Ağaçlar, Bitkiler, Tarım
#41
Albert Einstein yıllar önce "Arılar yeryüzünden kaybolursa insanın 4 yıl ömrü kalır” demişti...onların taşıdıkları polenle dölledikleri 130,000'den fazla bitki türünün onlardan mahrum kalmasıyla yenilebilen bitki ve meyvelerin ortadan kalkacağı gerçeğiyle söylenmiş bu sözler.

Bu mucize hayvanların nüfusu dünyada hızla azalıyor. Amerika'da arıların azaldığı tarım bölgelerine, diğer yerlerden özel yuvaları içinde büyük araçlarla arıların getirilip tarımın devamı için o bölgeye salındığını biliyorum.

Bir ara bu bölümde Arılar hakkında yazacağım.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#42
0efe058c9c7e39ae3da1b1bb6600d0d0.jpg




"The Secret Life of Trees" adlı güzel kitapdan bir bölümü serbest çevirdim:


"Ağaçlar ne yapacaklarını nasıl bilir (ve ardından ne yapacaklarını da):

Ağaçlar basit bir yaşam yaşarlar, ya da bize öyle görünür: tüm gün hiçbir şey yapmadan, güneşin içinde, ayakları da nemli ve besleyici toprakta öyle dururlar.

Ama onların yaşamına ilişkin gözümüzün gördüğünün ötesinde şeyler var. Ağaçlar da bizler gibi bir sürü farklı şeyler yapmak zorundadırlar ve de doğru şeyleri doğru zamanda yapmalıdırlar.

Bir bakışla onların yaşamı da Şekspir'in Hamlet ya da Kleopatra'sındakiler gibi çetrefildir, her ne kadar onlardaki aşikar drama olmasa da. Yaşamak doğası itibarıyla karmaşık bir şeydir.

Tüm canlılar çevrelerindeki etkilere bir şekilde cevap vermelidir ve ağaçlar bunu bir çok farklı şekilde yaparlar. Bütün bitkiler gibi ağaçlar da çevrelerindeki dünyada oluşan değişikliklere karşı harekete geçerler, çiçeklerini ya da yapraklarının gözeneklerini açıp kapamak gibi. Daha geniş anlamda, tüm bitkiler (ve tabi tüm ağaçlar) çevre şartlarına göre kendilerini şekillendirirler, gövdelerini yerçekiminin etkisinden kurtarıp, ışığa doğru büyürler, kökleri de genelde bunun tersini yapar.

Ağaçlar sadece 'basitçe' büyümezler...varolan alanı en iyi şekilde doldurmak için 'yönlü' bir şekilde büyürler...bu yönlendirilmiş büyüme 'tropizm' diye adlandırılır. Gövdenin ışığa doğru büyümesine foto-tropizm, köklerdeki gibi ışıktan uzağa büyümeye ise negatif foto-tropizm denir.

Daha da zekice bir şey olarak, ağaçlar sadece 'burası' ve 'şimdi' üzerinden tepki vermezler değişikliklere. Sonrasında ne olacağı hakkında da bir tahmin yaparlar.

Kuzey bölgelerinde bulunan Meşe, Huş ve Limon gibi kışın yapraklaını döken ağaçlar, yapraklarını sonbaharda dökmeli ve baharda çiçeklerini açmalıdırlar, ve de bu iki işlem için de haftalarca önceden hazırlanmaya başlamalıdırlar. Yazın göbeğinde yaprak dökme ya da zayıf büyüme durumunda çiçek açmak saçma görünür.

Bir de hepimiz gibi ağaçlar da kendilerine arkadaş bulmak ve onlarla iletişime geçmek zorundadırlar.
Ve aynı tipte ağaçlar aynı anda cinsel yönden aktif olmalıdır ve diğerlerinin ne durumda olduğunu bilmelidir. En azından hepsi iklim, günün uzunluğu ve başka etkilere aynı tepkileri verip koordine olmalıdırlar.

Çoğu ağaç (ki bu sadece Tropiklere özgü bir durum değildir) polenlerini yaymak, tohumlarını dağıtmak için böceklere, kuşlara ya da yarasalara da ihtiyaç duyar. Bu yüzden onları cezbedecek bir durum yaratmaları ve ihtiyaç duydukları bu polen ve tohum yayma işlerini onlara geciktirmeden yaptırtmaları gerekmektedir.

Ağaçlar da bizler gibi doğumdan ölüme kadar potansiyel parazitlerle çevrilidir ve onlarla başetmeleri de gerekir.

Ağaçların beyini ya da sinir sistemleri yoktur ve tüm yaşamlarını sayısı çok az olan kimyasal maddelerle sürdürmek zorundadırlar. Sadece 5 tane temel hormon ve bir avuç pigmentle (renk maddesi) kendi türündekilere ya da kendilerine saldıracak organizmalara bilgi ilettiği farklı materyallerin karışımıyla.

Hormonlar ağaçların büyümesini ve gövde formlarını böylece tomurcukların oluşması ve yaprakların dökülmesi gibi işleri kontrol ederler. Gerekli pigmentlerden sadece ikisinin arasındaki işbirliği ağaçların mevsimleri takip etmelerini ve neler olacağı hakkında tahmin oluşturmalarını sağlar.

Ağaçların diğer ağaçlar ve hayvanlarla iletişim kurmasını sağlayan çeşitli kimyasal maddeler kapsamlı görünse de aslında sadece 3 sınıf kimyasal bileşiğe aitdirler. Bunlar metabolizmanın sanal yan ürünleri olan ve ikincil metabolitler olarak bilinen türdendir.

Tüm yeşil bitkiler temel 5 hormonu ve pigmentleri üretmektedir ama sadece bazı bitkiler haberleşmeyi sağlayan metabolitleri üretir.

Hayvanların da diğerleriyle ilişki kurmalarını sağlayan kimyası oldukça karmaşıktır ama onların beyinleri ve sinir sistemleri de vardır.

Ama bir ağaç sorabilir, beyin ve onunla birlikte gelen bütün detay ve sıkıntıya gerek var mı, yaşamımı bu şekilde gayet iyi sürdürebilirken diye.
















Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#43
5c44b02c0153aa2381e690eb9f877622.jpg




'A Curious History of Vegetables' kitabından Mısır bölümünü kısaltarak çevirdim:




MISIR

Gramineae/Tatlı Çimen ailesinden

Katkısız Mısır Yağı Kolestrolü düşürür. Mısır Püskülü idrar yolları rahatsızlıklarını iyileştirir, ayrıca idrar çözücüdür.

Tahıl taneleri büyük uygarlıkların temel taşlarındandır.
Güney Asya kültürlerini çok sulak yerlerde yetişen, lezzetli Pirinç bitkisi olmadan hayal etmek güç.
Burma, Tayland ve Burma'nın Pirinç Çiftçileri için Pirinç cömert Buda'nın dağıttığı bir nimettir.

Batı Avrupa ve Batı Asya'da Buğday yaşam kaynağıdır, Tanrı ile bir paylaşım teşkil eder.

Amerika'da da Mısır uygarlığın kutsal yaratıcısı olarak aynı rolü oynar.
Amerikan yerlileri Mısır'a 'hayatımız', 'yaşam verici', 'hayatın sürdürücüsü' gibi isimler vermişlerdi.

Aztekler ona 'tonacatl' (etimiz), Mayalar ise 'ilk babamız' adını vermişlerdi.

Botanikçiler henüz insan eliyle Meksika'da 10,000 yıl önce yetiştirilen Mısır'ın orijinal yabani atasını bulamadılar. Mısır'ın kökeninin, Orta Amerika'ya özgü 'teosinte' adlı yabani bir otun aniden mutasyona uğramasına dayandığı düşünülüyor. Amerikan yerlileri ise onun cennetten dünyaya bir Tanrıça olarak gönderildiğine inanmışlar hep.

Mısır bitkisi kabilelerin vazgeçilmezi olarak Amerika'da yaygınlaştı, kuzeye Kanada'ya , güneyde ise Arjantin'e kadar yayıldı. Avcı ve toplayıcı insan gruplarının yerleşik hayata geçmesini sağladı, köyler, şehirler kuruldu. Sulama sistemleri, görkemli ambarlar yapıldı Mısır için. Din adamları onun için söylenceler anlatmaya başladı, türlü törenler yapıldı ona dair.

Amerikan yerlileri besledikleri hindileri şişmanlatmak için onlara bolca mısır yedirirlermiş.

Mayalara göre ilk insan Mısır unu lapasından oluşmuştu.
Çeroki kızılderilileri Tanrıça Mısır'ın, ilk insanlar olan çocuklarıyla bir ormanda yaşadığını anlatırlar.


Binlerce yıl içinde Amerikan kızılderilileri Mısır'ın yüzlerce farklı türünü geliştirdiler: beyaz, sarı, kırmızı ve mavi taneli olanlarını, çok sert taneli çakmaktaşı mısırını, bol nişastalı olanını, yumuşak mısırı, günümüzde hayvanları beslemede kullanılan çöküntülü mısırı, inci mısırı ve dev beyaz mısır ve nicesini.

Kızılderili kadınlar ezdikleri mısırla yaptıkları unu biraz odun külüyle karıştırıp Lapa ya da Yassı Ekmek yaparlardı. Odun külünün eklenmesi önemliydi çünkü külün alkalik/bazik doğası, insan vücudunun gıdadaki besleyici maddelerinden, özellikle Kalsiyum, Protein ve Niacin'den en üst şekilde faydalanmasını sağlıyordu. Mısır kimi önemli aminoasitleri içermediğinden, protein eksikliğini önlemek için fasülye ile yenmesi önerilir (not: günümüz Meksika mutfağında da hala yaygındır bu).

Amerikan kızılderilileri Patlamış Mısır'ı en az 5000 yıldır biliyorlardı. New England'a ilk gelen beyazlara, geyik derisinden keseler içinde Patlamış Mısır sunmuşlardı.



1590 yılında (Yerlilerin gündelik yaşamını bulundukları yerde gözlemiş) John White'ın yaptığı bir çizim: Amerikan yerlisi Mısır ve Balıkla bir Çorba yapmakta.




7d5c24c64de0e6885b9c032e9e1f9566.jpg




Orta Amerika yerlileri Mısır'dan sağlıklı ve mest edici bir bira yaparlardı (Chicka). Bu birayı şöyle yaparlardı: Kadınlar mısır tanelerini çiğneyip bir kabın içine tükürür ve orada fermente olması için bırakırlardı. Burada önemli bir detay var: Mısır'da Arpa'daki gibi Malt olmadığı için tükürükteki amylase maddesi o çiğnenen lapadaki nişastayı şekere dönüştürerek fermentasyonu sağlar.

Amerikan kızılderilileri Mısır'ı koçanıyla yerlerdi, haşlayarak ya da ateşin üzerinde közleyerek.
O zamanlardaki Mısır şimdi bildiklerimiz gibi tatlı değildi. Tatlı mısır 200 yıl önce bir mutasyonla ortaya çıktı. Şekeri nişastaya çeviren bir genin kaybolmasıyla mısır taneleri tatlı kaldı.

İlginç bir şekilde günümüzde Mısır insan bakımına muhtaç, artık taneleri o kadar sıkı ki, tohumunu saçamıyor.


Mısır'ın Kültürel Etkisi:

Kristof Kolomb, Karayip yerlilerinin Mahis dediği Mısır'ı Avrupa'ya getirdi. İspanya'dan Avrupa'nın güneyine,Türkiye'ye ve Balkanlara yayıldı. Portekizliler 1496'da Java'ya getirdiler onu. Bir sonraki yüzyılda Mısır, Çin'de, Hindistan'da ve Afrika'nın yamaçlarında yetiştiriliyordu.

Nerede tarımı yapıldıysa orada nüfusta önemli artışları tetikledi, yaşam biçimlerini ve kültürü değiştirdi.
Örnek olarak, Mısır yetiştirilmeye başlanınca Asya, Afrika ve Güney Avrupa'nın nüfusu kısa sürede ikiye katladı.

Günümüzde ileri tarım teknolojilerinin yardımıyla (yarısı ABD'den olmak üzere) dünyada yıllık 600 Milyon ton Mısır üretiliyor. Bu hızla Mısır, en fazla tarımı yapılan mahsul olma yolunda Buğday ve Pirinç'in yerine göz dikmiş durumda.

ABD'de büyükbaş hayvanlar, domuzlar, hindiler ve tavuklar mısırla besleniyor. Bira ve Bourbon viski yapımında kullanılıyor. GDO'lu mısırlardan elde edilen Nişasta, Glükoz ve Selüloz, kimya, eczacılık ve kozmetik sektörlerinde kullanılmakta.

Mısır ekmeği ve mısırla beslenen hindiler de Şükran Gününün ayrılmaz bir parçası Amerika'da. George Washington bile Mısır Ekmeğini buğday ekmeğine tercih ediyordu.

Mısır manzaramızı değiştirdi, et, tereyağı ve yumurta dağlarının arasında gezmemizi sağladı.
Patlamış mısır, mısır özü yağı, mısır gevreği, konserve mısır ve mısır şurubu geleneksel Avrupa yemek alışkanlıklarını ve yaşam biçimini de değiştirdi. Avrupalıların 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikalıların gönderdiği gıda yardımı paketlerindeki Mısır'a 'hayvan yemi' diye dudak büküşlerinin üzerinden çok zaman geçti.

Mısır Gevreği 1800'lerin sonunda Dr. John Harvey Kellogg tarafından sağlıklı besin diye geliştirildi.
Öyle görünüyor ki, Mısır Gevreği, Coca Cola ve Hamburger'le birlikte günümüzde yemek alışkanlıklarına en önemli Amerikan etkilerinden biri.

Dünyanın iyice Amerikanlaştırılmasının ardından artık tüm dünyada insanlar Hollywood filmleri izlerken Patlamış Mısır ve Mısır Şurubuyla tatlandırılmış Kola türü içecekler içmeye iyice alıştılar.


















Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#44
Elinize sağlık komşum .. Canım da balıklı mısır çorbası çekti Big Grin şifa niyetine içilir Smile
Cevapla
#45
Teşekkürler @Serjames Yazıyı çevirirken benim de canım Mısır Ekmeği çekti, bir haftasonu uygun olduğumda Fırında güzel bir mısır unundan Mısır Ekmeği yapayım diye plan yaptım.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#46
(14/05/2017, Saat: 16:25)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Teşekkürler @Serjames    Yazıyı çevirirken benim de canım Mısır Ekmeği çekti, bir haftasonu uygun olduğumda Fırında güzel bir mısır unundan Mısır Ekmeği yapayım diye plan yaptım.


Sent from my iPad using Tapatalk

Ne güzel , afiyet olsun hocam ..
Cevapla
#47
Benim gibi Ağaçlara meraklı olanlara, konuyla ilgili 2 başucu kitabımı öneririm:



fba049f5d2de4b70ed5277de513baafe.jpg



83d07868a392997e658c94be1d28de77.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#48
@SumNauta tavsiyeniz için teşekkür ederim yine almayı istediğim bir kitabı tavsiye etmişsiniz. Yakın zamanda fon olarak The Three Voyages Of Captain Cook kitabınızı kullandığınızda bende kaptanın Dünyanın Çevresinde Yolculuk Öyküleri kitabını okumaktaydım. Birkaç gündür bahsettiğiniz gerek yazarlar gerekse kitaplar merak edip okumak istediğim yazar ve kitaplar olunca bu sıralar deniz seyahatleri ile ilgili kitaplar okuduğumdan, üstü kapalı bir tavsiye olarak kitaplığınızda gördüğüm Bernard Moitessier'in Uzun Yol kitabını okumaya başladım.

Yaptığınız paylaşımlardan kitap konusunda ortak yönlerimizin olduğunu düşünmekteyim. Bu yüzden ayrı bir konu altında sizden yazarlar ve kitaplar tavsiyelerde bulunmanızı isteyebilir miyim acaba. Ayrıca kitaplığınızı çok merak etmekteyim arada kitaplığınızdan kareleri bizimle paylaşsanız memnun olurum.
Cevapla
#49
Teşekkür ederim @kalantorxl Sağolun.

Kitapsever birisi olarak kimi kitapları tıraş fotoğraflarında öyle paylaşmayı seviyorum, mutlu oldum bir okumaya vesile olduğu için

Ben denize çok meraklıyım, yelkenli tekneleri bir ayrı severim, o sevgimden ve Roma tarihi merakımdan uzun yıllar önce biraz öğrendiğim Latince'nin de etkisiyle SumNauta oldu burada kullandığım isim (Latince 'Denizciyim' anlamına geliyor.) Deniz ve özellikle yelken gezileri üzerine geniş bir Türkçe, İngilizce kitap külliyatım var, çok severim onları arada bir okumayı. Çok küçükken Türklere yelkeni tanıtan büyük denizci Sadun Boro'nun Pupa Yelken kitabında Kısmet teknesiyle dünya gezisini anlattığı satırları okurken başladı bu sevgi.

Motiessier'i bir ayrı severim. Bir ara 1960'ların sonunda yapılan ödüllü ilk tek başına dünya turu hakkında da yazmalıyım...dramatik yönleri çoktur o gezinin...Motiessier yarışı tamamlarken, ödülü bırakıp, turunu uzatmıştı. Büyük İngiliz Yelkenci, genç Robin Knox Johnston kazanmıştı ödülü (şimdi Sir ünvanlı olan Johnston hala yelken yapıyor Onun da kitabı arada bir okuduğum güzel yelken macerası kitaplarından.

Mekan ve taşınmadaki zorluklar yüzünden bir kaç farklı mekana dağılmış büyük bir kütüphanem var, ama evdeki kitaplıklardan o sırada yazdığım konularla ilgili kimi paylaşımlar yaparım.

Bu arada çok hızlı ve çeşitli konularda aynı anda bir çok kitap okuyan birisi olarak yolculuklarda yanımdaki kitaplar yetmeyince yıllar önce ilk e-kitap okuyucular çıkınca hemen edinmiştim bolca kitapla gezerim diye...şimdi de Kindle'ım ve iPad'imde çok çok fazla sayıda ebook var ama itiraf edeyim ki gerçek bir kitabın sayfalarını çevirmenin keyfi çok ayrı...onun için seyahatlerde Kindle ve iPad bir pratiklik getirse de, yine gerçek kitaplar da alıyorum yanıma çokca

Farklı konularda sevdiğim kitaplar ve yazarlar var, umarım bir ara 'nacizane' kitap ve yazar önerilerimi de paylaşırım bir başlık altında. Sağolun.
(Deniz ve Yelkenliler üzerine yazma duygusu da uyandı şimdi )


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#50
1f9e7c7904dbd95f3768bf41632b9388.jpg




Geçenlerde okumaya başladığım bir kitap da Arılar hakkında detaylar içeren "The Bee Book".

Bu mucize canlılar için yazmaya kitapdan kısa bir alıntıyla başlayayım bir çay keyfi sırasında:

"Arıların sağladığı faydaları düşündüğümüzde çoğumuz için listenin en tepesinde Bal yer alır.

Aslında Bal, arı türlerinin çok küçük bir kısmı tarafından üretilir ve bu küçük kitle arasında bile polenleri taşıma faydasından daha az değerlidir bal üretmeleri.

Ebat, renk ve sosyal yapılarından bağımsız olarak arılar insanlar için hayati önemde olan inanılmaz çeşitlilikteki bitkilerin polenlerini yayarlar ve arılar olmadan bunlar artık yaşamlarını sürdüremez.

100 milyon yıl süren bir evrimle arıların gezegendeki en önemli polen yayıcı olmalarının avantajını kullandığımız için şanslıydık. Şimdi onların korunmasına yardım etmek bizim görevimiz.

Arılar tarafından sağlanan polen yayma işinin 1 yıllık değeri 170 Milyar Dolar'ın üzerinde."



Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Tarım Kredi Elit Zeytin Kolonyası İncelemesi yarhasan 4 14,818 23/12/2012, Saat: 00:07
Son Yorum: BigHillMe

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: