Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - Baskı Önizleme +- Geleneksel Tıraş Forumları (http://www.geltir.com) +-- Forum: BEYİN FIRTINASI (http://www.geltir.com/forumdisplay.php?fid=35) +--- Forum: Tıraş Dışı (http://www.geltir.com/forumdisplay.php?fid=37) +--- Konu Başlığı: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular (/showthread.php?tid=8272) |
RE: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - Delidumrul - 16/06/2017 (16/06/2017, Saat: 10:34)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: @Delidumrul Bu kitapta heykellerin sadece resimleri var ama aşağıdaki kitap ilgini çekebilir onu ve kütüphanelerimden birinde haftasonu bulabilirsem bir başka kitabı sana ileteceğim. @SumNauta hocam, heykellere karşı ilgim oldukça yüksek, bu ilgi çok eski sayılmaz öyle kendimi bir anda heykelleri hayran hayran izlerken buluvermiştim. Henüz bir heykel ortaya çıkarmamış olsam da merakım ve araştırmalarım heykelcilik tarihi kadar onu yapabilme yönünde de devam ediyor Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - SumNauta - 16/06/2017 @Delidumrul ne güzel bir ilgi...Heykel çok çok önemli bir sanat formu. Ben çocukluğumdan beri Resim ve Heykel'i bir ayrı severim. Bence dünyadaki en güzel müze olan (Osman Hamdi Bey'in müthiş mücadelesinden bize mirastır) İstanbul Arkeoloji müzesinde müthiş güzel Roma ve Yunan heykelleri vardır. Çocukken oradaki Roma heykellerinin yekpare mermerden oyulmuş duruşlarında pelerinin kıvrım detaylarının bile ne kadar güzel yapıldığını gördüğümde başlamıştı heykel sevgim. Bir gün İstanbul'a gelirseniz, eğer isterseniz, nacizane rehberliğim eşliğinde o müzeyi gezmeyi teklif ediyorum. Orada müthiş Lahitler de vardır. iskender lahiti ve müthiş ağlayan kadınlar lahiti bir ayrı güzeldir. Sent from my iPad using Tapatalk Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - SumNauta - 17/06/2017 Bu sabah erken saatte fırına koyduğum haftasonu ekmeğini (bu sefer Portekiz Köy Ekmeği yaptım) beklerken, mutfak masasında günün ilk (ve tek) kahvesini içerken elime dün ulaşmış 2 yeni kitabı okumaya başladım. Birisi iyi tarihçimiz müteveffa Yılmaz Öztuna'nın "Sultan Genç Osman - Sultan IV. Murad" adlı kitabı....Ben Yılmaz Öztuna'nın yazdıklarını okumayı çok severim, bu kitapta da hissiyatım aynıydı. Diğer kitap konusuyla ilgili gördüğüm en güzel çalışma: Emrah Safa Gürkan'ın "Sultanım Casusları" adlı kitabı. Ben çok hızlı okuyan birisiyim, sabah erken kahve keyfi sırasında okuduğum sayfalarından sonra bu iki güzel çalışmayı burada belirteyim istedim. Çok keyifli okumalar. Öneririm. Sent from my iPad using Tapatalk RE: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - impaticaret - 17/06/2017 Şefik abi bu işin üstadı sensin ama affına sığınarak aşağıdaki yazıyı paylaşayım istedim. Daha önce başkası tarafından gönderildimi, doğru yer bu başlıkmı diye düşünürken yapıştırdım gitti Sabun Tarihi Neden Bu Kadar Popüler? • Algılamamızı sağlayan hislerimiz – Görme – Koklama – Tatma – Duyma – Hissetme • Sabun üç duyu organına da hitap ediyor • His çerçevemizi tüm vücudumuza yayıyor • Parfümcü, kültürün “eklektik” bir parçasıdır • Parfümcü ,hobiye dayanan dayanan aroma arayıcısı değildir • Parfümeri, hayal etme, ilhamla başlar • Uygun kokuyu yakalamak için hislerin, ilhamların hatırlanması, bir şeyin arzulanması lazımdır Sabunla ilgili olabilecek ilk yazılı kayıt Sümerlere ait olup, takriben MÖ 2500 yıllarına aittir Kül ve hayvan (keçi!) yağı kullanarak yün temizlenmesiyle ilgilidir Akadların Babil derebeyliğinde, MÖ 2200 yılı olarak tahmin edilen kil tabletlerde tabletlerde Sinameki yağı ve alkali ile “sabun” tarifi bulunmuş Mısır a’ ait tıp bilgilerini bilgilerini içeren Ebers papirüsü (MÖ 1550) da Mısırlıların bitkisel ve hayvansal yağlar ve alkali tuzlarının karışımı ile sıklıkla temizlendiklerine değinir Latincede sabun “Sapo”nun ilk kullanımına Büyük Plinius Plinius un ’ Doğa Tarihi kitabında rastlan rastlanır – Batı Germanik dillerde saipo: akan damlayan – Eski Yüksek Almancada seife: köpüren – eski İngilizcede sipian: damlayan Sabun isimlerinin kökleri hakkında yaygın bir inanış da, hakkında referansı bulunamayan Sapo dağına aittir – Sapo (Latince) – Savon (Fransızca) – Sapone (İtalyanca) – Jabon (İspanyolca) – Sabun (Türkçe) Romalıların Mount Sapo’daki tapınakta adak edilen hayvanların ve aynı bölgede pişirme/ısınma için yakılan odunların küllerinin ırmağa karışması sonucu nehir eteklerinde eteklerinde suların köpürdüğü alanlarda giysilerin daha kolay ve etkin temizlendi temizlendiğinin belirlenmesi belirlenmesi üzerine, bu köpürme işlemine “Sapo” (sabun)dendiği bir rivayettir Romalılar sabunu bilmelerine rağmen yaygın olarak kullanmazlardı Sabunun değerini ilk olarak Araplar ve Türkler bilmiştir Sabunu Avrupa ya ’ da Türklerin tanıttığı düşünülmektedir Vikingler ve Keltler de sabunu keşfetmişlerdir Sabunu İngiltereye ’ Keltlerin tanıttığı varsayılmaktadır – MS 1000 civarındaki yazıtlarda sabundan, – 1193’te Bristol’deki bazı sabunculardan bahsedilmekte 13. yy’da Marsilya ilk büyük sabun üretim merkezi olarak ön plana çıkmış ve Orta Çağ boyunca boyunca da önemli bir üretim merkezi olmuştur Diğer önemli sabun üretim merkezleri: – İtalya’da Genova, Venedik ve Bari – İspanya’da Castilla Bu dönemde: – Sabunlar zeytinyağından üretilmekteydi – Ticari açıdan, sabun üretimin teknikleri büyük sır olarak saklanırdı – Önemli miktarlarda üretilmesine rağmen kullanımı seyrekti • İngiltere Kralı 4.Henry’ i n n 1399’d ki a “Banyo Buyruğu”nu asillerin en azından ömürlerinde 1 kere (şövalyelik övalyelik töreninde) töreninde) su dolu bir küvete girmelerini girmelerini sağlamak için koyduğu söylenir • İspanya Kraliçesi Isabella, ömründe 2 kere banyo yapmakla övünmüştür – bir kere doğduğunda ve bir kere de evlendiğinde • İngiltere Kraliçesi Elizabeth ise “ihtiyacı olsun ya da olmasın” üç ayda bir banyo yaptığı için sofistike olarak adlandırılmıştır • O dönemlerde, istenmeyen kokuları gidermek için çoğunlukla parfüm kullanılırdı • İngiltere’nin 17. yy’daki “Koruyucu Lordu” Cromwell, sabun yapımı ve ithalini önemli düzeyde düzeyde vergiye vergiye bağlamıştır , Kendisinden sonraki yöneticiler de bu yüksek vergileri sürdürmüşlerdir • Fransız kimyacı Nicolas Leblanc’ın 1791’de saf alkali elde etmesini müteakip daha önceden kül ve hayvan yağlarıyla yapılan sabun, kostik ve zeytinyağı kullanılarak deneme yanılmadan uzak, formüle dayalı, tekrarlanabilir kalitede ve ticari olarak üretilmeye başlanmıştır • Buna rağmen, yüksek vergiler nedeniyle sabun üretimi 19. yy. ortalarında vergilerin kaldırılmasına kadar büyük ölçüde engellenmiştir • Aslında çok yakın bir geleceğe kadar, temizlik olumlu bir erdem olarak görülmez, banyo yapanlar çoğunlukla tuhaf karşılanırdı • Orta Çağdaki Yunan, Roma ve Türk Hamamları ise temizlikten ziyade sosyalle sosyalleşme adına kullanılırdı • 15. yy’da yaşayanların nadir de olsa banyo yaptığına dair bulgular bulgular olmasına rağmen, 17. yy daki ’ kayıtlarda “banyo” sözcüğüne rastlanmamaktadır • 18. yy’da ve 19. yy’ın başlarında, tıbbi veya güçlendirici tedavi olarak tekrar popülerlik kazanmıştır • “Su tedavisi” reçete eden doktorlar arttıkça, “banyo yapma fikri” kabul edilebilir hale gelmiştir • Sağlık nedenleri dışında da banyo yapma fikrinin yaygınlaşması,sabun üzerindeki üzerindeki vergilerin vergilerin kalkmasıyla birleşince sabun üretimi ve tüketimi artmıştır • 1823’te sabunlaşma adı verilen tepkimenin yapısını inceleyen ve bulan Fransız kimyacı Eugene Chevreul'ün (1786 ‐ 1889) çalışmaları sayesinde sabun sanayisi XIX.yy’da büyük bir gelişme gösterdi • 1920’lerde, sabunların evre diyagramlarını belirleyen kimyacı Mac Bain ve arkadaşları düzenli araştırmalara başladılar ve üretimin bilimsel temellere dayandırılarak gerçekleştirilmesini sağladılar İlk Toplu Üretimler • Tallow Chandlers and Soap Boilers – 1776 – İlk defa Virginia, ABD’de “sizin yerinize sabun ve mumları biz yapalım” ilanı • Colgate & Company (William Colgate) – 1806 – New York’da tek bir seferde 20.000 kg sabun üretilebilen bir kazan aldığı için meslektaşları tarafından “deli” olarak nitelendirilmişti – 1830’da bugün kullanmakta olduğumuz, kalıp halinde, eşit ağırlıkta sabunları satmaya başladılar • Procter & Gamble – 1870’ler – William Procter & James Gamble – biri sabun, diğeri mum yapımcısı – Cincinnati Cincinnati de ’ evlere kapıdan satış ile işe başladılar – 1875’de açık unutulan karıştırıcının sabun karışımına havanın girmesini sağlaması sonucu, “yanlışlıkla” buldukları ilk “yüzen sabun”u 1879’da py y i asa a sürdüler – “Ivory” • Palmolive – 1870’ler – Tamamen bitkisel yağlardan (palm & zeytin) sabun üretimi – Firmanın orijinal adı B.J. Johnson Company olmasına rağmen “Palmolive” sabunlarının kazandığı popülarite nedeniyle isimlerini değiştirdiler • Lever Brothers – 1895 – İngiliz firması, Amerika’da “Lifebuoy Health Soap” (antiseptik sabun) ile yer edindiler – 1906’da “Lux” markasını çıkardılar Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - -mali - 17/06/2017 (17/06/2017, Saat: 18:27)impaticaret Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Şefik abi bu işin üstadı sensin ama affına sığınarak aşağıdaki yazıyı paylaşayım istedim. Mustafa bey eline emeğine sağlık bunu nereye yapıştırsan olur forumun en önemli üç argümanından biri zaten Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi RE: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - impaticaret - 17/06/2017 (17/06/2017, Saat: 18:46)Mavibu Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Mustafa bey eline emeğine sağlık bunu nereye yapıştırsan olur forumun en önemli üç argümanından biri zaten Teşekkür ederim Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - SumNauta - 17/06/2017 (17/06/2017, Saat: 18:27)impaticaret Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Şefik abi bu işin üstadı sensin ama affına sığınarak aşağıdaki yazıyı paylaşayım istedim. Estağfurullah Mustafa'cığım. Güzel paylaşımın için çok teşekkürler. Sent from my iPad using Tapatalk Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - Nani Kuş - 18/06/2017 @impaticaret Mustafa bey güzel bilğilendirme için teşekkürler . Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - SumNauta - 18/06/2017 "The Mental Floss History of the World" adlı eğlenceli kitaptan: "Milattan Önce 60,000 - Milattan Önce 1500: Eğer insanlar hakkında tek bir şey söylense, o da daima aç olduğumuzdur. Modern insanlar (Homo Sapiens Sapiens) 60,000 yıl önce Afrika'yı terkedip dünyayı ele geçirmek için yola çıktılar ve besin kaynaklarının yakınındaki yerlere yerleştiler; daha çok besin/yiyecek içeren yerler daha çok nüfusa sahip oldu. Bazı gruplar av için ormanlar buldu, diğerleri ise çayırları kat etti, sürülerini güttü. Taş Devri Meksiko'sunda bir bölgede, kıyıda yaşayan insanlar binlerce yıl kabuklu deniz ürünleri yiyerek yaşadılar. Arkalarında istiridye kabuklarından oluşan 74 metre uzunluğunda, 28 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde dev bir yığın bıraktılar bu yerde. Hakkımızdaki bir diğer şey de: Paylaşmaktan hoşlanmayız. Kabileler sürekli bölgeler için savaştı ve bazıları uygun olmayan topraklara itildi ama Göçebeler kısıtlı kaynakları en iyi şekilde kullanmayı başardı. Araplar büyük Arap Yarımadasını, dayanıklı çöl hayvanları olan develeri evcilleştirerek (ve onların sayesinde vahadan vahaya büyük uzaklıkları katederek) fethettiler. İç Asya insanları Atlar ve çobanlıkla binlerce kilometrelik mesafeler boyunca iyi otlakları, meraları bulmak için yol kat etti. İnuit yerlileri buzdan ev yapmayı öğrendi. Ama arazi başına elde edilen kalori hesabıyla konuşursak, "tahıl/hububat tarımı" balıkçılık, avcılık ve hayvan yetiştirmenin besleyebildiğinden çok daha fazla insanı besledi hep. Tahıl tarımı milattan önce 9000 yıllarında başladı ve hızla tüm dünyaya yayıldı. Tahıl tarımı yapılabilen bölgelerde nüfus patlaması yaşandı. Bir süre sonra yiyecek bollaştığında, bazı insanlar tarlalarda çalışmayı bırakıp El Sanatlarında ustalık kazanmaya başladılar. Çömlek ustalarını, dokumacılar ve duvarcıları, terziler, deri ustaları, madenciler ve diğerleri izledi. Milattan önce 8000 civarında dünyanın ilk Uygarlıkları (şehirlerde yaşayan insanlar) görünmeye başlandı. Zanaatkarlar, ustalar rakip gruplara karşı bir güvenlik önlemi olarak ve ticaret kolaylığından ortak alanlarda yaşamaya başladılar. Şehirler aynı zamanda Yönetim Merkezleri olmaya başladı. Çoğunlukla eski kabile ilişkisinde gücünü göstermiş ailelerin elinde ve kuşaktan kuşağa geçen bir yönetimdi bu. Dünyanın ilk hükümetleri, yönetimleri hakkında çok az şey biliyoruz ama güçlü bir aile ya da kabile tarafından domine edilen bir otorite ve gücünü ispatlayan adamların baş olduğu , kuşaktan kuşağa geçen bir yönetimdi bu. Tarih öncesi diye adlandırılan dönemde Kadın-Merkezli ya da Lidersiz örnekleri görüldüyse de, yazılı tarihin başladığı dönemde bunlar yok olmuştu. Dünyanın ilk uygarlıkları bir adam, bir kral tarafından yönetiliyordu. Kralın işi basitti: kendisine itaat edenleri korumak. Genel olarak bu itaatkar kitle kralın gücünün ölümsüz tanrılardan geldiğine inanıyordu, dolayısıyla Kral Din kavramı ile yakından ilişkilendirilmişti en başından beri. Çoğu örnekte Kral aynı zamanda Baş Rahip'ti. Rakip krallar sorun olabiliyordu ama o uygarlıkların en büyük düşmanı, görünmez tanrıların isteklerini yerine getirdiğini düşündükleri doğanın kendisiydi. Kıtlıklar, seller ve diğer tabiat felaketleri ürünleri yok ediyor, açlık ve sefalet getiriyordu. Şöyle yorumlanıyordu: Eğer herkes yeterince yiyeceğe sahipse, demek ki tanrılar bu liderden hoşnut...eğer yeterince besin yoksa, hımm...Sürpriz değil, tüm 'uygar' dünya boyunca her hükümranın ilk yaptığı iş, zor zamanlar için tahıl depolamaktı. Bu yiyecek-garanti sisteminin çalışabilmesi için, Krallar tebalarına iyi zamanlarda tahıl getirmelerini emrediyorlardı ki, zor zamanlarda onu itaat edenlere dağıtabilsinler. Tahıl, dev taş ya da çamur tuğlalardan yapılmış silolarda saklanıyordu. Rahipler, hangi tahılın hangi toprak sahibinden geldiğini kayıt altına almaktan sorumluydular. Bu detayları anımsamak için Rahipler yazı'yı icat ettiler. Getirilen tahıl miktarını, isimleri, tarihleri çamur tabletler üzerine kayıt etmeleri, muhasebe ve bankacılığın da başlangıcıydı. " Sent from my iPad using Tapatalk RE: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular - tam35 - 18/06/2017 Yazıyı okuyunca aklıma osmanlı döneminde mısır piramitlerine yusuf ambarı denildiği aklıma geldi.Talha Uğurluel bi tv programında bahsediyordu gıdaların sıcağa karşı dayanması için piramitlerde saklandığı anlatılıyordu. |