17/01/2014, Saat: 02:56
Selamlar
Efendim kitapta ustura çok önemli. Bir berber var hiç konuşmuyor. Ketum bir adam. İsmini dahi bilmiyor kahraman ama ne zman ustura çakı tıraş dedi mi adam heyecanlanıyor filan.
Neyse bunun iki usturası var biri fransız malı biri de şam çeliği. Fransız malını berber alıyor ama diğer buna kalıyor.
ustura'da bir keramet var. hem de ne keramet. Romanın kahramanı bütün roman boyunca onu yanında taşıyor. Son dakika öyle bir işine yarıyor ki öyle bir yarıyor ki....
işte sizi meraklandırdım.
neyse benim rahmetli babam pazar günü bile tıraş olurdu. Bir usturası vardı bir de duvara bir ucunu bağladığı deri kayışı onunla güzelce usturasını keskinleştirirdi. Ancak ben asıl ondan kendi altlığını meşeden yaptığı taşı ile iskarpile ve rende ağz bilemeyi öğrendim.
Sonra da unuttum. Şİmdi o taş da yok. Oratlıkta ustura da.(Dayım hacılamış olabilir bence annemi kandırmıştır. Eskicidir satmıştır) Kötü niyeti de yok. Ben akademisyenliğe kitaplara mimari yarışmalara daldım. Mewyork'a gittim doktora yaptım. Geri gelmez bile dediler benim için. Sonra babamı beyin kanseri yüzünden kaybedince buradan bir haber geldi bana annen sana çaktırmıyor ama durumu fena.
haydi dedim annemi bir rahatlatayım sonra dönerim ABD'ye. Columbia Üniversitesinde sevilen adamdım ben. Hala da severler ama kalanlar. Neyse
Geliş o geliş.
Burada evlendim. İki tane kızım var. Eşim ile kızlarım ile geçinip gidiyoruz.
Sağlam yazı yazarım ben. Radikal'de Zaman'da. Milliyet'te filan yazı yazarım bunlarda sorgusuz sulasiz basarlar. Bu aralar ara verdim. Mimari konulardan daha büyük sıkıntısı var Türkiye'nin.
Yarın Zaman Gazetesi'nde ropörtajım çıkacak. Cuma eki'nde. Niye başka gazete değil derseniz e kim seninle ropörtaj yapalım da haryı dedik derim.
Neyse kitabı okursanız mutlu olurum ama dediğim gibi amacım reklam yapmak değil. Zaten reklam yapmaya kalksam Facebook'ta sayfası var oradan giderim. Kitabın reklamı olmaz diye düşünüyorum ben.
Biri okur. Der ki ya beğendim sen de oku. O da okur üzerine muhabbet edersiniz. Ahmet Ümit, Ayşe Kulin Elif şafak falan bu yazarlar bana göre değildir. Okumam zehirlemem kendimi.
İhsan Oktay Anar ve tabi Ahmet Hamdi Tanpınar karışımı mizahi bir şeydir benim üslubum. 10.000 basar ancak satar. öyle 250.000 baskı deyip de gerçekte 100.000 basıp cep boya inmek değil. Zaten genelde havuz kenarında ayak fotosu çeken kitle benim kitabı okumaz beğenmez zor bulur.
Dert değil. ben çok memnıunum. Yakında doçentlik sınavına gireceğim sonra da profluk var. Bir fakültenin dekanıyım hali hazırda.
İkinci kitabın başı da ustura ile başlıyor.
Köpük kötü isim değil. Valla bak inanmıyor.
Size bari gece gece fotoblogumu vereyim
ya buradan
http://www.flickr.com/photos/ayasofya/se...8266/show/
ya da buradan
http://www.ayasofoto.com
yine konuşuruz.
Efendim kitapta ustura çok önemli. Bir berber var hiç konuşmuyor. Ketum bir adam. İsmini dahi bilmiyor kahraman ama ne zman ustura çakı tıraş dedi mi adam heyecanlanıyor filan.
Neyse bunun iki usturası var biri fransız malı biri de şam çeliği. Fransız malını berber alıyor ama diğer buna kalıyor.
ustura'da bir keramet var. hem de ne keramet. Romanın kahramanı bütün roman boyunca onu yanında taşıyor. Son dakika öyle bir işine yarıyor ki öyle bir yarıyor ki....
işte sizi meraklandırdım.
neyse benim rahmetli babam pazar günü bile tıraş olurdu. Bir usturası vardı bir de duvara bir ucunu bağladığı deri kayışı onunla güzelce usturasını keskinleştirirdi. Ancak ben asıl ondan kendi altlığını meşeden yaptığı taşı ile iskarpile ve rende ağz bilemeyi öğrendim.
Sonra da unuttum. Şİmdi o taş da yok. Oratlıkta ustura da.(Dayım hacılamış olabilir bence annemi kandırmıştır. Eskicidir satmıştır) Kötü niyeti de yok. Ben akademisyenliğe kitaplara mimari yarışmalara daldım. Mewyork'a gittim doktora yaptım. Geri gelmez bile dediler benim için. Sonra babamı beyin kanseri yüzünden kaybedince buradan bir haber geldi bana annen sana çaktırmıyor ama durumu fena.
haydi dedim annemi bir rahatlatayım sonra dönerim ABD'ye. Columbia Üniversitesinde sevilen adamdım ben. Hala da severler ama kalanlar. Neyse
Geliş o geliş.
Burada evlendim. İki tane kızım var. Eşim ile kızlarım ile geçinip gidiyoruz.
Sağlam yazı yazarım ben. Radikal'de Zaman'da. Milliyet'te filan yazı yazarım bunlarda sorgusuz sulasiz basarlar. Bu aralar ara verdim. Mimari konulardan daha büyük sıkıntısı var Türkiye'nin.
Yarın Zaman Gazetesi'nde ropörtajım çıkacak. Cuma eki'nde. Niye başka gazete değil derseniz e kim seninle ropörtaj yapalım da haryı dedik derim.
Neyse kitabı okursanız mutlu olurum ama dediğim gibi amacım reklam yapmak değil. Zaten reklam yapmaya kalksam Facebook'ta sayfası var oradan giderim. Kitabın reklamı olmaz diye düşünüyorum ben.
Biri okur. Der ki ya beğendim sen de oku. O da okur üzerine muhabbet edersiniz. Ahmet Ümit, Ayşe Kulin Elif şafak falan bu yazarlar bana göre değildir. Okumam zehirlemem kendimi.
İhsan Oktay Anar ve tabi Ahmet Hamdi Tanpınar karışımı mizahi bir şeydir benim üslubum. 10.000 basar ancak satar. öyle 250.000 baskı deyip de gerçekte 100.000 basıp cep boya inmek değil. Zaten genelde havuz kenarında ayak fotosu çeken kitle benim kitabı okumaz beğenmez zor bulur.
Dert değil. ben çok memnıunum. Yakında doçentlik sınavına gireceğim sonra da profluk var. Bir fakültenin dekanıyım hali hazırda.
İkinci kitabın başı da ustura ile başlıyor.
Köpük kötü isim değil. Valla bak inanmıyor.
Size bari gece gece fotoblogumu vereyim
ya buradan
http://www.flickr.com/photos/ayasofya/se...8266/show/
ya da buradan
http://www.ayasofoto.com
yine konuşuruz.