"A Curious History of Vegetables" kitabından Soğan maddesini kısaltarak çevirdim:
SOĞAN (Allium Cepa)
Nergisgiller bitki ailesinden.
Sağlık Faydaları: (doktorunuza danışmadan uygulamayın
)
Kanı inceltir, Kan şekerini düşürür, afrodizyak etkisi vardır, kalbinize faydalıdır, bağışıklık sistemini güçlendirir (antioksidan, mikrop öldürücü, virüs önleyici), idrar söktürücüdür.
Soğan dünyada tarımı en eski zamanlardan beri yapılan bitkilerden birisi.
Yaklaşık 10,000 yıl önce (insanların avcılık-toplayıcılıktan tarım yapmaya, göçebelikten yerleşik yaşamaya başladığı zamanlarda) Hindistan'da, Çin'de ve Akdeniz'in güneyinde yetiştiriliyordu.
1500 yıl öncesinden Yunanlı tarihçi Heredot, Mısır'daki çok eski Keops piramitinin (4500 yıllık) üzerindeki bir yazıda, o piramiti yapan kölelerin yediği Soğan, Sarımsak ve Turp miktarının belirtildiğini söyler.
İncil'de de Mısır'daki Firavunların uzun esaretinden / kölelikten kaçan Yahudilerin çölü geçerken Mısır'daki Soğanları özlediği anlatılır. Bu Almancada 'eski güzel günleri özlemek' şeklinde eski bir deyime (garip bir şekilde) kaynak olmuş.
Eski Roma'da kendini kültürlü/görgülü gören kişiler kendilerine kötü kokulu gelen soğandan kaçınırmış...'soğan yiyen' demek de aşağılayıcı bir ifadeymiş.
Soğan tarihsel olarak pazardaki en ucuz yiyecek olarak kaldı. Hem yiyecek hem de önemli bir iyileştirici olarak yoksul dostuydu, özellikle doktora gidemeyecek fakirlikte olanlar için.
Günümüzde bile halk hekimliğinde iyileştirici bitkilerin süper starı'dır.
İnce kıyılmış ve buharda haşlanmış soğanlardan yapılan lapa şu sağlık problemlerinde başarıyla kullanılıyor: sinüs enfeksiyonları, apse ve çıbanlar, akciğer iltihaplanmaları, iç kulak enfeksiyonları ve bademcik iltihaplanması.
Soğan'ın zehiri ve kötü radyasyonu emdiği şeklinde bir inanış İngiltere'den Avrupa'nın en doğusuna kadar yayıldı. İngilizler kötü şansı yok etsin diye bir demet soğan asarlardı mutfaklarına, muska diye takar ve ayak tabanlarını soğanla ovarlardı vücuttan hastalığı çekip alsın diye.
Avrupa'da sadece hastalıkları ve korkunç vebayı önlediğine değil aynı zamanda cadıları, kötü ruhları ve vampirleri kovan bir şey olduğuna inanılırdı soğanın.
İtalyan törelerinde eğer cebinizde soğan taşırsanız nazardan korunacağınaza inanılırdı.
Çin'de kolera salgınlarında insanlar soğandan yapılmış kolyeler takarlardı boyunlarına.
Soğan'ın soğuk algınlığını, nezleyi tedavi etme gücüne kesinlikle güvenebilirsiniz.
İltihap sökücü, balgam söktürücü ve teskin edici soğan şurubu (bal ya da şekerle karıştırılmış soğan suyu) bir çok yerde bronşit ya da kesilmeyen öksürükler için kullanılır.
Bu tarif Hindistan'da da Avrupa'dan geldiği Amerika'da da bilinir.
Halk hekimliğinde sırt ağrısındaki kas kramplarında sıcak soğan lapasının 15 dakika o bölgeye bastırılması önerilir.
Romatizmalı eklemler, siyatik ağrıları, nöropatik ağrılar ve hatta böcek ısırıkları ile siğiller taze doğranmış soğan ile tedavi edilebilir. Nasırlar için tuzlu soğan parçaları gece boyunca kalacak şekilde uygulanabilir.
Peki modern analiz tüm bunlar hakkında ne söylüyor ?
Soğan keserken gözlerimizin yaşarmasına neden olan sülfür bileşeni Allicin'in mikrop ve virüs engelleyici olduğunu ispatladılar. Ayrıca Allicin hücre akrivitesini arttırarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ve kandaki kolestrol oksitlenmesini engelleyerek damar sertliğine karşı koruyor.
Düzenli soğan yiyenler daha iyi kan değerlerine sahip çıkmakta çünkü Allicin pıhtı yapışmalarını engelliyor, pıhtıların kan içinde çözülmesini hızlandırıyor. Ayrıca azotlanmış bakteri oluşumunu engelleyerek, bağırsaklarda kansere yola açan oluşumların önüne geçiyor.
Kana olumlu etkisi burada bitmiyor. Soğandaki fenolik asit ve flavonoid'ler kan dolaşımına faydalı etkide bulunur, diyabet hastalarında kan şekeri seviyesini düşürür.
Bu çalışmaların sonuçları diyabet ve kalp hastalarına beslenmelerine soğanı dahil etmeleri yönünde bir tavsiye oluşturdu.
Soğan, aşırı iklim koşullarına uyum sağladığı Asya steplerinde doğdu. Nemli bahar aylarında küçük, misket boyutunda bebek soğanlar filiz verir, yaz başında ışığı ve sıcağı içine çeker. Sonra hava iyice kuruduğunda tam boyutlu soğana evrilir.
Çeşitli tipte soğanlar Kuzey Amerika'da da bulunmaktaydı ve Kızılderililer hem yiyecek hem iyileştirici olarak tüketmek üzere toplarlardı bunları.
Şikago (Chicago) adı Fox Kızılderililerinin kullandığı 'yabani soğan kokan yer' tanımından gelir.
Aynı çok uzaklardaki Avrasyalıların yaptığı gibi, Amerikan Kızılderilileri de soğanı böcek ısırıkları, enfeksiyonlar ve iltihapların tedavisinde kullanırlardı. Ve tabi ki soğuk algınlığı ve sinüs enfeksiyonlarında da.
Yeni doğum yapmış Kızılderili kadınlar, iyileştirici etkileri emilen süt yoluyla bebeklerine geçsin diye soğan çayı içerlerdi.
Soğan, Hindistan, Çin ve Güney Asya halk geleneklerinde, sembollerinde ve tedavi pratiklerinde çok eski bir geçmişe sahip.
Çin'de Zeki/Akıllı sembolü olarak kullanılan ts'ung aynı zamanda soğan demek. Çinli ebeler yeni doğmuş bebeğin başına soğan değdirirlermiş, büyüdüğünde zeki/akıllı olsun diye.
Soğan bundan 5000 yıl önce, Mısır'da da kutsal bir bitkiydi. Tanrılara sunulur, mumyaların ellerine ve gözlerine konulurdu. Kutsal yeminler soğan üzerine edilirdi.
Romalılarda da durum farklı değildi. Cinsel iktidarsızlık için " eğer soğan fayda etmiyorsa, hiç bir şey etmez" sözünü söylemişler. Kuzeydeki toprakları fethe giden Romalı askerler soğanı oradan getirip bahçelerine ekmişlerdi.
Avrupa köylü kültüründe soğan, bir iyileştirici olarak çok önemli yere sahipti.
Sent from my iPad using Tapatalk