Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular
#31
Bir haftasonu çay keyfi sırasında Arabistanlı Lawrence ile ilgili son yazmak istediklerimi de ileteyim ve bu konuyu bitireyim kandi tarafımda Smile

Herkese keyifli bir haftasonu dilerim.

----------

Lawrance'ın kitabının tarihçiler tarafından nesnel olmayan, bir çok yanlış bilgi içeren bir edebi kurmaca olarak değerlendirildiğini yazmıştım. Şunun da yanlış anlaşılmasını istemem, eğitimli (Oxford eğitimli, Arkeoloji, Hititler vs üzerine donanımlı) bir adamın yazdığı ve İngilizcenin iyi kullanıldığı bir metin var. O zamanki Arap toplumu üzerine gözlemleri için okunabilir yönleri de var. Ama abartı, yalan bilgiler ve hezeyanlarla, kendini çok fazla önemseyen birisi tarafından yazıldığını göz ardı etmeden.

Kurmaca edebi bir metin derken bu konuya gönderme de yapar uzmanlar.

Ama tabi ki bizdeki bilgisiz bir zevatın yere göğe koyduramadığı şekilde bir bilgelik kitabı da değil bu, tarihsel gerçekleri içeren objektif bir metin hiç değil.

Büyük tarihçi Edward Said de bu kitaba yönelik bir çok eleştirisini dile getirmiştir.

Şu detayı paylaşmak da boynumun borcudur: Osmanlı Ordusu 1. Dünya Savaşında cephe çeşitliliği olarak çok dağınık cografyalarda herşeye rağmen, koşulların olumsuzluğuna rağmen iyi bir savaş vermiştir diye belirtir Askeri tarihçiler. İngiliz servisinin başarıyla kullandığı casus Lawrence'ın (ki tarihimizde bir çok örneğini gördüğümüz bir şekilde - ki Lawrence'ın manevi annem dediği ve Osmanlıdan ayrılan Arap coğrafyasının haritasını yapan kadın diye ünlü olan casus Gertrude Bell de öyle yapmıştı- Osmanlı coğrafyasında Arkeolojik kazılara katılan uzmanlar şeklinde kendilerini kamufle ediyorlardı) Türk askerlerine karşı onur kırıcı yarattığı durumları (Araplara Türk askerlerinin uniformalarından kopartıp getirecekleri düğmelere para ödülü bile koymuştu...) içimizin kaldırması mümkün değil, varsın birileri bu casusa güzelleme düzüp, yazdığı kitapla Türklere karşı savaşını hezeyanla ve yalanlarla anlatan Lawrence'ın koyduğu başlıkla bilgelik kitabı diye övsünler...

Bu kitapda ruhsal problemleri olan Lawrence'ın hezeyanları görünüyor diyor tarihçiler...Sado Mazo bir eşcinsel olan (bunu bir yargı cümlesi olarak yazmıyorum) bu kitabının en başına aldığı ve arap erkek sevgilisine yazdığı şiiriyle kitabı başlatan Lawrence'ın yalan olduğu ispatlanan bir Türk paşa tarafından tecavüze uğradığı kurmacalarını da bu fantezi dünyasının bir yansıması olarak görüyor araştırmacılar.

Ve ilginçtir, eşcinsellik konusunun tabu olduğu o dönemin İngilteresi aynı Rudyard Kipling romanlarındaki gibi bir kahramanlık hikayesi yaratan, kendini romantik çöl prensi olarak yaratmaya çalışan Lawrence'ın cinsel tercihini de görmezden gelir ve bu kurmaca kahramanın yarattığı havayı çökmekte olan İngiliz İmparatorluğunun kahramanlık hikayesi şeklinde kabullenmeyi uygun görür ve İngiliz ordusunda tüm askerlere okunması zorunlu kitap olarak dağıtır.

Önceden de belirttiğim gibi ancak 1969'da İngiliz hükümetinin erişim yasağını kaldırmasıyla 'efsane'nin nasıl yalanlar üzerine kurulduğu görülse de, bu kurmacayı daha da romantize eden dev bütçeli ve yalanlar içeren Arabistanlı Lawrence filminin de etkisiyle kitap popülerliğini yitirmez.

O coğrafyalarda savaşan Türk askerlerinin, Medine'yi , peygamberin mezarını her türlü Arap ihanetine rağmen, yiyecekleri kalmadığında Çekirge yenmesi emri çıkartarak sonuna kadar savunan büyük askerimiz Fahrettin Paşa'nın ruhuna saygı için de bu kitapdaki yalanları bilmek boynumuzun borcu.

Vicdan ve ahlak başka türlü olmasına izin vermiyor.
Cevapla
#32
@SumNauta, Benim Lawrance'in kitabina bir bakin dememle birlikte, sizin daha önceden Lawrance'i ingilizce orjinalinden okumaniza cok sevindim.
Burada benim amacim bir karsilastirma yapmakti; Canakkale savasinin seyrini degistiren seyid onbasi Seyit Ali Çabuk'un basina gelenler, diger tarafta Ingiliz hükümetinin Lawrance ve sülalesine yaklasimi. Bizim Seyid onbasi ölünceye kadar hammallik yapiyor, Lawrance'in ise sülalesine dahi maas baglaniyor. Yani Lawrance ne kadar yalan yazarsa yazsin, bize ne kadar düsmanlik yaparsa yapsin, o onun isi. Neticede kac milyon km kare topraklari bizden koparmislarmi? koparmislar. Demekki görevini cok iyi yapmis. Neyse bizim mevzumuz kendi kahramanlarimiz.
Cevapla
#33
(08/04/2017, Saat: 17:32)ayha-al Adlı Kullanıcıdan Alıntı: @SumNauta, Benim Lawrance'in kitabina bir bakin dememle birlikte, sizin daha önceden Lawrance'i ingilizce orjinalinden okumaniza cok sevindim.
Burada benim amacim bir karsilastirma yapmakti; Canakkale savasinin seyrini degistiren seyid onbasi Seyit Ali Çabuk'un basina gelenler, diger tarafta Ingiliz hükümetinin Lawrance ve sülalesine yaklasimi. Bizim Seyid onbasi ölünceye kadar hammallik yapiyor, Lawrance'in ise sülalesine dahi maas baglaniyor. Yani Lawrance ne kadar yalan yazarsa yazsin, bize ne kadar düsmanlik yaparsa yapsin, o onun isi. Neticede kac milyon km kare topraklari bizden koparmislarmi? koparmislar. Demekki görevini cok iyi yapmis. Neyse bizim mevzumuz  kendi kahramanlarimiz.

Lawrence'ın sülalesine maaş bağlanmamıştır. Ayrıca Lawrence, best-seller olan kitabından gelen telif ücretini almamıştır.
Cevapla
#34
(08/04/2017, Saat: 18:48)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Lawrence'ın sülalesine maaş bağlanmamıştır. Ayrıca Lawrence,  best-seller olan kitabından gelen telif ücretini almamıştır.

Haklisiniz
Cevapla
#35
(04/04/2017, Saat: 14:28)Apeiron Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Tarih merakım zaman içinde arttıkça objektif ve bilimsel kaynak arayışını çok önemsedim , hepimizin malumu tarih yıllar borunca yaşayan , anlatan , derleyen ve yazan insanlar tarafından fazlasıyla çoğunluklada bilinçli olarak manipüle edilmiştir ve günümüzdede bu durum devam etmektedir.
Bu durumun maalesef araştıran , sorgulayan ve mukayese eden bir toplum olmadığımız sürece tarihi dizilerden veya gerçeklikten olabildiğince uzak destansı , manipülatif kaynaklardan öğrenip günümüzü ve geleceğimizi şekillendirme konusunda bir birey olarak dünya ve ülke siyasetine bakış açımızı olumsuz etkilemesinden kaygı duyduğumu belirtmek isterim.

Çok guzel tespit. Mesela arkeolojik buluntularda, delil suzgeci denilen bir method kullanıyorlar. Bazı karbon 14 testlerinde buluntular cok eski cıkıyor, ama bilinen genel kabul olan tarih bilgisine ters dustugu icin, bu bulgular yok sayılıyor. Cogu tarihi kalıntıların bilinenden cok onceye ait oldugu (mısır piramitleri gibi) gunumuzde cok ciddi tarih profesorleri tarafından kuvvetli delillerle iddia ediliyor (piramitlerin yuzeyindeki yagmur erozyonu gibi).
Mısır tarihi hakkında ilgilenenlere Robert Bauval video larını youtube dan oneririm.

Dediginiz gibi, yazılı tarihimizde de, cogu bilgi, nesilden nesile degistirilmis , taraflı tarafsız eklentiler olmustur.
Bir baska ornek, Nihat Hatipoglu hocamız, Peygamberimizi bir anlatır, sanırsın aynı donemde yasadılar.
Yine gunumuzde bildigimiz hristiyanlık, baba-ogul-kutsal ruh gibi kavramlar, İsa doneminden degil, ondan cok sonraları hristiyanlıgı bir nevi yeni bastan yaratan St. Paul un yarattıgı kavramlardır; Magnadalı meryem e atılan iftiralar, İsa nın annesi nin sonraki esi (İsanın uvey babası) yahudi Joseph in, Vaftizci john gibi kişiliklerin, hristiyanlık tarihinden silinmeleri St. Paul sayesinde olmustur.

Gunumuzde de bilinen tarih icin cok fikir ayrılıkları vardır. Ben sahsen ilkokuldan beri bize anlatılan eski insan tarihi ve bazı yakın tarihin cogunun yanlıs ve bildigimiz kulaktan duyma hikayelerin yazıya dokulmus halleri oldugunu dusunuyorum.
Cevapla
#36
Hristiyanlıktaki çarpık İsa anlayışını yerle bir eden Michael Moorcook'un "İşte O Adam" kurgu romanını okumanızı tavsiye ederim.
Fazlasıyla rahatsız edici olduğunu, İslamiyete göre bile , olduğunu düşünsem de benim hocam olmayan Hatipoğlu gibilerin akıl, izan, vicdan dışı bazı yorumlarının nasıl tepkisel bir karşıtlığı oluşuyorsa , bu kurgu roman da tokat hatta yumruk etkisi yapıyor.
Moorcook/İşte O Adam, inanılmaz bir kurgu roman.

(09/04/2017, Saat: 01:53)dikdik_s Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Çok guzel tespit. Mesela arkeolojik buluntularda, delil suzgeci denilen bir method kullanıyorlar. Bazı karbon 14 testlerinde buluntular cok eski cıkıyor, ama bilinen genel kabul olan tarih bilgisine ters dustugu icin, bu bulgular yok sayılıyor. Cogu tarihi kalıntıların bilinenden cok onceye ait oldugu (mısır piramitleri gibi) gunumuzde cok ciddi tarih profesorleri tarafından kuvvetli delillerle iddia ediliyor  (piramitlerin yuzeyindeki yagmur erozyonu gibi).
Mısır tarihi hakkında ilgilenenlere Robert Bauval video larını youtube dan oneririm.

Dediginiz gibi, yazılı tarihimizde de, cogu bilgi, nesilden nesile degistirilmis , taraflı tarafsız eklentiler olmustur.
Bir baska ornek, Nihat Hatipoglu hocamız, Peygamberimizi bir anlatır, sanırsın aynı donemde yasadılar.
Yine gunumuzde bildigimiz hristiyanlık, baba-ogul-kutsal ruh gibi kavramlar, İsa doneminden degil, ondan cok sonraları hristiyanlıgı bir nevi yeni bastan yaratan St. Paul un yarattıgı kavramlardır;  Magnadalı meryem e atılan iftiralar, İsa nın annesi nin sonraki esi (İsanın uvey babası) yahudi Joseph in,  Vaftizci john gibi kişiliklerin, hristiyanlık tarihinden silinmeleri St. Paul sayesinde olmustur.

Gunumuzde de bilinen tarih icin cok fikir ayrılıkları vardır. Ben sahsen ilkokuldan beri bize anlatılan eski insan tarihi ve bazı yakın tarihin cogunun yanlıs ve bildigimiz kulaktan duyma hikayelerin yazıya dokulmus halleri oldugunu dusunuyorum.
Cevapla
#37
@bayercy
Ustad kitap cok ilgimi cekti, oneri icin cok tesekkur ederim. Bugun siparis vericegim. Tesekkurler Saygılar.
Cevapla
#38
@bayercy Üstad bende yorumunuzu çok beğendim ve kitap benimde ilgimi cekti, çok tesekkür ederim. Bende alıyorum kitabı. Sevgiler Saygılar.

Cevapla
#39
Herkese Keyifli Pazarlar.


Hititlere dair:

Geçenlerde Tıraş Tarihinde Hititlere değinmiştik.

Şimdi bu bölümde Anadolu'dan yayılan bir imparatorluk kuran Hititlere dair bir kaç şeyi yazmak istedim.

Tıraş tarihi yazısında belirtmiştim Hititler çevrelerindeki toplumlardan farklıydılar, o zamanın coğrafyasında var olan vahşi cezalandırmalara, vücuda zarar vermelere karşıdırlar ve yasalarında bireysel haklara önem verirlerdi diyor araştırmacılar.

Getirdikleri en önemli yeniliklerden biri de o zamanlar her yanda hüküm süren Hamurabi Kanunlarının 'kısasa kısas' ilkesini değil, modern zamanların normu Tazminat Hukukunu uygulamalarıdır.

Tarihte yapılan ilk Barış Antlaşması Kadeş o zamanın iki süper gücü olan Mısır ve Hititler arasında yapılmıştır. (Şunu da bir ara not olarak ekleyeyim, Kadeş galibi olmayan bir savaş olarak anılır kimi kaynaklarda ama tüm Suriye'nin Hititlere bırakılması bile öyle olmadığını gösteriyor).

Bu antlaşmada Hititler gene farklılıklarını gösterir ve Siyasi Mülteci maddesi eklerler, hem Mısır'ı hem kendilerini bağlayacak şekilde. Sığınan mültecilerin geri teslimi sonrası onlara zarar verilmemesi, kemiklerinin kırılmaması, ailelerine bir zarar verilmemesi şeklinde özetlenebilecek bir maddedir bu.

Dünyada ilk Siyasi Mülteci Hakları maddesi olarak biliniyor bu, ta binlerce yıl önce Hititler tarafından tanzim edilmiş olan madde. (İlginç bir detay: Mısır'la yaptıkları bu antlaşmaya kadar Hititler kendilerine sığınanları asla geri teslim etmiyorlardı.)

Hititlerde 'suçun kişiselliği' ilkesi de vardı. Suç işleyenin yakınlarına bir ceza uygulanmazdı.

Bu arada eğlenceli bir detay:
İki süper güç arasındaki tüm antlaşmaların bir kaç dilde kopyaları hazırlanıyordu. Hititler yazdıklarının birebir Mısır diline çevrilmesini istemişlerdi. Binlerce yıl sonra, Anadolu'da çıkarılan tabletler ve Mısır'daki yazılar karşılaştırıldığında Mısırlıların şöyle bir üçkağıt yaptığı görülüyor (kendilerini halka daha süper güç olarak göstermek için yaptılar diyor araştırmacılar):

Hititlerce karşılıklı olarak Kral ve Kraliçeden (Hititler tüm antlaşmalarına, sadece Hitit kralının değil, Kraliçenin de mührünü basıyordu) bahsedilen metinlerde bir 'değişiklik' yapıp, Mısır Kral ve Kraliçesini aynı tanımda bırakıp, Hitit'ler için ifadeyi Prens ve Prensese çevirmişler Smile
Cevapla
#40
C. W. Ceram'ın 'Tanrıların Vatanı Anadolu' adlı kitabından antlaşmanın maddelerinden birinin tam çevirisi:

"Eğer bir adam - ya da iki, ya da üç adam - Mısır ülkesinden kaçar ve Hatti'nin (Hitit) büyük hükümdarına gelirse, Hatti'nin büyük hükümdarı onu tutacak ve Mısır'ın büyük efendisi II. Ramses'e geri yollayacaktır. Ama Mısır'ın büyük efendisi Ramses'e geri verilen kimse hakkında suçundan dolayı soruşturma açılmayacak, evine ve karısına ve çocuklarına zarar verilmeyecek, kendisi öldürülmeyecek, ne gözleri, ne kulakları, ne ağzı, ne de ayakları incitilmeyecek ve herhangi bir cürümle suçlanmayacaktır."

Aynı hüküm Ramses'e sığınacak Hitit mültecileri için de konulmuştur.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Tarih ve Ornekleri. 3RD1 28 18,801 30/05/2020, Saat: 05:36
Son Yorum: MetsGo

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: