31/01/2020, Saat: 01:42
CORONA VİRÜS..!
-------------------------
Adeta bir Dan Brown romanının içinde yaşıyoruz.
Hatta adını bile koyabiliriz: İnferno (Türkçede “Cehennem”- ilk basım 2014)
Dünya nüfusunun çılgınca arttığını düşünen çılgın bir mülti milyarder, küresel nüfusu “makul” seviyeye indirmek için laboratuvarlarında özel bir virüs geliştirip bunu yaymaya çalışırken, ünlü tarihçimiz Joseph Langdon buna engel olur.
Dante’nin Inferno (Cehennem) isimli eserinden ilham alan zengin işadamı, aslında kendisi de hastalık yüzünden ölmek üzeredir, ama gitmeden dünyaya bir “iyilik” yapmak ister!
İsviçre’nin Zürih havalimanına özel jetleriyle gelip VİP koridorlardan geçerek ulaştıkları Davos’ta, damlarında keskin nişancıların pusuya yattığı, geceliği 10 bin dolarlık otellerde kalan 3000 ultra zengin de, küresel ısınmanın kalabalık insan kaynaklı olduğunu, insan nüfusunun dünyaya fazla geldiğini, ayrıca yeni teknolojik çağda işçilere de pek ihtiyaç kalmayacağını ve bunun için alınacak “önlemleri” konuşuyor.
Dan Brown’ın İnferno’su aslında bir bakıma gerçekten yaşanıyor.
CORONA VİRÜS BİYOLOJİK SAVAŞ UNSURU MU?
Çin’de olan bitende tam buna benziyor.
Çin’i esas düşmanı ilan eden ABD ve onun “müesses nizam derin devleti”, uzun yıllardır, biyolojik savaş unsurları üzerinde çalışıyor.
Bağımsız bilim insanları, Novel Coronavirüs (2019-nCoV) adı verilen yeni salgının, SARS ve MERS virüslerinin bileşiminden oluştuğunu söylüyor.
Virolog Dr. Alan Cantwell, 2003’teki makalesinde SARS virüsünün kedilerde görülen Coronavirüs baz alınarak laboratuvarda üretildiğini yazmıştı.
ABD’deki ‘merkez’ medya tarafından komplo teorisyeni olarak damgalanan Cantwell, Pub Med’de (Halk Sağlığı Dergisi) yayımlanmış, 1987’den beri yapılan 107 deneyi incelemiş ve SARS’ın tamamen yeni ve çaresi olmayan bir virüs türü olduğunu tespit etmişti.
Cantwell, “Şunu kesinlikle teyit edebilirim ki, bilim insanları hayvan ve insanlarda görülen corona virüsleri, genetik mühendisliğiyle birleştirerek yeni bir hastalık türü olan SARS’ı üretmiştir” demişti.
Yine 2003’te, Rusya Tıp Bilimleri Akademisi üyesi Aleksander Kolesnikov,SARS’ın (yeni corona virüsün atası) biyolojik savaş ürünü olduğunu ileri sürmüştü.
Kolesnikov, virüsün kızamık ve kabakulak melezi olduğunu ve doğal olmayıp, laboratuvarda üretildiğini bildirmişti.
Kolesnikov’un bir önemli iddiası da, SARS’ın genetik olarak Afrika ve Asya için tasarlandığı idi.
Aslına bakılırsa, son 40 yılda ortaya çıkan, AIDS, SARS, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Hanta Virüs, Lyme Hastalığı, Batı Nil Virüsü, Lassa Ateşi, Ebola, Suriye Çocuk Felci, Yeni Şap Hastalığı, Zika Virüsü, Körfez Savaşı Sendromu hastalıklarının tümü, bu şüpheli sınıflamada yer alıyor.
Çünkü belirgin bir çıkış sebebi yok, yani bilimsel olarak kanıtlanmış doğal bir mutasyon süreci belirlenememiş, ayrıca ırk ve coğrafya odaklı hareket ediyorlar. (Çin’de yarasa, fare, yılan yenilmesi sebep olarak gösterilse de, uzun yıllardır bu tür beslenme adetleri söz konusuyken neden virüsün bir anda ortaya çıktığı sorusuna geçerli bir cevap oluşturmuyor.)
Bu arada, mesela yeni doğan çocuklarda mikro sefali ve zeka geriliğine yol açan Zika, patentli bir virüs.
İşin ilginci, bu virüsün patentini alanlar 1947’de Rockefeller Vakfı’na bağlı bilim insanları!
Corona virüs’e ait patent ise daha yeni, 2014’te Amerikan Pirbright Institute tarafından alınmış.
ABD Hastalık ve Korunma Merkezi CDC ise hemen bir açıklama yapıp, o coronavirüsün Çin’deki olmadığını ve aşı geliştirilmesi için patent alındığını belirtti.
Çin Hükümeti de bunların farkında elbet.
Pekin yönetimi, 30 yıl boyunca yüz binlerce insanın kan örneklerini toplayan ve çoğu Harvard Üniversitesi merkezli araştırma programlarını yıllar önce durdurmuştu. (bizdeki Adnan Hoca müridi Oktar Babuna’nın 2000’lerin başında yaptığının bir benzeri.)
İnsandan insana, hem de solunum yoluyla geçebilen bu son versiyon Novel Korona virüsü gerçekten de yüksek hızla yayılıyor ve şimdiden Çin ekonomisine büyük bir darbe vurdu.
Bilindiği kadarıyla, virüsten ölenler arasında Asyalı olmayan kimse de yok.
Çin – ABD ticaret savaşının tam ortasında patlak veren bu salgın, Wuhan gibi Çin’in hızlı tren ve ticaret merkezi konumundaki bir yerde çıktı.
Halen 8’den fazla şehri kapsayan 47 milyon nüfuslu bir bölge karantina altına alındı.
Psikolojik savaş ekipleri de hemen harekete geçti.
Yarasa-fare yiyen Çinli videoları piyasaya sürüldü. Ölenlerin sayısının milyonlarca olduğu ama totaliter Çin yönetiminin bunu sakladığı masalları, ‘Çin’deki bir arkadaşımdan duydum’ formülüyle dolaşıma sokuldu. Hatta Çin’in bizzat kendisinin nüfusunu azaltmak için bu virüsü üretip yaydığı bile iddia edildi!
Ancak durum yine de ciddi.
Uzun süre sessiz kalan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, “Virüs hızla yayılıyor ve ülke ciddi bir durumla karşı karşıya” dedi.
Daha önce de, başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde aniden patlak veren Kuş gribi ve Afrika Domuz ateşi de ekonomiye devasa zararlar vermişti.
2004 – 2005 yıllarında görülen kuş gribinde milyarlarca kanatlı itlaf edilirken, 2017-2019 arasında patlak veren Afrika Domuz Ateşi (African Swine Fever- 2009’da ortaya çıkan Domuz gribinden farklı) de Çin’in ana protein stoku olan domuzların yok oluşuna yol açmıştı. Bunlar milyarlarca dolarlık zarar demekti.
DAVOS’TA NE KONUŞTULAR
Başa, yani Dan Brown’a, pardon Davos’a dönecek olursak…
22-25 Ocak tarihleri arasınd adüzenlenen Davos Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında dikkat çeken bir durum vardı.
ABD dışında hiç bir dünya lideri Davos’a katılmadı.
Önce katılmayacağı açıklanan Trump da daha çok işadamı kimliğiyle yer aldı zirvede.
Zirveye küresel ısınma ve küresel (zenginler) ekonomi damgasını vurdu.
Batı sermayesinin temsilcisi eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un yetiştirmesi Greta Thunberg, küresel sermayenin yeni yatırım alanı olan ‘iklim felaketleri’ne dikkati çekti.
Sürdürülebilir bir dünya başlıklı toplantılarda, dünyamızın günden güne yaşanmaz bir yer haline geldiği vurgulandı.
Alt metinlerde ise Avustralya’da suları içip bitiren develerin vurulması misali, 7,7 milyarlık insan nüfusunun artık başa çıkılmaz bir sorun olduğu anlatılıyordu.
Yani, ‘develer suyumuzu bitirmeden onları itlaf edelim’ mantığı hakimdi.
Nasıl olsa yapay zeka, robotlar ve genom mühendisliği ile artık basit kol gücüne ihtiyacı kalmamıştı sermayenin.
İşte şimdi geliyoruz Dan Brown’ın İnferno’suna…
Davos’ta kamuoyuna kapalı toplantılarda özetle şunlar konuşuldu:
“Halk sahillere hücum etti, vatandaş denize giremiyor” misali, 7.7 milyar insanın büyük bir kısmı yok olmalı ve geri kalan azınlık da Davos sakinlerine müşteri ve köle yapılmalıydı. Böylece 4.6 milyar insanın varlığına denk bir servete sahip 2153 kişi, bahçeli villalarında huzur ve güven içinde tertemiz bir doğanın tadını çıkarabilirdi. Keza, Afrika’nın tüm kadınlarının mal varlığının toplamından daha zengin 22 (yirmi iki) erkek de öyle.
Rockefeller Ailesinin avukatı ve ABD’nin stratejistlerinden Henry Kissinger, ta 1960’lardaki Bilderberg Toplantılarında (Küresel bir savaş suçlusu olan Kissinger, doğal olarak Bilderberg sosyetesinin en sadık ve sabit hizmetkarıdır. Bu arada 1923 doğumlu ve hala yaşıyor.)amaçlarının üçüncü dünya ülkelerinin nüfuslarının azaltılması olduğunu açıkça dile getiriyordu.
Kissinger, Şili’deki faşist darbenin bizzat oyun kuruculuğunu yaptığı 1970’lerde de aynen şunları söylüyordu: “Nüfusun azaltılması üçüncü dünya ülkelerine karşı temel politikamızdır. Çünkü ABD’nin az gelişmiş bölgelerdeki petrol, maden ve diğer kaynaklara olan ihtiyacı artacaktır.”
Dünyanın en zenginleri, olaya böyle “Şeytani” bir açıdan bakıyor işte.
Onlara göre, işlerine yaramayan üstelik ortalığı da kirleten ve ürettikleri ürünleri almaktan bile aciz büyük insan kitleleri, kurtulunması gereken fazla ağırlıklardan başka bir şey değil.
Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nde 30 yıldan fazla çalışan ve şimdilerde araştırmacı yazar ve akademisyen olarak önemli kitap ve makalelere imza atan ekonomist Peter Koenig, Wuhan ve Davos’ta kaderi çizilmeye çalışılan o kitlelere şu mesajı veriyor:
“Nükleer savaş çıkaramazlar, yoksa kendileri de okkanın altına gider. O yüzden yumuşak bir geçiş planlıyorlar. Bölgesel ve iç savaşlar, genomik salgınlar, ırk ıslahları vs. yöntemlerle bunları yapmaya çalışıyorlar. Uyanın dostlar, finans kapital elitlerinin sözlerine inanmayın. Hiç bir zaman çok geç değildir. Siz yüzde 99.99’sunuz. Onlar yüzde 00.01 sadece. Tuzaklarına düşmeyin. Davos’taki ahmaklar, sizleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek istiyor. İnternet var artık. Kendi araştırmanızı yapın, kendi hesabınızı yapın. Ana akım medyadaki saçmalıklara inanmayın, oradaki saçma sapan tartışma programlarını izlemeyin. Onlar karanlık ve gizli çıkar gruplarından aldıkları milyarlarca dolarla sizleri kandırmak için çalışıyorlar.”
Buna bir ek yapalım.
İnternette de uyanık olun.
Orayı da insanları kandırmak ve yönlendirmek için bir mecra olarak kullanıyor egemenler.
İnternette de doğru bilgiye ulaşmak için doğru kaynakları kullanın, sağlamasını alın.
KAYNAKLAR:
-------------------
China’s New Coronavirus: An Examination of the Facts – Larry Romanoff
The Davos World Economic Forum (WEF) Is at It Again – Celebrating 50th Anniversary – Peter Koenig
-------------------------
Adeta bir Dan Brown romanının içinde yaşıyoruz.
Hatta adını bile koyabiliriz: İnferno (Türkçede “Cehennem”- ilk basım 2014)
Dünya nüfusunun çılgınca arttığını düşünen çılgın bir mülti milyarder, küresel nüfusu “makul” seviyeye indirmek için laboratuvarlarında özel bir virüs geliştirip bunu yaymaya çalışırken, ünlü tarihçimiz Joseph Langdon buna engel olur.
Dante’nin Inferno (Cehennem) isimli eserinden ilham alan zengin işadamı, aslında kendisi de hastalık yüzünden ölmek üzeredir, ama gitmeden dünyaya bir “iyilik” yapmak ister!
İsviçre’nin Zürih havalimanına özel jetleriyle gelip VİP koridorlardan geçerek ulaştıkları Davos’ta, damlarında keskin nişancıların pusuya yattığı, geceliği 10 bin dolarlık otellerde kalan 3000 ultra zengin de, küresel ısınmanın kalabalık insan kaynaklı olduğunu, insan nüfusunun dünyaya fazla geldiğini, ayrıca yeni teknolojik çağda işçilere de pek ihtiyaç kalmayacağını ve bunun için alınacak “önlemleri” konuşuyor.
Dan Brown’ın İnferno’su aslında bir bakıma gerçekten yaşanıyor.
CORONA VİRÜS BİYOLOJİK SAVAŞ UNSURU MU?
Çin’de olan bitende tam buna benziyor.
Çin’i esas düşmanı ilan eden ABD ve onun “müesses nizam derin devleti”, uzun yıllardır, biyolojik savaş unsurları üzerinde çalışıyor.
Bağımsız bilim insanları, Novel Coronavirüs (2019-nCoV) adı verilen yeni salgının, SARS ve MERS virüslerinin bileşiminden oluştuğunu söylüyor.
Virolog Dr. Alan Cantwell, 2003’teki makalesinde SARS virüsünün kedilerde görülen Coronavirüs baz alınarak laboratuvarda üretildiğini yazmıştı.
ABD’deki ‘merkez’ medya tarafından komplo teorisyeni olarak damgalanan Cantwell, Pub Med’de (Halk Sağlığı Dergisi) yayımlanmış, 1987’den beri yapılan 107 deneyi incelemiş ve SARS’ın tamamen yeni ve çaresi olmayan bir virüs türü olduğunu tespit etmişti.
Cantwell, “Şunu kesinlikle teyit edebilirim ki, bilim insanları hayvan ve insanlarda görülen corona virüsleri, genetik mühendisliğiyle birleştirerek yeni bir hastalık türü olan SARS’ı üretmiştir” demişti.
Yine 2003’te, Rusya Tıp Bilimleri Akademisi üyesi Aleksander Kolesnikov,SARS’ın (yeni corona virüsün atası) biyolojik savaş ürünü olduğunu ileri sürmüştü.
Kolesnikov, virüsün kızamık ve kabakulak melezi olduğunu ve doğal olmayıp, laboratuvarda üretildiğini bildirmişti.
Kolesnikov’un bir önemli iddiası da, SARS’ın genetik olarak Afrika ve Asya için tasarlandığı idi.
Aslına bakılırsa, son 40 yılda ortaya çıkan, AIDS, SARS, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Hanta Virüs, Lyme Hastalığı, Batı Nil Virüsü, Lassa Ateşi, Ebola, Suriye Çocuk Felci, Yeni Şap Hastalığı, Zika Virüsü, Körfez Savaşı Sendromu hastalıklarının tümü, bu şüpheli sınıflamada yer alıyor.
Çünkü belirgin bir çıkış sebebi yok, yani bilimsel olarak kanıtlanmış doğal bir mutasyon süreci belirlenememiş, ayrıca ırk ve coğrafya odaklı hareket ediyorlar. (Çin’de yarasa, fare, yılan yenilmesi sebep olarak gösterilse de, uzun yıllardır bu tür beslenme adetleri söz konusuyken neden virüsün bir anda ortaya çıktığı sorusuna geçerli bir cevap oluşturmuyor.)
Bu arada, mesela yeni doğan çocuklarda mikro sefali ve zeka geriliğine yol açan Zika, patentli bir virüs.
İşin ilginci, bu virüsün patentini alanlar 1947’de Rockefeller Vakfı’na bağlı bilim insanları!
Corona virüs’e ait patent ise daha yeni, 2014’te Amerikan Pirbright Institute tarafından alınmış.
ABD Hastalık ve Korunma Merkezi CDC ise hemen bir açıklama yapıp, o coronavirüsün Çin’deki olmadığını ve aşı geliştirilmesi için patent alındığını belirtti.
Çin Hükümeti de bunların farkında elbet.
Pekin yönetimi, 30 yıl boyunca yüz binlerce insanın kan örneklerini toplayan ve çoğu Harvard Üniversitesi merkezli araştırma programlarını yıllar önce durdurmuştu. (bizdeki Adnan Hoca müridi Oktar Babuna’nın 2000’lerin başında yaptığının bir benzeri.)
İnsandan insana, hem de solunum yoluyla geçebilen bu son versiyon Novel Korona virüsü gerçekten de yüksek hızla yayılıyor ve şimdiden Çin ekonomisine büyük bir darbe vurdu.
Bilindiği kadarıyla, virüsten ölenler arasında Asyalı olmayan kimse de yok.
Çin – ABD ticaret savaşının tam ortasında patlak veren bu salgın, Wuhan gibi Çin’in hızlı tren ve ticaret merkezi konumundaki bir yerde çıktı.
Halen 8’den fazla şehri kapsayan 47 milyon nüfuslu bir bölge karantina altına alındı.
Psikolojik savaş ekipleri de hemen harekete geçti.
Yarasa-fare yiyen Çinli videoları piyasaya sürüldü. Ölenlerin sayısının milyonlarca olduğu ama totaliter Çin yönetiminin bunu sakladığı masalları, ‘Çin’deki bir arkadaşımdan duydum’ formülüyle dolaşıma sokuldu. Hatta Çin’in bizzat kendisinin nüfusunu azaltmak için bu virüsü üretip yaydığı bile iddia edildi!
Ancak durum yine de ciddi.
Uzun süre sessiz kalan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, “Virüs hızla yayılıyor ve ülke ciddi bir durumla karşı karşıya” dedi.
Daha önce de, başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde aniden patlak veren Kuş gribi ve Afrika Domuz ateşi de ekonomiye devasa zararlar vermişti.
2004 – 2005 yıllarında görülen kuş gribinde milyarlarca kanatlı itlaf edilirken, 2017-2019 arasında patlak veren Afrika Domuz Ateşi (African Swine Fever- 2009’da ortaya çıkan Domuz gribinden farklı) de Çin’in ana protein stoku olan domuzların yok oluşuna yol açmıştı. Bunlar milyarlarca dolarlık zarar demekti.
DAVOS’TA NE KONUŞTULAR
Başa, yani Dan Brown’a, pardon Davos’a dönecek olursak…
22-25 Ocak tarihleri arasınd adüzenlenen Davos Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında dikkat çeken bir durum vardı.
ABD dışında hiç bir dünya lideri Davos’a katılmadı.
Önce katılmayacağı açıklanan Trump da daha çok işadamı kimliğiyle yer aldı zirvede.
Zirveye küresel ısınma ve küresel (zenginler) ekonomi damgasını vurdu.
Batı sermayesinin temsilcisi eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un yetiştirmesi Greta Thunberg, küresel sermayenin yeni yatırım alanı olan ‘iklim felaketleri’ne dikkati çekti.
Sürdürülebilir bir dünya başlıklı toplantılarda, dünyamızın günden güne yaşanmaz bir yer haline geldiği vurgulandı.
Alt metinlerde ise Avustralya’da suları içip bitiren develerin vurulması misali, 7,7 milyarlık insan nüfusunun artık başa çıkılmaz bir sorun olduğu anlatılıyordu.
Yani, ‘develer suyumuzu bitirmeden onları itlaf edelim’ mantığı hakimdi.
Nasıl olsa yapay zeka, robotlar ve genom mühendisliği ile artık basit kol gücüne ihtiyacı kalmamıştı sermayenin.
İşte şimdi geliyoruz Dan Brown’ın İnferno’suna…
Davos’ta kamuoyuna kapalı toplantılarda özetle şunlar konuşuldu:
“Halk sahillere hücum etti, vatandaş denize giremiyor” misali, 7.7 milyar insanın büyük bir kısmı yok olmalı ve geri kalan azınlık da Davos sakinlerine müşteri ve köle yapılmalıydı. Böylece 4.6 milyar insanın varlığına denk bir servete sahip 2153 kişi, bahçeli villalarında huzur ve güven içinde tertemiz bir doğanın tadını çıkarabilirdi. Keza, Afrika’nın tüm kadınlarının mal varlığının toplamından daha zengin 22 (yirmi iki) erkek de öyle.
Rockefeller Ailesinin avukatı ve ABD’nin stratejistlerinden Henry Kissinger, ta 1960’lardaki Bilderberg Toplantılarında (Küresel bir savaş suçlusu olan Kissinger, doğal olarak Bilderberg sosyetesinin en sadık ve sabit hizmetkarıdır. Bu arada 1923 doğumlu ve hala yaşıyor.)amaçlarının üçüncü dünya ülkelerinin nüfuslarının azaltılması olduğunu açıkça dile getiriyordu.
Kissinger, Şili’deki faşist darbenin bizzat oyun kuruculuğunu yaptığı 1970’lerde de aynen şunları söylüyordu: “Nüfusun azaltılması üçüncü dünya ülkelerine karşı temel politikamızdır. Çünkü ABD’nin az gelişmiş bölgelerdeki petrol, maden ve diğer kaynaklara olan ihtiyacı artacaktır.”
Dünyanın en zenginleri, olaya böyle “Şeytani” bir açıdan bakıyor işte.
Onlara göre, işlerine yaramayan üstelik ortalığı da kirleten ve ürettikleri ürünleri almaktan bile aciz büyük insan kitleleri, kurtulunması gereken fazla ağırlıklardan başka bir şey değil.
Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nde 30 yıldan fazla çalışan ve şimdilerde araştırmacı yazar ve akademisyen olarak önemli kitap ve makalelere imza atan ekonomist Peter Koenig, Wuhan ve Davos’ta kaderi çizilmeye çalışılan o kitlelere şu mesajı veriyor:
“Nükleer savaş çıkaramazlar, yoksa kendileri de okkanın altına gider. O yüzden yumuşak bir geçiş planlıyorlar. Bölgesel ve iç savaşlar, genomik salgınlar, ırk ıslahları vs. yöntemlerle bunları yapmaya çalışıyorlar. Uyanın dostlar, finans kapital elitlerinin sözlerine inanmayın. Hiç bir zaman çok geç değildir. Siz yüzde 99.99’sunuz. Onlar yüzde 00.01 sadece. Tuzaklarına düşmeyin. Davos’taki ahmaklar, sizleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek istiyor. İnternet var artık. Kendi araştırmanızı yapın, kendi hesabınızı yapın. Ana akım medyadaki saçmalıklara inanmayın, oradaki saçma sapan tartışma programlarını izlemeyin. Onlar karanlık ve gizli çıkar gruplarından aldıkları milyarlarca dolarla sizleri kandırmak için çalışıyorlar.”
Buna bir ek yapalım.
İnternette de uyanık olun.
Orayı da insanları kandırmak ve yönlendirmek için bir mecra olarak kullanıyor egemenler.
İnternette de doğru bilgiye ulaşmak için doğru kaynakları kullanın, sağlamasını alın.
KAYNAKLAR:
-------------------
China’s New Coronavirus: An Examination of the Facts – Larry Romanoff
The Davos World Economic Forum (WEF) Is at It Again – Celebrating 50th Anniversary – Peter Koenig
As long as you have drinking days than hungover days, you're fine ...