26/11/2014, Saat: 22:12
alakası var mı bilmiyorum ama burcum terazi, belirteyim baştan. madem istatistik yapıyoruz tam olsun
ilk sedef usturamı elime aldığımda geltir falan yoktu. yıllar sonra böyle bir deryaya kavuştuk. modern eşyadan mümkün olduğunca uzak durmaya gayret ederim. sebebi düşmanlık değil. yavan ve özensiz gelmesi. bu vesile ile "tıraşta da eski ne var ne yok deneyeyim bakayım, en eski ne var? ustura, çelik ustura bulmak zor, internet zaten gelişmemiş, bir zaza han' a gideyim o vakit. hem de ucuza tıraş olurum" diye başlamıştım. tabii hakiki ustura hiç öyle ucuz olmuyormuş, öğrendik sonradan benim gibi eskiye meraklılar genellikle çektiğim fotoğraflardan merak edip soruyorlar, "hala kullanılıyorsa hemen sipariş verelim, yoktur artık diye düşünüyorduk" diye.
çok uzattım ama bu konuyu şuna bağlıyorum; bir reklamcı olarak öğrendim ki, insanları hızlı bir hayata, herşeyi kullanıp atmaya, bir nesneyi yahut markayı, ancak yenisi çıkana kadar bağımlısı yapmaya alıştırmışız. bir nevi otomatik, yüzeysel hayata bağlamışız bir kesimi. bu yarışa girdikleri için de, tıraş olurken r89' un rose gold sapına dokununca alacakları hazzı farketmeye bile vakitleri yok. çünkü daha çok çalışmalı ve müdürünün yediği restoranda yemek yeyip, internetten fotoğrafını paylaşabilmeli. zira arkadaşlarının da dikkatini bu çekiyor. "tim zowada damascus ustura paylaşsa 1 like, görgüsüz bir yemek fotoğrafı 100 like" onun hayatında. çünkü hayatı bu. herşey birilerinin beğenisini kazanmak için. bakın belirli forum ve soru sitelerine, "şu parfüm güzel mi?, "bu saat nasıl?" gibi kişinin aslında kendini yansıtacağı nesneleri, başkalarının zevkine göre seçiyor artık insanlar. biz bu hale getirdik ve devam da ediyoruz. geriye kalan bir avuç "retroseksüel" de kendi dünyamızda mutluyuz.
ilk sedef usturamı elime aldığımda geltir falan yoktu. yıllar sonra böyle bir deryaya kavuştuk. modern eşyadan mümkün olduğunca uzak durmaya gayret ederim. sebebi düşmanlık değil. yavan ve özensiz gelmesi. bu vesile ile "tıraşta da eski ne var ne yok deneyeyim bakayım, en eski ne var? ustura, çelik ustura bulmak zor, internet zaten gelişmemiş, bir zaza han' a gideyim o vakit. hem de ucuza tıraş olurum" diye başlamıştım. tabii hakiki ustura hiç öyle ucuz olmuyormuş, öğrendik sonradan benim gibi eskiye meraklılar genellikle çektiğim fotoğraflardan merak edip soruyorlar, "hala kullanılıyorsa hemen sipariş verelim, yoktur artık diye düşünüyorduk" diye.
çok uzattım ama bu konuyu şuna bağlıyorum; bir reklamcı olarak öğrendim ki, insanları hızlı bir hayata, herşeyi kullanıp atmaya, bir nesneyi yahut markayı, ancak yenisi çıkana kadar bağımlısı yapmaya alıştırmışız. bir nevi otomatik, yüzeysel hayata bağlamışız bir kesimi. bu yarışa girdikleri için de, tıraş olurken r89' un rose gold sapına dokununca alacakları hazzı farketmeye bile vakitleri yok. çünkü daha çok çalışmalı ve müdürünün yediği restoranda yemek yeyip, internetten fotoğrafını paylaşabilmeli. zira arkadaşlarının da dikkatini bu çekiyor. "tim zowada damascus ustura paylaşsa 1 like, görgüsüz bir yemek fotoğrafı 100 like" onun hayatında. çünkü hayatı bu. herşey birilerinin beğenisini kazanmak için. bakın belirli forum ve soru sitelerine, "şu parfüm güzel mi?, "bu saat nasıl?" gibi kişinin aslında kendini yansıtacağı nesneleri, başkalarının zevkine göre seçiyor artık insanlar. biz bu hale getirdik ve devam da ediyoruz. geriye kalan bir avuç "retroseksüel" de kendi dünyamızda mutluyuz.