05/02/2017, Saat: 03:00
(Son Düzenleme: 05/02/2017, Saat: 03:05, Düzenleyen: Ümit Bilgi.)
1997:
Korku ve heyecan ile doğru dürüst uyuyamadığım daracık buddy çadırımdan çıkıyorum,;
Hava kuru ama hafif serin, güneş yeni açmış ama soğuk bir ürperti var içimde, buraya geldiğimiz akşam tanıttıkları yere doğru hızlıca yürüyorum, içimde inşallah kimsecikler yoktur düşüncesi ile patikanın sonuna geldiğimde çok mutlu oluyorum,,,
“ Evvet” diyorum “evet kimseler yok”.
Çok yetenekli bir üst devre Terzi ye kavga dövüş ve tonlarca rüşvet karşılığı kamuflaj paraşüt malzemesinden yaptırttığım küçük çantamın fermuarını açıyorum, içinden markasını hatırlayamadığım ahşap saplı fırça, babamın tasa bastığı Arko dolu kase ve askerliğim boyunca kullandığım siyah plastik Şıkbay tıraş makinemi çıkartıyorum.
Benim gibi bu ortama düşen çaylakların uyku tutmadığı için bana katılmak üzere patikadan gelişlerini görüyorum. Hemen örme taşların üzerine uzatılmış düz kalaslar ve onların üzerinde duran musluklu bidonlardan birinin kapağına minik aynamı koyup, buz gibi su ile bugün bile kokusu hala aynı olan Arko’yu köpürtüyorum kiii,,, saniyeler içinde inanılmaz bir gürültü kopuyor!!!
Sanki zemin ve çalılar titriyor, her yer uğulduyor,
Bu bir helikopter,
Ama sesi?
Hiç daha öncekiler gibi değil!
Bu şey çok değişik ve yüksek bir volumde ve anlaşılan çok alçaktan geliyor,
Gürültünün içinde yüzümüzde köpük ellerimizde tıraş makinemiz omuzlarda havlular ile mal gibi havaya bakan 2-3 arkadaş oluverdik oracıkta.
Bulunduğumuz yerin 500-600 metre ilerisinde duran, üzerinde ağaç dahi olmayan ve neredeyse tamamı kayadan Molla Hüseyin Tepe(R1800mt)’nin ardından çıkıp gelen iki AH 1W Super Cobra,,,
Arkalarında fon olarak sabah güneşi, tıpkı Hollywood yapımı savaş filmlerindeki gibi gürültü, ses, güç, karizma.
Bir anda Sesler heyecana, Tozlar köpüğe, Titreşimler jilete karıştı.
Hakkari Çukurca Köprülü deki ilk günümün sabahı ömrüm boyunca unutamayacağım bir an. Yıl 1997.
.........................................................................................................................
2016:
Aralık ayı içinde bir gün;
Maket yaptığım balkonumda bir koli buldum;
Ve onun içinde bu;
Bunun içinde bu;
Tıraş çantamı yıllar sonra sildim temizledim zor açılan fermuarı sabunlayıp alıştırdım.
.........................................................................................................................
Bugün;
42 yaşındayım, Evliyim, Doğma büyüme İstanbul'luyum (Meşhur Zeynep Kamil hastanesi) ama ben ana-baba kontenjanından Konyalıyım.
Konya Beyşehir.
Satış ve pazarlama işindeyim, 1995 ten beri bu işi yapmaktayım, Orka tekstil, Eren Holding, Jti da bulundum ve şimdi çalıştığım yer Arçelik.
Bir diğer hobim de ilkokul dan bu yana sürdürdüğüm ölçekli plastik modelcilik.
Babamın sayesinde ilk tıraş deneyimlerimi geleneksel yöntemler ile oldum, hatta babamın ısrarı ile ustura denemelerimde oldu ama bir gün yanağımdan bir parçanın koparak aynadan bana baktığı gün bıraktım .
Bu arada kendisi emekli berber(41-42 yıl) onun sayesinde jilet, fırça, şap, kolonya, fön makinesi Moser makineler, makaslar, Solingen markalı malzemelere aşinaydım. Ama bu forumu okuyup inceleyince babamın ayna bile kullanmadan evin içinde dolanarak bazen de televizyon karşısında bir şey seyrederek usturayla tıraş olup köpüğü de yere dökmeden elinde toplamasına gıcık olmamak elde değil.
Neyse ne yazıyordum ben;
Askerlik sonrası da birkaç sene böyle devam edip kartuşlu makinelere geçtim.
İşim gereği hemen her gün tıraş oldum, halende oluyorum iş yerimde bile hazır köpük ve 3 bıçaklı bulunduruyordum ta ki fermuarlı çantamı bulana kadar,,,
Tıraş çantamı bulunca bir merakla fırça, jilet, Arko, tas, Kan Taşı, Şap Map araştırırken Lord komsumuzun blog’una denk geldim hemen her türlü yazıyı okudum bazılarını birden fazla.
Herkesin bulduğu sıralama ile bu forumu ve sizleri buldum, gene o yıllardan kalma bir fotoğraf ile hemen üye oldum tabii, ama hemen yorumlara katılmadım, jiletler, fırçalar, sabunlar, PS-AS ler, huyları, suları ve özellikleri hakkında epeyce bir okudum ve sindirmeye çalıştım.
Forumda tıraş hakkında bu kadar bilgi ve emek olması gerçekten şaşırtıcı.
Elbette alışverişler de yaptım hatta şu meşhur Gilette Slim Adjustable dan da bir adet edindim.
Aslında önce tipine hasta olup Merkur Futur aldım, bu alete bayılıyorum.
Ama bunu alırken de gözüm Rocnel SE P modelinde idi 20 gün sonra onu da aldım,
Bu arada dört günde bir tıraş olan ben iki günde bir olmaya başladım.
Ustaların cilt tipine göre jilet seçmeli yazılarını benimseyerek çeşitli jiletler aldım,
Hala denemediklerim var.
Denediklerim içinde beğendiğim Perma Sharp ve Shark beğenmediklerim ise Zaza ve ve Rapira lar oldu. Hele Perma Sharp en az kesik rahat kesme ve tıraş sonras ı sıfır kaşıntı ile çok iyi geldi.
Sabunlara ve Fırçalara gelince ;
Eski dost Arkoya alternatif olarak sadece Cella aldım,
Şimdilik eski fırçalarımın ikisini kullanacağım ikisi de domuz kılından, maket malzemelerimle birinin sapını biraz onarıp modifiye ettim,
En eski wilkinson olan sanırım kullanılamayacak durumda zaten sentetik ve az tüylü.
AS olarak her zaman kullandığım Rebul Lavanda’ nın yanına merakımdan Bebak acıbadem sütü aldım emilimi, kokusu ve yüzde bıraktığı hissiyat süpermiş.
Çok uzun yazdım umarım çok sıkılmadınız ilerleyen zamanlarda bazı şeyler için yardımlarınızı isteyeceğim.
Buradan,
İstanbul - Tuzladan,
Derby jilet fabrikasının 1 km batısından,
Tüm komşulara Merhaba.
Korku ve heyecan ile doğru dürüst uyuyamadığım daracık buddy çadırımdan çıkıyorum,;
Hava kuru ama hafif serin, güneş yeni açmış ama soğuk bir ürperti var içimde, buraya geldiğimiz akşam tanıttıkları yere doğru hızlıca yürüyorum, içimde inşallah kimsecikler yoktur düşüncesi ile patikanın sonuna geldiğimde çok mutlu oluyorum,,,
“ Evvet” diyorum “evet kimseler yok”.
Çok yetenekli bir üst devre Terzi ye kavga dövüş ve tonlarca rüşvet karşılığı kamuflaj paraşüt malzemesinden yaptırttığım küçük çantamın fermuarını açıyorum, içinden markasını hatırlayamadığım ahşap saplı fırça, babamın tasa bastığı Arko dolu kase ve askerliğim boyunca kullandığım siyah plastik Şıkbay tıraş makinemi çıkartıyorum.
Benim gibi bu ortama düşen çaylakların uyku tutmadığı için bana katılmak üzere patikadan gelişlerini görüyorum. Hemen örme taşların üzerine uzatılmış düz kalaslar ve onların üzerinde duran musluklu bidonlardan birinin kapağına minik aynamı koyup, buz gibi su ile bugün bile kokusu hala aynı olan Arko’yu köpürtüyorum kiii,,, saniyeler içinde inanılmaz bir gürültü kopuyor!!!
Sanki zemin ve çalılar titriyor, her yer uğulduyor,
Bu bir helikopter,
Ama sesi?
Hiç daha öncekiler gibi değil!
Bu şey çok değişik ve yüksek bir volumde ve anlaşılan çok alçaktan geliyor,
Gürültünün içinde yüzümüzde köpük ellerimizde tıraş makinemiz omuzlarda havlular ile mal gibi havaya bakan 2-3 arkadaş oluverdik oracıkta.
Bulunduğumuz yerin 500-600 metre ilerisinde duran, üzerinde ağaç dahi olmayan ve neredeyse tamamı kayadan Molla Hüseyin Tepe(R1800mt)’nin ardından çıkıp gelen iki AH 1W Super Cobra,,,
Arkalarında fon olarak sabah güneşi, tıpkı Hollywood yapımı savaş filmlerindeki gibi gürültü, ses, güç, karizma.
Bir anda Sesler heyecana, Tozlar köpüğe, Titreşimler jilete karıştı.
Hakkari Çukurca Köprülü deki ilk günümün sabahı ömrüm boyunca unutamayacağım bir an. Yıl 1997.
.........................................................................................................................
2016:
Aralık ayı içinde bir gün;
Maket yaptığım balkonumda bir koli buldum;
Ve onun içinde bu;
Bunun içinde bu;
Tıraş çantamı yıllar sonra sildim temizledim zor açılan fermuarı sabunlayıp alıştırdım.
.........................................................................................................................
Bugün;
42 yaşındayım, Evliyim, Doğma büyüme İstanbul'luyum (Meşhur Zeynep Kamil hastanesi) ama ben ana-baba kontenjanından Konyalıyım.
Konya Beyşehir.
Satış ve pazarlama işindeyim, 1995 ten beri bu işi yapmaktayım, Orka tekstil, Eren Holding, Jti da bulundum ve şimdi çalıştığım yer Arçelik.
Bir diğer hobim de ilkokul dan bu yana sürdürdüğüm ölçekli plastik modelcilik.
Babamın sayesinde ilk tıraş deneyimlerimi geleneksel yöntemler ile oldum, hatta babamın ısrarı ile ustura denemelerimde oldu ama bir gün yanağımdan bir parçanın koparak aynadan bana baktığı gün bıraktım .
Bu arada kendisi emekli berber(41-42 yıl) onun sayesinde jilet, fırça, şap, kolonya, fön makinesi Moser makineler, makaslar, Solingen markalı malzemelere aşinaydım. Ama bu forumu okuyup inceleyince babamın ayna bile kullanmadan evin içinde dolanarak bazen de televizyon karşısında bir şey seyrederek usturayla tıraş olup köpüğü de yere dökmeden elinde toplamasına gıcık olmamak elde değil.
Neyse ne yazıyordum ben;
Askerlik sonrası da birkaç sene böyle devam edip kartuşlu makinelere geçtim.
İşim gereği hemen her gün tıraş oldum, halende oluyorum iş yerimde bile hazır köpük ve 3 bıçaklı bulunduruyordum ta ki fermuarlı çantamı bulana kadar,,,
Tıraş çantamı bulunca bir merakla fırça, jilet, Arko, tas, Kan Taşı, Şap Map araştırırken Lord komsumuzun blog’una denk geldim hemen her türlü yazıyı okudum bazılarını birden fazla.
Herkesin bulduğu sıralama ile bu forumu ve sizleri buldum, gene o yıllardan kalma bir fotoğraf ile hemen üye oldum tabii, ama hemen yorumlara katılmadım, jiletler, fırçalar, sabunlar, PS-AS ler, huyları, suları ve özellikleri hakkında epeyce bir okudum ve sindirmeye çalıştım.
Forumda tıraş hakkında bu kadar bilgi ve emek olması gerçekten şaşırtıcı.
Elbette alışverişler de yaptım hatta şu meşhur Gilette Slim Adjustable dan da bir adet edindim.
Aslında önce tipine hasta olup Merkur Futur aldım, bu alete bayılıyorum.
Ama bunu alırken de gözüm Rocnel SE P modelinde idi 20 gün sonra onu da aldım,
Bu arada dört günde bir tıraş olan ben iki günde bir olmaya başladım.
Ustaların cilt tipine göre jilet seçmeli yazılarını benimseyerek çeşitli jiletler aldım,
Hala denemediklerim var.
Denediklerim içinde beğendiğim Perma Sharp ve Shark beğenmediklerim ise Zaza ve ve Rapira lar oldu. Hele Perma Sharp en az kesik rahat kesme ve tıraş sonras ı sıfır kaşıntı ile çok iyi geldi.
Sabunlara ve Fırçalara gelince ;
Eski dost Arkoya alternatif olarak sadece Cella aldım,
Şimdilik eski fırçalarımın ikisini kullanacağım ikisi de domuz kılından, maket malzemelerimle birinin sapını biraz onarıp modifiye ettim,
En eski wilkinson olan sanırım kullanılamayacak durumda zaten sentetik ve az tüylü.
AS olarak her zaman kullandığım Rebul Lavanda’ nın yanına merakımdan Bebak acıbadem sütü aldım emilimi, kokusu ve yüzde bıraktığı hissiyat süpermiş.
Çok uzun yazdım umarım çok sıkılmadınız ilerleyen zamanlarda bazı şeyler için yardımlarınızı isteyeceğim.
Buradan,
İstanbul - Tuzladan,
Derby jilet fabrikasının 1 km batısından,
Tüm komşulara Merhaba.
"En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı."
Ara Güler.
Ara Güler.