26/11/2016, Saat: 00:30
Öncelikle herkesi en içten dileklerimle selamlıyorum,
Bir süredir siteyi takip etmeme hatta üye olmama karşın ancak henüz tanışma fırsatı buluyorum. Yaklaşık iki belki üç yıldır geleneksel ıslak tıraşla uğraşıyorum. Gerçekten uğraşıyorum diyorum çünkü başta doktor tavsiyesi üzerine başlamışken sonra uğraşa dönüştü. İstanbul'da avukatlık yapıyorum. Öğrencilik hayatımda, üniversitede hiç tıraş olmam gerekmedi; lisede ise haftada bir olsam yetiyordu. İş yaşamına başlayınca iki gün üst üste tıraşla birlikte (makine hiç kullanmadım, liseden beri jilet ve köpükle tıraş oluyordum) artık kızarıklıklar, kıl dönmeleri, tahrişler kendini gösterdi. Dermatoloji uzmanı bir arkadaşımın tavsiyesiyle usturaya başladım. Ve sonra daha hızlı tıraş olabilmek için wilkinson sword jilet taşıyıcıyı aldım. Şimdilerde ise Edwin Jagger DE 86'ya merak salmış durumdayım. Emektar Wilkinson Sword ile de gönül bağım devam etmekte. Diğer aletleri ise (yuma, big roc, ming-shi) bir türlü sevemedim. Geleneksel ıslak tıraşın insanı daha kaliteli hissettirdiğini düşünüyorum. Zira cildimiz bize verilen bir hediyeyken beş, on, onbeş bıçaklı jiletlerle onu doğramak, yıpratmak, harcamak yerine hem ona bakmak hem de bir taraftan kendine değer verdiğini görmek insanı daha kaliteli hissettiriyor. (Buradaki kalite ile eskidenki ve şimdiki kendimi kıyaslıyorum. Asla bir başka kişiyi değil veya bu şekilde tıraş olmayanları değil. Lütfen yanlış anlaşılmasın.)
Çok uzatmadan herkese tekrar merhaba diyorum. Bu forumu alelade basit bir forum olmaktan çıkarıp hem yararlı bilgiler veren hem de gerçek ilkeli ve saygılı tartışma kültürü ile Türkiye'ye örnek teşkil eden (inanın şu saygı ve adap tüm Türkiye'de olsa adliyeler bu denli dolup taşmazdı), geleneği yaşatan siz forum üyelerine şükranlarımı sunuyorum. Sürç-i lisan ettiysem affola.
Bir süredir siteyi takip etmeme hatta üye olmama karşın ancak henüz tanışma fırsatı buluyorum. Yaklaşık iki belki üç yıldır geleneksel ıslak tıraşla uğraşıyorum. Gerçekten uğraşıyorum diyorum çünkü başta doktor tavsiyesi üzerine başlamışken sonra uğraşa dönüştü. İstanbul'da avukatlık yapıyorum. Öğrencilik hayatımda, üniversitede hiç tıraş olmam gerekmedi; lisede ise haftada bir olsam yetiyordu. İş yaşamına başlayınca iki gün üst üste tıraşla birlikte (makine hiç kullanmadım, liseden beri jilet ve köpükle tıraş oluyordum) artık kızarıklıklar, kıl dönmeleri, tahrişler kendini gösterdi. Dermatoloji uzmanı bir arkadaşımın tavsiyesiyle usturaya başladım. Ve sonra daha hızlı tıraş olabilmek için wilkinson sword jilet taşıyıcıyı aldım. Şimdilerde ise Edwin Jagger DE 86'ya merak salmış durumdayım. Emektar Wilkinson Sword ile de gönül bağım devam etmekte. Diğer aletleri ise (yuma, big roc, ming-shi) bir türlü sevemedim. Geleneksel ıslak tıraşın insanı daha kaliteli hissettirdiğini düşünüyorum. Zira cildimiz bize verilen bir hediyeyken beş, on, onbeş bıçaklı jiletlerle onu doğramak, yıpratmak, harcamak yerine hem ona bakmak hem de bir taraftan kendine değer verdiğini görmek insanı daha kaliteli hissettiriyor. (Buradaki kalite ile eskidenki ve şimdiki kendimi kıyaslıyorum. Asla bir başka kişiyi değil veya bu şekilde tıraş olmayanları değil. Lütfen yanlış anlaşılmasın.)
Çok uzatmadan herkese tekrar merhaba diyorum. Bu forumu alelade basit bir forum olmaktan çıkarıp hem yararlı bilgiler veren hem de gerçek ilkeli ve saygılı tartışma kültürü ile Türkiye'ye örnek teşkil eden (inanın şu saygı ve adap tüm Türkiye'de olsa adliyeler bu denli dolup taşmazdı), geleneği yaşatan siz forum üyelerine şükranlarımı sunuyorum. Sürç-i lisan ettiysem affola.