriş. Sonrasında devam ettim, inceliklerini öğrendim, güvenim yerine geldi. Bastırmamayı, beğenmediğim yerlerden açıyı değiştirerek geçmeyi öğrendim. Gün geçtikçe sonuç daha da mükemmelleşmeye başladı. Sonrasında köpürtme tası aldım kendime Aliexpress’ten ki gözüme güzel gözüksün diye, daha bir iyi oldu sonuç. Perma-Sharp diye bir şey duymuştum, buldum marketten, eve geldim; Yarabbim, harika. … Yuma diye bir şey varmış, afresif deniliyormuş, gittim buldum 3 TL’ye, bambaşka bir boyuta geçtim. Rimei varmış, gittim aldım; kıvamlarını keşfetmeye başladım. Her geçen gün daha da artan bir istek: sabah olsun da tıraş olayım! Naneli sabun yerine (Arko’dan vazgeçmek istemiyorum), araştırdım, nane yağı okaliptüs yağı, cilt için sıvı gliserin aldım, kombinasyonlar oluşturdum. Arko Tıraş Sabunu’nun canına okumayı, pasta kıvamında naneli gliserinli ferahlatan köpük yapmasını öğrendim zaman geçtikçe. Bir fark ettim ki, her sabah işe gitmeye değil tıraş olmaya kalkıyorum. Canım sıkılırda moralim bozuksa uzun uzun tıraş ekipmanlarını hazırlayıp tıraş oluyorum. İlk zamanlarda sadece bir tıraş bıçağı ve köpük sahibiyken şimdi ufakta olsa iki banyo-lavabo önü dolabı tıklım tıkış doldurmuşum tıraş aletleriyle… Sonrasında neden dedim klasik tıraş, neden bilmem ne kadar bıçaklı dünya markalarını değilde daha uzun süren ve daha fazla emek isteyn tıraş oluyorum? Fiyat mı, değil: ekipman maliyeti çok ucuzda olabiliyor, yeri gelince 1000 TL’de olabiliyor, yeterki cüzdanınız geniş olsun. Sinek kaydı mı oluyor her zaman, hayır, makine – bıçak kombinasyonunu bulmak çok önemli. Az mı yer kaplıyor, hayır, bir bıçak bir sabun yeterken şimdi jiletler kolonyalar kremler yağlar bıçaklar yağlar fırçalar.. Sırt çantasıyla seyahate gitsem bile ufacık bir çanta tıraş ekipmanlarıyla dolu, ama mutlaka yanımda. Neden?
Bir bakıma her gün kendime iyi gelecek, beni iyi hissettirecek, biraz kendime vakit ayırabilecek, temiz görünecek, dahası o güne başlarken ilk hareketini kendin için yapacağını bilmek beni klasik tıraşa yönlendiren. 10 dakika ayırarak, alışkın hareketlerle mükemmel bir sonucu hergün tekrarlamak çok güzel bir şey bana göre. Kombinasyonlar yapmak, farklı fırçalar farklı jiletler farklı makinalar denemek keyifli bir hale getiriyor. İşin bir de diğer boyutu var; gerçekten ekonomik ve ucuza çok kaliteli bir tıraşa sahip olabiliyorsunuz: iyi birşeye uygun fiyatlarla ulaşabilmek de keyiflendiriyor insanı. Sırf bu sebeplerden dolayı mecburiyetim olmamasına karşın her gün sabah tıraş oluyorum..
Ama asıl neden nedir biliyor musunuz? Arko Tıraş Sabunu’nun o kokusu yokmu, deli etti beni, kandırdı, mahvetti.. Arko Tıraş Sabunu’nu sevmeyen ölsün
Hadi hayırlı tıraşlar!