Gazeteci Ertuğrul ÖZKÖK 11.09.2019 yazısında Gillette skinguard tan ve tıraş ile ilgili konulardan bahsetmiş.
‘FASIK’ BENDENİZİN JİLETLE İMTİHANI
Son zamanlarda en büyük eğlence kanallarım, sakallı konuşan kafaların tartışma programları.
Siyasi konuşan kafalardan çok fena sıkıldığım için kendimi oraya atıyorum.
Acayip bir Kurtlar Vadisi üslubu ve raconu oraya da çökmüş vaziyette.
Mesela Cübbeli Ahmet’in programları...
Ondan öğreniyoruz ki...
Jiletle sakal kesmek üç mezhebe göre haram, bir mezhebe göre mekruhmuş...
Bir başka konuşan kafa ekibine göre ise bunu yapanlar ‘fasık’mış...
Yani bilerek günah işleyen kişi...
Beni tarif ediyor...
Allah’tan AK Parti kurucu ekibi var.
Bülent Arınç, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan...
Hepsi sinekkaydı sakal tıraşlı...
Onlara bakıyorum, rahatça tıraş oluyorum.
Gelin size de erkek sakal tıraşındaki yeni trendleri anlatayım.
BİR ERKEK HAYATINDA KAÇ TIRAŞ DEVRİMİ YAŞAMIŞTIR
İlk sakal tıraşımı, ucuna iki tarafı keskin jilet takılan açılır kapanır aletle oldum.
İlk büyük sakal tıraşı devrimi elektrikli tıraş makineleriydi.
İlk gördüğüm makine bir Phillips’ti... Sonra Braun’lar geldi...
Birden çok moda oldu ama yüzümdeki sakalın özelliği nedeniyle doğru dürüst hiç kullanamadım.
*
Erkek tıraşında ikinci büyük devrim, tıraş sabununun ve fırçanın yerini elle sürülen jellerin almasıydı.
Jilet konusunda ilk büyük devrim ise bir-iki defa kullanılıp atılan tıraşbıçakları oldu.
Sonra değişebilir başlıklı bıçaklar geldi.
Onu oynak başlıklı tıraş aletleri, üçlü ve beşli oynak başlıklı aletler izledi.
Tabii son gelişme pilli ve titreşimli oynak başlıklı aletlerdi.
*
Daha ne olabilir diye düşünürken, geçen ay erkek tıraşında yeni bir devrimin geldiğini gördüm.
KADIN DA SAKAL TIRAŞI OLUR MU
BİR yeni trend daha...
Kadınlar yavaş yavaş ağdadan uzaklaşıyor. Haklılar da çünkü çok meşakkatli ve acı veren bir iş.
Onun yerine bacak tüylerini jiletle alma eğilimi artıyormuş.
Ama en son trend, kadının yüz tüylerini de sakal tıraşı aletiyle almasıymış.
Jilet şirketleri şimdi bunun için özel jiletler geliştiriyormuş.
TIRAŞTA İNSAN İÇİN KÜÇÜK, YÜZ İÇİN BÜYÜK BİR ADIM
Son ABD gezisi sırasında yanıma tıraş takımımı almayı unutmuşum.
Bir alışveriş merkezine gidip bakarken, oradaki bir görevli “Bunu denediniz mi” diye sordu.
Baktım pilli değil...
Beşli oynak aletlerin aşağı yukarı aynısı...
Tek farkı üç bıçaklı oluşu.
*
“Ne bunun farkı? Eski moda gibi görünüyor” dedim.
“Gillette’in son ürünü. Ben denedim çok farklı” dedi... Baktım, Skinguard adlı bir model. Deri muhafızı demek.
Tipik bir satıcı pazarlaması diye düşündüm ama fazla zamanım yoktu ve aldım.
Sabah yüzüme sürdüğüm anda çok tuhaf bir duyguya kapıldım.
Aldığım jilet sanki yüzüme değmiyormuş gibi bir his verdi.
Sakalım kesilirken hissettiğim o kıtır kıtır duygudan eser yoktu.
Sakalım kesilmiyormuş gibi bir duyguya kapıldım.
Bir süre aşağı doğru çekerek devam ettim ve sonra elimle yokladım.
Sakallar kesilmişti.
*
Hayatımda ilk defa bu kadar sessizce kayarak giden ve insana sakalı kesiliyormuş duygusu vermeden kesen bir alet görüyordum.
Her tıraştan sonra elimi yüzümün üst tarafına doğru sürdüğümde hep tam kesilmemiş sakallara takılırdı. O nedenle her defasında jileti ters, yani yukarı doğru da sürme ihtiyacı duyardım. Ama bu defa ondan eser yoktu.
Adeta hiç hissetmeden tıraş olmuştum ve yüzümde de hiç yanma yoktu.
*
Dönüşte ilk işim Procter&Gamble’ın Türkiye temsilcisi Tankut Turnaoğlu’nu aramak oldu.
“Evet çok yeni bir ürün ve çok haklısınız. Çok insandan aynı dönüşü aldık” dedi.
Jiletin bıçak kısmına yeni bir aerodinamik getirmişler.
Bir küçük çerçeve eklenmiş.
Tıraş bıçağında yeni bir şeyler olmaz sanıyordum.
Meğer daha gidecek yol varmış.
İnsan için küçük, ama erkek yüzü için büyük bir adım...
AĞZINIZDA BİR ROBOTLA DİŞ FIRÇALAMAK NASIL OLUR
Son Las Vegas Teknoloji Fuarı’na Procter&Gamble markasının da katıldığını okumuş ve merak etmiştim.
Yani jilet bıçağında, diş fırçasında, temizlik tozunda, bakım ürününde ne teknolojisi olabilir demiştim. Biri bu yeni tıraş bıçağıymış...
Bunun bir de yüzü ısıtan pilli modeli geliştirilmiş.
Hani berberlerin sıcak havlu etkisi yaratan bir uygulamaymış.
Bir de diş fırçasına yapay zekâyı sokmuşlar.
Cep telefonundan indirilen bir uygulama ile Bluetooth aracığılıyla bir diş fırçasına bağlanıyorsunuz.
Dişlerin neresinin iyi neresinin kötü fırçalandığını görebiliyormuşsunuz...
Yapay zekâyla ilgili en büyük eleştiri, bu teknolojinin en çok askerlerin işine yaradığıydı. Ama galiba günlük hayatımıza da sandığımızdan daha fazla girecek.
Yazının aslına şu linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/...r-41327357
Gezeteci Hıncal ULUÇ ise Ertuğrul ÖZKÖK ü malum firmanın reklamını yapmakta olduğunu işaret etmiş, o yazıyada aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Bu ne Tıraşı Ertuğrul?.
Hayır, mecaz değil sözlük anlamıyla, çarşamba günü Ertuğrul Özkök Kardeşimin köşesi "Tıraş"la doluydu.
Baştan aşağı tıraşlamış..
"Bendenizin tıraşla imtihanı.."
"Kadın da sakal tıraşı olur mu?."
"Bir erkek hayatında kaç tıraş devrimi yaşamıştır?"
"Tıraşta insan için küçük, yüz için büyük bir adım.."
En kocaman, köşenin yarısını kaplayan Tıraş yazısı da, "İnsanoğlunun Aya İlk Ayak Bastığı An"a gönderme yapan bu sonuncusu..
Ertuğrul N. Armstrong, bu yazısında, adıyla sanıyla bir ünlü jilet markasının, adıyla sanıyla yeni çıkan modelini anlatıyor.
Aya ayak basmakla eş tuttuğu bu "Jilet devrimi"ni denemiş de. Nasıl ballandırıyor o tıraşı.. Araştırmacı gazetecilik (!) de yapmış. O jileti dağıtan Uluslararası Şirketin (O da adıyla sanıyla) Türkiye temsilcisi ile de konuşmuş.
Onun laflarını da naklediyor ki, bal kaymak..
Bunların hiçbirine bir diyeceğim olmazdı.
Gazetecinin görevleri arasındadır, okurlarına gelişmeleri haber vermek, hayatını çok kolaylaştıracak yeni ürünleri tanıtmak.. Hatta alkışlar, teşekkür bile ederim..
Ederim de..
Hürriyet'in o zamanki CEO'nun gene Hürriyet adına yaptığı bir açıklama olmasaydı..
"PR departmanımız, firmalarla, parası karşılığı, haber, röportaj, yazı anlaşması yapar.
Firmanın istediği yazı, gazetede yayınlanır. Bunlara PRoje Yazılar deriz" gibi özetlenebilir, gazetenin resmi açıklaması.
Aslında buna da itiraz etmeyebilirim.
Dünya medyasının Advertoryal dediği paralı yazı türüdür bu. Ama bir koşulu vardır.
Advertoryal yazının başına mutlak "Advertoryal" ibaresi konur ve okur, o yazıyı, paralı olduğunu bilerek okur. Kandırılmaz..
Şimdi içime, Ertuğrul'un o koskoca "Tıraş" köşesi ve "Koskoca bir jilet markası, o markanın özel modeli ve o modeli Türkiye'ye dağıtan uluslararası firmayı göklere çıkaran yazısı PRoje olmasın" şüphesi düştü.
Bu şüphe, zaman zaman Ahmet Hakan'ı okurken de düşüyor, Ayşe Arman'ı da..
Çünkü CEO'su "Biz PRoje yazılar yayınlıyoruz" diyen Hürriyet, henüz, ilaç için, göstermelik bir, tek bir yazısının tepesine "Bu bir PRoje yazısıdır" ibaresi koymadı.
Ben şimdi nerden bileceğim, Tıraş'ı Ertuğrul mu yapıyor, yoksa, Hürriyet PR departmanı ısmarladı da, parasını alıp, bizi tıraşlıyor?.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2...i-ertugrul
‘FASIK’ BENDENİZİN JİLETLE İMTİHANI
Son zamanlarda en büyük eğlence kanallarım, sakallı konuşan kafaların tartışma programları.
Siyasi konuşan kafalardan çok fena sıkıldığım için kendimi oraya atıyorum.
Acayip bir Kurtlar Vadisi üslubu ve raconu oraya da çökmüş vaziyette.
Mesela Cübbeli Ahmet’in programları...
Ondan öğreniyoruz ki...
Jiletle sakal kesmek üç mezhebe göre haram, bir mezhebe göre mekruhmuş...
Bir başka konuşan kafa ekibine göre ise bunu yapanlar ‘fasık’mış...
Yani bilerek günah işleyen kişi...
Beni tarif ediyor...
Allah’tan AK Parti kurucu ekibi var.
Bülent Arınç, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan...
Hepsi sinekkaydı sakal tıraşlı...
Onlara bakıyorum, rahatça tıraş oluyorum.
Gelin size de erkek sakal tıraşındaki yeni trendleri anlatayım.
BİR ERKEK HAYATINDA KAÇ TIRAŞ DEVRİMİ YAŞAMIŞTIR
İlk sakal tıraşımı, ucuna iki tarafı keskin jilet takılan açılır kapanır aletle oldum.
İlk büyük sakal tıraşı devrimi elektrikli tıraş makineleriydi.
İlk gördüğüm makine bir Phillips’ti... Sonra Braun’lar geldi...
Birden çok moda oldu ama yüzümdeki sakalın özelliği nedeniyle doğru dürüst hiç kullanamadım.
*
Erkek tıraşında ikinci büyük devrim, tıraş sabununun ve fırçanın yerini elle sürülen jellerin almasıydı.
Jilet konusunda ilk büyük devrim ise bir-iki defa kullanılıp atılan tıraşbıçakları oldu.
Sonra değişebilir başlıklı bıçaklar geldi.
Onu oynak başlıklı tıraş aletleri, üçlü ve beşli oynak başlıklı aletler izledi.
Tabii son gelişme pilli ve titreşimli oynak başlıklı aletlerdi.
*
Daha ne olabilir diye düşünürken, geçen ay erkek tıraşında yeni bir devrimin geldiğini gördüm.
KADIN DA SAKAL TIRAŞI OLUR MU
BİR yeni trend daha...
Kadınlar yavaş yavaş ağdadan uzaklaşıyor. Haklılar da çünkü çok meşakkatli ve acı veren bir iş.
Onun yerine bacak tüylerini jiletle alma eğilimi artıyormuş.
Ama en son trend, kadının yüz tüylerini de sakal tıraşı aletiyle almasıymış.
Jilet şirketleri şimdi bunun için özel jiletler geliştiriyormuş.
TIRAŞTA İNSAN İÇİN KÜÇÜK, YÜZ İÇİN BÜYÜK BİR ADIM
Son ABD gezisi sırasında yanıma tıraş takımımı almayı unutmuşum.
Bir alışveriş merkezine gidip bakarken, oradaki bir görevli “Bunu denediniz mi” diye sordu.
Baktım pilli değil...
Beşli oynak aletlerin aşağı yukarı aynısı...
Tek farkı üç bıçaklı oluşu.
*
“Ne bunun farkı? Eski moda gibi görünüyor” dedim.
“Gillette’in son ürünü. Ben denedim çok farklı” dedi... Baktım, Skinguard adlı bir model. Deri muhafızı demek.
Tipik bir satıcı pazarlaması diye düşündüm ama fazla zamanım yoktu ve aldım.
Sabah yüzüme sürdüğüm anda çok tuhaf bir duyguya kapıldım.
Aldığım jilet sanki yüzüme değmiyormuş gibi bir his verdi.
Sakalım kesilirken hissettiğim o kıtır kıtır duygudan eser yoktu.
Sakalım kesilmiyormuş gibi bir duyguya kapıldım.
Bir süre aşağı doğru çekerek devam ettim ve sonra elimle yokladım.
Sakallar kesilmişti.
*
Hayatımda ilk defa bu kadar sessizce kayarak giden ve insana sakalı kesiliyormuş duygusu vermeden kesen bir alet görüyordum.
Her tıraştan sonra elimi yüzümün üst tarafına doğru sürdüğümde hep tam kesilmemiş sakallara takılırdı. O nedenle her defasında jileti ters, yani yukarı doğru da sürme ihtiyacı duyardım. Ama bu defa ondan eser yoktu.
Adeta hiç hissetmeden tıraş olmuştum ve yüzümde de hiç yanma yoktu.
*
Dönüşte ilk işim Procter&Gamble’ın Türkiye temsilcisi Tankut Turnaoğlu’nu aramak oldu.
“Evet çok yeni bir ürün ve çok haklısınız. Çok insandan aynı dönüşü aldık” dedi.
Jiletin bıçak kısmına yeni bir aerodinamik getirmişler.
Bir küçük çerçeve eklenmiş.
Tıraş bıçağında yeni bir şeyler olmaz sanıyordum.
Meğer daha gidecek yol varmış.
İnsan için küçük, ama erkek yüzü için büyük bir adım...
AĞZINIZDA BİR ROBOTLA DİŞ FIRÇALAMAK NASIL OLUR
Son Las Vegas Teknoloji Fuarı’na Procter&Gamble markasının da katıldığını okumuş ve merak etmiştim.
Yani jilet bıçağında, diş fırçasında, temizlik tozunda, bakım ürününde ne teknolojisi olabilir demiştim. Biri bu yeni tıraş bıçağıymış...
Bunun bir de yüzü ısıtan pilli modeli geliştirilmiş.
Hani berberlerin sıcak havlu etkisi yaratan bir uygulamaymış.
Bir de diş fırçasına yapay zekâyı sokmuşlar.
Cep telefonundan indirilen bir uygulama ile Bluetooth aracığılıyla bir diş fırçasına bağlanıyorsunuz.
Dişlerin neresinin iyi neresinin kötü fırçalandığını görebiliyormuşsunuz...
Yapay zekâyla ilgili en büyük eleştiri, bu teknolojinin en çok askerlerin işine yaradığıydı. Ama galiba günlük hayatımıza da sandığımızdan daha fazla girecek.
Yazının aslına şu linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/...r-41327357
Gezeteci Hıncal ULUÇ ise Ertuğrul ÖZKÖK ü malum firmanın reklamını yapmakta olduğunu işaret etmiş, o yazıyada aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Bu ne Tıraşı Ertuğrul?.
Hayır, mecaz değil sözlük anlamıyla, çarşamba günü Ertuğrul Özkök Kardeşimin köşesi "Tıraş"la doluydu.
Baştan aşağı tıraşlamış..
"Bendenizin tıraşla imtihanı.."
"Kadın da sakal tıraşı olur mu?."
"Bir erkek hayatında kaç tıraş devrimi yaşamıştır?"
"Tıraşta insan için küçük, yüz için büyük bir adım.."
En kocaman, köşenin yarısını kaplayan Tıraş yazısı da, "İnsanoğlunun Aya İlk Ayak Bastığı An"a gönderme yapan bu sonuncusu..
Ertuğrul N. Armstrong, bu yazısında, adıyla sanıyla bir ünlü jilet markasının, adıyla sanıyla yeni çıkan modelini anlatıyor.
Aya ayak basmakla eş tuttuğu bu "Jilet devrimi"ni denemiş de. Nasıl ballandırıyor o tıraşı.. Araştırmacı gazetecilik (!) de yapmış. O jileti dağıtan Uluslararası Şirketin (O da adıyla sanıyla) Türkiye temsilcisi ile de konuşmuş.
Onun laflarını da naklediyor ki, bal kaymak..
Bunların hiçbirine bir diyeceğim olmazdı.
Gazetecinin görevleri arasındadır, okurlarına gelişmeleri haber vermek, hayatını çok kolaylaştıracak yeni ürünleri tanıtmak.. Hatta alkışlar, teşekkür bile ederim..
Ederim de..
Hürriyet'in o zamanki CEO'nun gene Hürriyet adına yaptığı bir açıklama olmasaydı..
"PR departmanımız, firmalarla, parası karşılığı, haber, röportaj, yazı anlaşması yapar.
Firmanın istediği yazı, gazetede yayınlanır. Bunlara PRoje Yazılar deriz" gibi özetlenebilir, gazetenin resmi açıklaması.
Aslında buna da itiraz etmeyebilirim.
Dünya medyasının Advertoryal dediği paralı yazı türüdür bu. Ama bir koşulu vardır.
Advertoryal yazının başına mutlak "Advertoryal" ibaresi konur ve okur, o yazıyı, paralı olduğunu bilerek okur. Kandırılmaz..
Şimdi içime, Ertuğrul'un o koskoca "Tıraş" köşesi ve "Koskoca bir jilet markası, o markanın özel modeli ve o modeli Türkiye'ye dağıtan uluslararası firmayı göklere çıkaran yazısı PRoje olmasın" şüphesi düştü.
Bu şüphe, zaman zaman Ahmet Hakan'ı okurken de düşüyor, Ayşe Arman'ı da..
Çünkü CEO'su "Biz PRoje yazılar yayınlıyoruz" diyen Hürriyet, henüz, ilaç için, göstermelik bir, tek bir yazısının tepesine "Bu bir PRoje yazısıdır" ibaresi koymadı.
Ben şimdi nerden bileceğim, Tıraş'ı Ertuğrul mu yapıyor, yoksa, Hürriyet PR departmanı ısmarladı da, parasını alıp, bizi tıraşlıyor?.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2...i-ertugrul
Edep, aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir...