E-ticaret ile ilgili şu düşünceye katılıyorum; esnafla yaşanan alışveriş esnası samimi diyalogların yerini bilgisayardan, tabletten, cep telefonu uygulamalarından yapılan alışverişlerin alması konusu. Öyle ki, yeri geliyor bazen en kral e-ticaret sitesiyle bile iletişim kurmakta zorlanabiliyoruz. Email atıyoruz, cevap yok. Sistemlerinde yer alan özel mesaj sisteminden yazıyoruz, cevap yok. Bazıları sağ altta canlı iletişim penceresi koyuyorlar, oradan soru soruyoruz, cevap yok. Telefon ediyoruz, ulaşamıyoruz. Bunları malum e-ticarette başı çeken alışveriş sitelerimiz yapıyor. Veya şöyle oluyor, ürün sayfasında ürün içeriği yok, arayıp sormak gerekiyor. Güç bela ulaşınca da konuştuğumuz kişi genellikle bilgi sahibi olmadığından net bilgi veremiyor, size dönüş yapalım diyorlar, dönerlerse de ortalama ifadelerle açıklama yapıyorlar. Oysa dışarıdan bir şey alındığında o ürünle ilgili net bilgi alabilmeniz çok daha kolay.
Bu olumsuz bir yan. Bir olumsuz yan da, özellikle e-ticaretin ülkemizde ilk yükselişe geçtiği dönemlerde dolandırıcılığın fazla yaşanmış olması. Şimdi de oluyor ama ilk başlarda fazlasıyla yaşandığı için uzun yıllar e-ticarete geçişte insanlar tedirginlik yaşadı. Ben de geçmişte 6 buçuk yıl bir e-ticaret sitesinde çalışmış birisi olarak (ürün satışı yapmıyorduk, yapan siteleri listeliyorduk) bu algıyı sona erdirip insanların güvenli bir şekilde alışveriş yapabilmeleri adına çok çaba sarf ettiğimizi bilirim.
Gelelim olumlu yanlarına. En sevdiğim yanı, teknoloji firmalarının insanlara nasıl pahalı fiyat sunduklarının anlaşılmış olması. Tamam, bir mağazanın sonuçta kirası var, çalıştırdığı personel var, vergisi var, aklımıza gelen gelmeyen bir sürü masraf kalemi var. Ama ortaya çıkan farkta o kadar çok uçurum vardı ki, e-ticaret sayesinde insanlar aynı ürünü daha uygun bir fiyata alabilme şansını yakaladı. Bunu yan yana olup birisinin 4 liraya, birisinin 2 buçuk liraya sattığı domatesi kimsenin 4 lira olandan almak istememesi gibi düşünün. E-ticaretle bu e-ticaret sitelerinden alınan ürünler için de geçerli olmaya başladı. O zamanlar banka bonus kampanyaları, puan/çek imkanları falan da yoktu üstelik. 2010 yılına doğru çıta iyice yükselmeye başladı. Strawberry diye yabancı menşeili parfüm sitesi vardı ki insanlar ülkemizdeki meşhur kozmetikçilerden 100 liraya aldıkları bir parfümü 50 liraya getirtebilince işin tadı da güzelce alınmaya başladı.
O dönemlerde büyük elektronik mağazalar da yavaştan sisteme entegre olmaya başladılar. Kampanyalar yaptılar, çek/puan sistemi geliştirdiler. E-ticaret'e soğuk bakan başlıca sektör ise giyim sektörü oldu. Bir diğeri de kozmetikti yani yukarıda yazdığım başlıca kozmetik firmaları. Epey bir zaman da bu iki sektör direkt olarak bu işe girmedi. Marka olarak da yine belli başlı elektrikli ev eşyası markaları, mutfak gereçleri markaları (tencere tava vs) sektöre direkt olarak girmek istemediler. Yani bu sektörler ve markalar e-ticarette vardı da, farklı alışveriş sitelerinde listeleniyorlardı. Direkt olarak Arçelik markası veya Adidas gibi markalar kendi e-ticaret sitelerini kurmadılar. Sonra baktılar olmuyor, onlar da girdiler. Zamanla bankalar da işi çözdü, şu kadar alışverişe şu kadar puan falan gibi sistemler geliştirdiler.
Yurtdışı alışveriş de özellikle online alışverişe gönül veren ve hesaplı alışveriş yapmak isteyenlerin çok sevdiği bir tür oldu yıllar içerisinde. Dealextreme, Aliexpress, Amazon, Ebay... Bunların hepsi hayatımızda kesinlikle önemli yeri olan yapılar oldular. Yemek sektöründe de yemeksepeti başı çekti ve çekiyor. Zaman içerisinde birkaç alternatifi çıktıysa da tutunamayıp battılar.
Önemli bir nokta gittigidiyor ve sahibinden'in ortaya çıkması oldu. Gerek ihale usulü satışlar, gerekse ikinci el ürün alım satım işleri insanların ilgisini çekti. Daha sonra aralarına sanalpazar ve N11 katıldı. Sanalpazar ise daha sonra battı.
Online alışverişte bir başka dönüm noktası da fırsat siteleri oldu. Markafoni, limango gibi moda-kozmetik aracı siteleri ve Grupanya, Grupfoni gibi hizmet sektörlerine yönelik kampanya siteleri. Bu furya da epey sarstı en başta firmaları. Sonra sonra etkisi azaldı, fırsatın yerini fırsatçılık (zaten 200 liralık bir ürünü, 500 diye fiyat yazıp üstünü çizerek kampanya yapmış gibi 200 liraya indirdiğini ilan edenler veya bir lokantada malzemeden çalınmış menüyü fırsat diye satmaya çalışanlar gibi) aldı. Bunun sonucu olarak da günümüzde de yaşamakta olduğumuz fiyata önce bindirme sonra indirme mantığı türedi.
Sonuç olarak, online alışveriş, doğru ve araştırmacı bir şekilde yapılırsa, çok avantajları olan bir yapı. Ve elbette satıcı güvenilirliği. Bu güven konusu bu işin en hassas noktası. Bir diğer husus da kargolama ve kargo dağıtım süreci. Kargo firmaları maalesef bu işte bence bir arpa yol kat edemediler.
Peki şimdi durum ne? Devlet yurtdışı alışverişe sekte vurdu, malum gümrük vergisi olayı. Paypal gittiği için de yıllardır ebay mevzusu yok. Alışveriş sitelerinin çoğu şark kurnazlığı peşine düştü. Meşhur bir site habire fırsat yaptığını ilan ediyor, girip başka sitelere giriyorum ki ürünün fiyatı zaten o. Markafoni, limango gibi şirketler attaya gittiler. Fırsat siteleri patladı. Gold bilgisayar gibi bir firmanın hızlıal adlı sitesi bir zamanlar çok meşhurdu, battı. Yine aynı kurumun sanalpazar sitesi. Var ama eskisi gibi işlemiyor. Ha yürüyüp gidenler de oldu, mesela Trendyol satın alındıktan sonra durumu düzeltti. Boyner ve onun e-ticaret sitesi morhipo eskisi kadar olmasa da iyi götürüyor. Daha önce sektöre girmekte isteksiz olan sektör ve markalar (yukarıda bahsettiğim) iyi işler çıkarıyorlar.
Bense hem bu saydığım belli başlı sitelerden hem de o kadar reklam yapma şansı olmayıp kendi yağında kavrulacak kadar bile olsa bu işi yapan, güvenilir esnaf sitelerinden de bir şeyler almayı seviyorum. Hem daha içten oluyorlar, direkt satıcı oldukları için, eğer satış dükkanları farklı bir şehirdeyse ve ben oraya gidemiyorsam, arayıp konuşabiliyorum. Misal impa ticaret örneği gibi.
Her şeye rağmen online alışveriş iyidir. Yeter ki alıcı nereden neyi kaça aldığına dikkat etsin. Eğer özellikle bütçesi el vermiyorsa, ihtiyacı olmayan bir şeyi sırf fiyatı ucuz diye almasın (bu sık yapılan hatalardan biridir, ihtiyaç olmadığı halde sırf ucuz diye leblebi, lokum veya hiç giymeyeceği tişört, ayakkabı falan alıyor insanlar, özellikle donanımhaber sıcak fırsatlarda rastladığım üzere
) satıcılar da işi şark kurnazlığına çevirip alıcıları aldatmasın. Ve tabii dolandırıcılık olmasın. Fazla uzun yazdım, bu satıra kadar gelip okuduysanız teşekkür ederim:-)
So far so good..