10/11/2016, Saat: 09:40
Aşağıdaki metin abonesi olduğum bir edebiyat sitesi tarafından gönderildi.
Guy de Maupassant - Yağ Tulumu
Çevirmen: Alparslan Demir, Boule de Suif (1880), s.78-79
Bu kitap, Yeni Mecmua'nın 1918 yılı "Çanakkale Fevkalâde" sayısında yayımlanan "Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal'le Mülakat" bölümünde anlatıldığı üzere, Atatürk'ün Şişli'deki evinin kütüphanesinde baş köşede görülmüştür. Atatürk'ün en sevdiği Fransızca öykülerden olan bu eserin pasajı, 10 Kasım anısına Biryudumkitap tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
**
Yağ Tulumu'nun kızgınlığı aniden uçup gitmişti. Göz bebeklerinin yaşla dolduğunu hissetti. Tıpkı bir çocuk gibi derin derin yutkunup, kendini tutmaya çalıştı. Çabaları nafileydi. Gözlerinden taşan, parıl parıl parlayan iki damla gözyaşı, yanaklarına doğru yavaşça süzülüverdi. Gözyaşları, tıpkı kayaların arasından sızan sular gibi sinesine doğru peşi sıra akmaya devam ediyordu. Önüne bakarak dimdik oturdu. Yüzü kaskatı kesilmiş; beti benzi atmıştı. Hiç kimsenin ağladığını fark etmemesi için dua etti.
Fakat kontes, anlamıştı bile. Kocasını sinsice dürttü, omuzlarından kulağına doğru fısıldadı: "Ne olmuş yani? Benim suçum mu?" Madam Loiseau, zafer kazanmışçasına kıkırdadı: "Utancından ağlıyor."
İki rahibe, kalan yemeklerini güzelce kağıda sarıp ayinlerine geri döndü.
Daha sonra Cornudet çıkageldi. Henüz midesindekileri sindirmeden upuzun bacaklarını karşısındaki koltuğun altına doğru uzatarak gerindi. Geriye doğru yaslanıp kollarını bağladı. Yaşadığı en gülünç anıları hatırlamışçasına gülümseyerek, Marseillaise'yi mırıldanmaya başladı.
Herkesin yüzü kapkara kesti. Anlaşılan o ki bu ünlü şarkı, dostları tarafından hiç de hoş karşılanmamıştı. Herkes gerilmiş, etraf adeta köpeklerin birine saldırmadan hemen önce hırlmaya başladığı bir havaya bürünmüştü. Cornudet, olan biteni fark etse de umursamadı. Hatta sesini yükselterek şarkının sözlerini cesurca söyledi:
Gel gir kolumuza kutsal vatan sevgisi,
Götür bizi intikam almaya!
Sevgili özgürlük tutsana elimizi,
Sahip çıksana kendi davana!
Kar şiddetlendikçe daha hızlı ilerlemeye başladılar. Dieppe'e giden bu uzun, engebeli, kapkaranlık ve kasvetli yolculuk boyunca intikam dürtüsünü hiç kaybetmeyen Cornudet, mırıldanmaya inatla, -hatta sesini daha da yükselterek- dostlarının yorgun ve bitkin düşmüş beyinlerinin şarkıyı baştan sona, kelime kelime, satır satır ezberlediğinden emin olana dek devam etti:
"Sevgili özgürlük tutsana elimizi, sahip çıksana kendi davana!"
Guy de Maupassant - Yağ Tulumu
Çevirmen: Alparslan Demir, Boule de Suif (1880), s.78-79
Bu kitap, Yeni Mecmua'nın 1918 yılı "Çanakkale Fevkalâde" sayısında yayımlanan "Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal'le Mülakat" bölümünde anlatıldığı üzere, Atatürk'ün Şişli'deki evinin kütüphanesinde baş köşede görülmüştür. Atatürk'ün en sevdiği Fransızca öykülerden olan bu eserin pasajı, 10 Kasım anısına Biryudumkitap tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
**
Yağ Tulumu'nun kızgınlığı aniden uçup gitmişti. Göz bebeklerinin yaşla dolduğunu hissetti. Tıpkı bir çocuk gibi derin derin yutkunup, kendini tutmaya çalıştı. Çabaları nafileydi. Gözlerinden taşan, parıl parıl parlayan iki damla gözyaşı, yanaklarına doğru yavaşça süzülüverdi. Gözyaşları, tıpkı kayaların arasından sızan sular gibi sinesine doğru peşi sıra akmaya devam ediyordu. Önüne bakarak dimdik oturdu. Yüzü kaskatı kesilmiş; beti benzi atmıştı. Hiç kimsenin ağladığını fark etmemesi için dua etti.
Fakat kontes, anlamıştı bile. Kocasını sinsice dürttü, omuzlarından kulağına doğru fısıldadı: "Ne olmuş yani? Benim suçum mu?" Madam Loiseau, zafer kazanmışçasına kıkırdadı: "Utancından ağlıyor."
İki rahibe, kalan yemeklerini güzelce kağıda sarıp ayinlerine geri döndü.
Daha sonra Cornudet çıkageldi. Henüz midesindekileri sindirmeden upuzun bacaklarını karşısındaki koltuğun altına doğru uzatarak gerindi. Geriye doğru yaslanıp kollarını bağladı. Yaşadığı en gülünç anıları hatırlamışçasına gülümseyerek, Marseillaise'yi mırıldanmaya başladı.
Herkesin yüzü kapkara kesti. Anlaşılan o ki bu ünlü şarkı, dostları tarafından hiç de hoş karşılanmamıştı. Herkes gerilmiş, etraf adeta köpeklerin birine saldırmadan hemen önce hırlmaya başladığı bir havaya bürünmüştü. Cornudet, olan biteni fark etse de umursamadı. Hatta sesini yükselterek şarkının sözlerini cesurca söyledi:
Gel gir kolumuza kutsal vatan sevgisi,
Götür bizi intikam almaya!
Sevgili özgürlük tutsana elimizi,
Sahip çıksana kendi davana!
Kar şiddetlendikçe daha hızlı ilerlemeye başladılar. Dieppe'e giden bu uzun, engebeli, kapkaranlık ve kasvetli yolculuk boyunca intikam dürtüsünü hiç kaybetmeyen Cornudet, mırıldanmaya inatla, -hatta sesini daha da yükselterek- dostlarının yorgun ve bitkin düşmüş beyinlerinin şarkıyı baştan sona, kelime kelime, satır satır ezberlediğinden emin olana dek devam etti:
"Sevgili özgürlük tutsana elimizi, sahip çıksana kendi davana!"