23/04/2017, Saat: 16:26
Zeytin Ağacı:
Ağaçları severim, Zeytin Ağacını bir ayrı severim.
Çok müstesna bir ağaç bu
Çok sevdiğim ve kitaplarını dönüp dönüp okuduğum muhteşem Fransız Tarihçi Fernand Braudel'in bir sözü var. " Akdeniz Zeytin agaçlarının Kuzeyde başladığı yerden başlar ve onların bittiği Palmiyelerin başladığı güneyin bir yerinde biter." Ne güzel bir tanımlama.
2000 yıl önce Romalılar şöyle demişti: “Partes humani cultus necessariae vinum … atque oleum olivarum” ( Uygarlığın iki unsuru Şarap ve Zeytinyağıdır.)
Ayrıca şöyle demişti Romalılar bu müthiş dayanıklı ve sağlam ağaç için: "Yedi canlı bir ağaç bu"
Bizim güzel Anadolumuzda da "Ölmez Ağaç" demişler. Hatta hikaye ederler, 'zeytinin dalını kes, evi boyamak için fırçana sap olarak kullan, işin bitince de toprağa sapla, ağaç olur' o diye.
İnsanoğlunu binlerce yıldır besleyen bu ağaç Ön Asya kökenli. Binlerce yıl önce yabani türleri insanlar tarafından ıslah edilmiş. Genelde Zeytin ağacı denizi ve kalkerli toprakları seviyor. Asyanın içlerine gittikçe göremiyorsunuz. Anadolu'nun Ege kıyılarında, Yunanistan'da ve adalarda bolca yabani zeytin ağacı bulunuyordu eski zamanlarda.
Çok uzun ömürlü bu ağaç kışın yapraklarını dökmez ve müthiş bir yaşama gücüne sahip.
Leylak ve Yasemin gibi süs bitkileriyle aynı familyadan, Oleaceae'dan olan yabani meyve ağacı Olea'dan geliyor.
İnsanlar bu ağacın meyvesinin yağını önceleri aydınlatma için kandillerde, güzellik için de saçlarında ve vücutlarında kullandılar. Sonradan da mutfaklarına girdi bu yağ.
Bu ağacın yabani atalarının ana yurdunu Anadolu, Suriye, Girit ya da Yunanistan olarak veren kaynaklar var...tabi ki Egeli olmak yakışıyor bu ağaca.
Alanında çok saygın bir bilim adamı Zeytin Yetiştiriciliğinin 6000 yıl önce Anadolu'da başladığını söyledi.
Fransa'da Marsilya şehrini kuranlar bizim Foçalılar biliyorsunuz. Saldırılardan kaçıp yeni hayat kurdukları o bölgeye yanlarında getirdikleri Anadolu zeytin çeşitleriyle o bölgede bulunan yabani zeytinleri aşılamışlardı. Yanlarında götürdükleri bir diğer şey de Anadolu Üzüm Asmalarıydı.
Ege kıyılarından Avrupa'nın belli bölgelerine kadar yaygınlaştı zamanla zeytin yetiştiriciliği.
Santorini adasında tam 39,000 yıllık fosilleşmiş zeytin taneleri ve yaprakları bulunmuş bir kazıda.
Bizim Anadolu Aslanları, zamanının süper gücü olan Hititler de kullanmış ve önemsemiş Zeytin Yağını.
Hitit belgelerinde adı sıkça geçer.
Hemen hemen gittiği her yerde kutsal ağaç kabul edildi. Yararlılığından ötürü de hep korunan bir ağaç oldu, belli kültürlerde Zeytin ağacını kesenlere ölüm cezası veriliyordu.
Kutsal Kitaplarda adı ne çok geçer. Tevrat ve İncil'de tam 140 kez geçer adı. Ve Kuran'da da bahsedilir bu ağaçtan.
Tevrat'da: Nuh tufanın sularının toprak üzerinden çekilip çekilmediğini öğrenmek için yanındaki güvercini uçurur. Güvercin geri döndüğünde Nuh'a tufanın sona erdiği müjdesini verir gagasında tuttuğu bir Zeytin dalıyla.
Tevrat'ın başka bir bölümünde şöyle geçer: 'Allahın Rab seni buğday, arpa, asma , incir , nar ve Zeytin yağı ve bal diyarına götürüyor.'
Tevrat da başka bir çok bölümde adı geçer ama şu kısım özellikle ilginç: 'vaktiyle ağaçlar kendilerine kral olması için Zeytin Ağacına gittiler. Ve Zeytin Ağacına dediler: bize Kral ol. Ve Zeytin ağacı onlara dedi 'Allah'ın ve insanın bana sena ettiği yağımı bırakayım da ağaçlar üzerinde sallanmaya mı gideyim.' Reddeder krallık teklifini Zeytin Ağacı.
Hristiyanlıktaki Khristos ya da Christ yani İsa sözcüğü kutsal yağ ile ovulmuş anlamındaki Yunanca Khrisma'dan türemiş.
Kur'an'da: Nahl suresinde 'Allah su ile, size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları yetiştirir' diye geçer. Tin suresinde 'Hamdolsun İncir ve Zeytine, Sina dağına' diye anılır, En'am suresinde bahsedilir, Mü'minun suresinde 'Sina dağında yiyenlere yağ ve katık olan zeytin ağacını var ettik' denir, Nur suresinde 'O çerağın yağı mübarek bir ağaçtan çıkar. O mübarek ağaç, öyle bir zeytin ağacıdır ki, ne doğuda ve ne de batıda bulunur' diye övülür.
Bu ağaçlara hayran, ülkemizde ve başka yerlerde bir vakit yaratıp zeytinlik alanları gezmeyi seven birisi olarak nice yaşlı ama hala meyve veren Zeytin ağacı gördüm. Girit'te 2000-3000 yaşında Zeytin ağaçları var bu türün en yaşlıları olarak bilinen.
Yukarıya koyduğum fotograf da güzel Thassos adasının yaşlı zeytin ağaçlarından birisi.
(Ben bu ağaçlara ve zeytin yağına merakımdan Kontinyu denilen sıkım tesisleri de dahil bir çok yeri gezdim, farklı sıkım tekniklerini inceledim, onlarca farklı yağ tattım...sıkım ve yağ çeşitleri de ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor.)
Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki. Çok da uzatmadan Roma Tarihi okumalarım sırasında not ettiğim bir bilgiyle sonlandırayım yazıyı. Belki ileride bu konuya başka detaylar paylaşmak için döneriz.
Romalılar bu ağacı ve ondan elde ettikleri yağı çok önemsediler.
Sıkımdan elde edilen yağ çeşitlerine ilişkin ilk sınıflandırmayı / adlandırmayı da onlar yaptı.
Şu şekildeydi bu sınıflandırma:
1) Oleum ex albis ulivis: Yeşil, olgunlaşmamış zeytinlerden sıkılan yağ
2) Oleum viridum: Yeni olgunlaşmaya başlayan zeytinlerden sıkılan yağ
3) Oleum maturum: Olgun siyah zeytinlerden sıkılan yağ
4) Oleum caducum: Toprağa dökülmüş zeytinlerden sıkılan yağ
5) Oleum cibarium: Çürümüş ve kurtlanmış zeytinlerden sıkılan yağ
Sınıflı bir toplum olan Roma'da en kaliteli sızma yağları Din Adamları, Soylular ve Atletler tüketiyordu.
Kölelere ise Oleum Cibarium (çürümüş, kurtlu zeytinlerden sıkılan yağ) veriliyordu.
Herkese keyifli pazarlar.
Sent from my iPad using Tapatalk