29/05/2020, Saat: 14:12
Herkese merhaba. 35 yaşında geleneksel tıraşa merak salan bir komşunuz olarak kısa süre önce aranıza katıldım. Birkaç ay öncesine kadar iki haftada bir berbere gittikçe bazen elektrikli makineyle bazen usturayla sakallarını kestiren, sakal tıraşıyla mesafeli biriydim. Rahmetli peder bey kendi sakalını asla kesmese de, 2-3 günde bir mutlaka sakal tıraşı olurdu. Youtube'da videodan videoya atladığım bir gün geleneksel tıraşı bir ihtiyaç değil ritüel olarak ele alan videolara denk gelince "babam hayatta olsaydı da sakallarını evde kesseydim hoşuna gider miydi acaba" diye düşündüm. Fakat içimin cız etmesiyle konu kapandı. Birkaç ay önce banyo dolabının derinlerinde babamdan kalan muhtemelen 1 ya da 2 defadan fazla kullanmadığı tıraş fırçasını bulunca şimşek çaktı ve bunu babamla tek taraflı da olsa bir iletişim kurma yolu olarak görüp geleneksel tıraşa adım attım. Bu arada, yeri tanışma başlığı olmadığı için burada konuya girmiyorum ama restorasyonuyla ilgili sorularım olacak farklı bir başlık altında.
Aslına cildim ıslak tıraşa pek uygun değil. Sakallarım çok kalın ya da sert olmasa da çok sık ve cildim de, gittiğim tüm berberlerin "kardeşim senin cildin tahrişe ne kadar meyilli" diye tepki vereceği kadar hassas. Üstelik bu cilde rağmen, agresif diye nitelenen makinelerin gerçekten ne kadar agresif olduğu konusunda fikrim olmadan Parker 111B ile başladım. El alışkanlığı kazanana kadar birkaç ünite kan kaybettim sanırım (hala hayattayım). Fakat son birkaç tıraşımda kayda değer kesik, kanama olmadan hafif kızarıklıklarla atlatmayı başardım. Süreç meselesi tabii. Daha da iyi olacak diye umuyorum zamanla. Geçen kısa süre zarfında anladım ki geleneksel ıslak tıraş görme duyusundan çok dokunma duyusuna hitap eden bir serremoni. En çok parçalandığım tıraşın sonunda yüzüm cayır cayır yanarken bile suratımda salak bir sırıtışla geziyorum. Bu süreci yaşamamda katkısı olması dolayısıyla burada yazıp çizen ve hatta forumun dışında da konuyla ilgili bilgi paylaşan, görüş bildiren herkese çok teşekkür ederim.
Herkese keyifli tıraşlar, sağlıklı günler dilerim.
Aslına cildim ıslak tıraşa pek uygun değil. Sakallarım çok kalın ya da sert olmasa da çok sık ve cildim de, gittiğim tüm berberlerin "kardeşim senin cildin tahrişe ne kadar meyilli" diye tepki vereceği kadar hassas. Üstelik bu cilde rağmen, agresif diye nitelenen makinelerin gerçekten ne kadar agresif olduğu konusunda fikrim olmadan Parker 111B ile başladım. El alışkanlığı kazanana kadar birkaç ünite kan kaybettim sanırım (hala hayattayım). Fakat son birkaç tıraşımda kayda değer kesik, kanama olmadan hafif kızarıklıklarla atlatmayı başardım. Süreç meselesi tabii. Daha da iyi olacak diye umuyorum zamanla. Geçen kısa süre zarfında anladım ki geleneksel ıslak tıraş görme duyusundan çok dokunma duyusuna hitap eden bir serremoni. En çok parçalandığım tıraşın sonunda yüzüm cayır cayır yanarken bile suratımda salak bir sırıtışla geziyorum. Bu süreci yaşamamda katkısı olması dolayısıyla burada yazıp çizen ve hatta forumun dışında da konuyla ilgili bilgi paylaşan, görüş bildiren herkese çok teşekkür ederim.
Herkese keyifli tıraşlar, sağlıklı günler dilerim.