29/07/2013, Saat: 18:05
merhabalar,
forumumuzda müzik zevki gelişmiş pek çok dostumuz var iken böyle bir konunun eksikliğini hissettim. müzikal kalite, türle (duyulmak istenen ses ile), sahip olunan donanımla ve en önemlisi kulak / his ile çok fazla içiçe olduğundan, bahsedeceğim konular da görece kişisek fikrim olacaktır.
mezkur mevzuuda yukarıdaki sebeblerden ötürü pek çok fikir ayrılığı ve tartışmalar yaşanıyor.
edison' un fonograf' ından beri üreticiler kaliteyi artırmak, bazen de reklamcılık yöntemlerini kullanarak artırdıkları iddiasında bulunarak bu mevzuya meraklı kişilerinden deneyimlerine katkıda bulunuyorlar.
fonograftan sonra, taş plaklar, plaklar, kasetler, cd ler, sacd ler, md ler, geldi geçti, bazıları halen nostalji severleri büyülüyorlar. gençliğinde kasetçilere koşturup 60-90-180lik kasetler doldurtan, bir plağa 2 şarkı ancak sığdırılan çağlardan gelen dostlarımız nostaljiyi bunlar ile tatmaya devam edebiliyorlar. rahmetli Barış Manço bir ropörtajında "taş plaklara 2-3 şarkı ancak sığardı, kasetler çıktığında 10 şarkı yazacaksın dediklerinde inanamamış, kaliteyi düşürmeden bu kadar şarkıyı nasıl yapabiliriz diye düşünmeye başlamıştık" minvalinde (geçmiş zaman kelime kelime hatırlamak mümkün olmuyor, hafıza-i beşer unutmakla maluldur demişler )
modern çağ, çoğu zaman yaptığı gibi buna da sekte vurdu elbette... önce mp3 formatı girdi hayatımıza. önceleri pek benimsenmese de bir firmanın bilgisayarlar ile mp3 çalarları düzgün eşleştirebilmesinin ardından, bu format hızla hakim oldu piyasaya. sesi bir cd değildi elbette lakin o vakitteki saklama ve internet koşulları nedeniyle bu küçük boyutlu dosyalar popülerdi. sonraları kalite artırma çabaları, dinamik bitrateler 320 kbps ye yani formatın son sınırına kadar yükseltilerek açık kapatılmaya gayret edildi.
elbette ki çok büyük bir kesim bu özelleği kullanırken, arada birileri henüz tatmin olmuyordu (bazı şirketler de bunu kulanıyorlardı). kayıpsız formatı destekleyen çeşitli yazılımsal ve donanımsal ürünler çıkmıştı ortaya. bazıları wma, flac, alac....
bu kayıpsız format, başlarda cd kalitesini dijital ortamda saklama imkanı sunuyordu. (16/44) hala hatırlarım, "300-400 mb' lık albüm saklanır mı abi?" diye soran dostlarımızı. bu dostlara anlatamadık bir türlü kaliteli sesin, tonların ne olduğunu
cd kalitesi dahi birçok müzik severi tatmin duygusuna eriştirmiş iken, en nihayetinde stüdyo kalitesi sunan 24/88, 24/96 ve 24/192 ile tanıştık, bunun da sonu yok gider böyle en son 24/352 leri duyduk. insanlar 300 mb boyuta inanamazlarken 1,5 gb lık albümler piyasaya sürülmeye başlandı. ses derinliği ve orijinale en yakın deneyimi şu an için bu seri yaşatıyor denilebilir. elbette yine saklama koşulları çoğu insanın aklını kurcalıyor. aradaki farkı duymayan, hissedemeyen birisi için gerçekten de zul gelmesi mümkündür zira binlerce şarkıya sahip olan bir mp3 koleksiyoneri için birşey ifade etmeyen sayıda albümler çok büyük yer kaplıyor. ortalama bir mp3 4 mb, ortalama bir 24/192 şarkı da 180 mb kabul edilirse 100 şarkıda oluşacak yer farkını hesaplamak zor olmasa gerek. özellikle de mp3 çalar yahut telefon eşliğinde yolda kullanılıyorsa bu kadar kaliteye ihtiyaç duymayacaklar ve çok büyük yer sıkıntısı çekeceklerdir.
merak edene yol göstermesi açısından kendi yorumumu da eklemek isterim. bu kadar seçeneğin içinde, dijital olarak benim tercihim 24/96 flac dosyaları. lakin burada dikkat buyurmak gerekir ki, eğer bu dosya düzgün işlenmemiş ise yer israfından başka birşey değildir. internet üzerinden satış yapan firmalardan aldığımız albümler, stüdyodaki ham kayıt dosyalarından elde ediliyorlar ve paralarının da, kapladıkları yerin de hakkını sonuna kadar veriyorlar. bazı korsan dosyalar ise, evde cd den çevrilmiş veya özel yapım plaklardan kaydedilmiş olmasına rağmen kötü ses kartı yahut kaynak cihazdan alınmış olmalarından ötürü yer ve zaman israfı olarak dönüyorlar kullanıcılarına.
diğer bir kötü yönü ise şu an için her albümün 24 bit olarak piyasada bulunamıyor olmaları. bu gibi durumlarda cd kalitesi olan 16/44 dosyaları tercih etmekten başka çaremiz kalmıyor.
96 tercihimin sebebi kulağımın bu seste en üst detayları alması ve bunun üzerindeki formatlarda (192,350...) aradaki boyut farkına değecek sesleri hissedemiyor olmam. benim için yalnızca yer israf ediyorlar.
128kbps lik bir mp3 saniyede 0.13 Mbit' lik bir işlem yaparken, cd kalitesinde bir kayıpsız dosya 1.35 Mbit, 24/96 bir dosya ise 4.39 Mbit yapıyor. elbette bunlar yalnızca sayısal,
duyumsal olarak ta 24/192 bir örnek paylaşayım sizlerle;
http://yadi.sk/d/ddGeyLXA7LQLb
ekteki gibi yahut başka türde sahnesi geniş, dinamik aralığı yüksek icra edilen müziklerde (klasik, smooth jazz, easy listening ve bazı metal türleri gibi) 24 bit ve 16 bit farkını çok net bir şekilde duyuyorsunuz. çoğu albümde gözlerini kapadığınızda bir jazz bar atmosferini yahut bir metal konserinin ihtişamını hissetmeniz mümkün. imkanınız olur ise sevdiğiniz şarkıları bir de bu boyutla dinleyin. hiç duymadığınız ayrıntılar duyacaksınız.
selamlar.
forumumuzda müzik zevki gelişmiş pek çok dostumuz var iken böyle bir konunun eksikliğini hissettim. müzikal kalite, türle (duyulmak istenen ses ile), sahip olunan donanımla ve en önemlisi kulak / his ile çok fazla içiçe olduğundan, bahsedeceğim konular da görece kişisek fikrim olacaktır.
mezkur mevzuuda yukarıdaki sebeblerden ötürü pek çok fikir ayrılığı ve tartışmalar yaşanıyor.
edison' un fonograf' ından beri üreticiler kaliteyi artırmak, bazen de reklamcılık yöntemlerini kullanarak artırdıkları iddiasında bulunarak bu mevzuya meraklı kişilerinden deneyimlerine katkıda bulunuyorlar.
fonograftan sonra, taş plaklar, plaklar, kasetler, cd ler, sacd ler, md ler, geldi geçti, bazıları halen nostalji severleri büyülüyorlar. gençliğinde kasetçilere koşturup 60-90-180lik kasetler doldurtan, bir plağa 2 şarkı ancak sığdırılan çağlardan gelen dostlarımız nostaljiyi bunlar ile tatmaya devam edebiliyorlar. rahmetli Barış Manço bir ropörtajında "taş plaklara 2-3 şarkı ancak sığardı, kasetler çıktığında 10 şarkı yazacaksın dediklerinde inanamamış, kaliteyi düşürmeden bu kadar şarkıyı nasıl yapabiliriz diye düşünmeye başlamıştık" minvalinde (geçmiş zaman kelime kelime hatırlamak mümkün olmuyor, hafıza-i beşer unutmakla maluldur demişler )
modern çağ, çoğu zaman yaptığı gibi buna da sekte vurdu elbette... önce mp3 formatı girdi hayatımıza. önceleri pek benimsenmese de bir firmanın bilgisayarlar ile mp3 çalarları düzgün eşleştirebilmesinin ardından, bu format hızla hakim oldu piyasaya. sesi bir cd değildi elbette lakin o vakitteki saklama ve internet koşulları nedeniyle bu küçük boyutlu dosyalar popülerdi. sonraları kalite artırma çabaları, dinamik bitrateler 320 kbps ye yani formatın son sınırına kadar yükseltilerek açık kapatılmaya gayret edildi.
elbette ki çok büyük bir kesim bu özelleği kullanırken, arada birileri henüz tatmin olmuyordu (bazı şirketler de bunu kulanıyorlardı). kayıpsız formatı destekleyen çeşitli yazılımsal ve donanımsal ürünler çıkmıştı ortaya. bazıları wma, flac, alac....
bu kayıpsız format, başlarda cd kalitesini dijital ortamda saklama imkanı sunuyordu. (16/44) hala hatırlarım, "300-400 mb' lık albüm saklanır mı abi?" diye soran dostlarımızı. bu dostlara anlatamadık bir türlü kaliteli sesin, tonların ne olduğunu
cd kalitesi dahi birçok müzik severi tatmin duygusuna eriştirmiş iken, en nihayetinde stüdyo kalitesi sunan 24/88, 24/96 ve 24/192 ile tanıştık, bunun da sonu yok gider böyle en son 24/352 leri duyduk. insanlar 300 mb boyuta inanamazlarken 1,5 gb lık albümler piyasaya sürülmeye başlandı. ses derinliği ve orijinale en yakın deneyimi şu an için bu seri yaşatıyor denilebilir. elbette yine saklama koşulları çoğu insanın aklını kurcalıyor. aradaki farkı duymayan, hissedemeyen birisi için gerçekten de zul gelmesi mümkündür zira binlerce şarkıya sahip olan bir mp3 koleksiyoneri için birşey ifade etmeyen sayıda albümler çok büyük yer kaplıyor. ortalama bir mp3 4 mb, ortalama bir 24/192 şarkı da 180 mb kabul edilirse 100 şarkıda oluşacak yer farkını hesaplamak zor olmasa gerek. özellikle de mp3 çalar yahut telefon eşliğinde yolda kullanılıyorsa bu kadar kaliteye ihtiyaç duymayacaklar ve çok büyük yer sıkıntısı çekeceklerdir.
merak edene yol göstermesi açısından kendi yorumumu da eklemek isterim. bu kadar seçeneğin içinde, dijital olarak benim tercihim 24/96 flac dosyaları. lakin burada dikkat buyurmak gerekir ki, eğer bu dosya düzgün işlenmemiş ise yer israfından başka birşey değildir. internet üzerinden satış yapan firmalardan aldığımız albümler, stüdyodaki ham kayıt dosyalarından elde ediliyorlar ve paralarının da, kapladıkları yerin de hakkını sonuna kadar veriyorlar. bazı korsan dosyalar ise, evde cd den çevrilmiş veya özel yapım plaklardan kaydedilmiş olmasına rağmen kötü ses kartı yahut kaynak cihazdan alınmış olmalarından ötürü yer ve zaman israfı olarak dönüyorlar kullanıcılarına.
diğer bir kötü yönü ise şu an için her albümün 24 bit olarak piyasada bulunamıyor olmaları. bu gibi durumlarda cd kalitesi olan 16/44 dosyaları tercih etmekten başka çaremiz kalmıyor.
96 tercihimin sebebi kulağımın bu seste en üst detayları alması ve bunun üzerindeki formatlarda (192,350...) aradaki boyut farkına değecek sesleri hissedemiyor olmam. benim için yalnızca yer israf ediyorlar.
128kbps lik bir mp3 saniyede 0.13 Mbit' lik bir işlem yaparken, cd kalitesinde bir kayıpsız dosya 1.35 Mbit, 24/96 bir dosya ise 4.39 Mbit yapıyor. elbette bunlar yalnızca sayısal,
duyumsal olarak ta 24/192 bir örnek paylaşayım sizlerle;
http://yadi.sk/d/ddGeyLXA7LQLb
ekteki gibi yahut başka türde sahnesi geniş, dinamik aralığı yüksek icra edilen müziklerde (klasik, smooth jazz, easy listening ve bazı metal türleri gibi) 24 bit ve 16 bit farkını çok net bir şekilde duyuyorsunuz. çoğu albümde gözlerini kapadığınızda bir jazz bar atmosferini yahut bir metal konserinin ihtişamını hissetmeniz mümkün. imkanınız olur ise sevdiğiniz şarkıları bir de bu boyutla dinleyin. hiç duymadığınız ayrıntılar duyacaksınız.
selamlar.