Ağaçlar, Bitkiler, Tarım
#71
Estağfurullah....sadece nacizane meraklıyım , Teşekkür ederim @Hakann


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#72
c83f718cf7f82cbe006626bac99ae623.jpg




Yine bu keyifle okunan kitaptan:



"Öte yandan eğer Neandertaller, Denisovalılar ve diğer insan türleri Sapiens’le karışmadıysa, neden ortadan kayboldular? Olasılıklardan biri Homo sapiens’in onları yok oluşa itmesi. Bir grup Sapiens’in Neandertal­ lerin yüz binlerce yıldır yaşadığı bir Balkan vadisine geldiğini hayal edin. Yeni gelenler, Neandertallerin geleneksel yiyecekleri olan meyveleri ve yemişleri toplayıp geyikleri avlamaya başlıyorlar. Sapiensler, üstün sos­yal becerileri ve daha ileri teknolojileri sayesinde daha iyi avcı ve toplayı­cılardı, bu yüzden de sayıca çoğalıp yayıldılar, buna paralel olarak daha az kaynağa sahip olan Neandertaller giderek kendilerini daha zor besle­yebildiler. Nüfusları azaldı ve yavaş yavaş yok oldular, sadece belki bazı üyeler Sapiens komşularına katılmış olabilirler.

Diğer bir olasılık da kaynaklar için verilen savaşın şiddetlenerek soy­ kırım boyutuna ulaşması. Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir. Modern zamanlarda bile ten rengindeki, lehçe veya dinde­ ki bir farklılık bir grup Sapiens’in bir başka grubu yok etmeye çalışması­na sebep olabiliyor. Eski Sapiensler tamamen farklı bir insan türüne kar­ şı hoşgörülü olabilir miydi? Sapiens Neandertaller ile ilk karşılaştığında, ortaya tarihteki ilk ve en büyük etnik temizlik harekatının çıkmış olma­sı gayet mümkündür.

Hangi şekilde olursa olsun Neandertaller (ve diğer insan türleri) tarihteki en büyük merak konularından biridir. Neandertallerin veya Denisovalıların Homo sapiens ile birlikte hayatta kaldığını hayal edin. Pek çok farklı insan türünün yan yana hayatta kaldığı bir dünyada nasıl kül­türler, toplumlar ve politik yapılar ortaya çıkardı? Örneğin dini inançlar nasıl gelişirdi? Dini kitaplar Adem ile Havva’nın Neandertallerin atası ol­duğunu mu söylerdi? Ya da İsa Denisovalıların günahları için mi ölürdü, ya da Kuran cennette türü ne olursa olsun tüm insanlar için mi yer ayı­rırdı? Neandertaller Roma lejyonlarında, ya da Çin İmparatorluğu’nun geniş bürokrasisinde hizmet verebilirler miydi? Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi tüm Homo türlerinin eşit olduğunu mu ilan ederdi? Kari Marx tüm türlerin işçilerinin birleşmesini mi önerirdi?

Geçtiğimiz on bin yıl boyunca Homo sapiens ortalıktaki tek insan türü olmaya o kadar alıştı ki bizim için diğer ihtimalleri hayal etmek çok zor. Kardeşimizin olmaması kendimizi yaratım sürecinin son noktası olarak görmemizi kolaylaştırıyor ve aynı şekilde hayvanlar âleminin geri kalanıyla aramızda uçurum olduğunu zannetmemize sebep oluyor. Charles Darwin Homo sapiens’in diğer hayvanlar gibi bir hayvan türü olduğu­nu söylediğinde, insanlar kızmıştı, bugün bile çoğu kişi bunu reddedi­yor. Neandertaller hayatta kalsaydı bugün hâlâ kendimizi ayrı bir yara­tık olarak görür müydük? Belki de bu yüzden atalarımız Neandertalleri yok etti, çünkü Neandertaller yok sayılamayacak kadar yakın, fakat tolere edilemeyecek kadar da farklılardı.

***

Sapiens’in suçu mudur bilinmez, ama gittikleri her yerde yerli nüfus tü­kendi. Homo soloensis’in son kalıntıları günümüzden 50 bin yıl önceye tarihlenmektedir. Homo denisova da bundan kısa süre sonra yok oldu. Neandertaller ise yaklaşık 30 bin yıl önce yok oldular. Flores Adası’ndaki son cüce insanlar da 12 bin yıl önce yok oldular; geride kemikler, taştan aletler, DNA’mızdaki bazı genler ve pek çok cevaplanmamış soru ve son insan türü olan Homo sapiens’i bırakmış oldular.

Sapiens’in başarısının sırrı neydi? Birbirinden çok uzak ve ekolojik olarak çok farklı yerlere bu kadar hızla yerleşmeyi nasıl başardı? Diğer insan türlerinin hepsini nasıl yok oluşa itti? Neden güçlü kuvvetli, bey­ ni gelişmiş ve soğuğa dayanıklı Neandertaller bile bizim katliamımızdan kaçamadılar? Bu konudaki tartışmalar sürüyor. En muhtemel cevap, za­ten tartışmanın da hâlâ sürmesini sağlayan şey. Homo sapiens dünyayı, herşeyden önce kendine özgü dili sayesinde fethetti.



..............

...............





Diğer bir deyişle, arkaik insanların davranış örüntüleri on binler­ce yıl boyunca sabit kalırken, Sapiens toplumsal yapılarını, kişiler ara­sı ilişkilerini, ekonomik faaliyetlerini ve pek çok diğer davranışını on ila yirmi yılda değiştirebiliyordu. 1900’de doğan ve yüz yaşına kadar yaşa­ yan bir Berlinli’yi düşünün. Çocukluğunu II. Wilhelm’in Hohenzollern İmparatorluğu’nda, yetişkinliğini Weimar Cumhuriyeti’nde ve Nazile- rin Üçüncü İmparatorluk’unda geçirirken, öldüğünde demokratik ve birleşmiş Almanya’nın bir vatandaşıydı. DNA’sı tamamen aynı kalmasına rağmen bu Berlinli yaşamı boyunca birbirinden çok farklı sosyopolitik sistemlerde yaşamıştır.

Sapiens’in başarısının anahtarı işte buydu. Bir Neandertal, birebir mücadelede muhtemelen bir Sapiens’i yenerdi. Ama yüzlerce üyeyi içeren bir karşılaşmada Neandertallerin hiçbir şansı yoktu. Neandertaller bir aslanın nerede olduğuyla ilgili bilgiyi paylaşabiliyordu, ama kabile ruhları konusunda hikayeler anlatıp onları değiştiremiyorlardı. Kurgu yaratma becerisi olmadan Neandertaller büyük gruplar hâlinde etkili bir şekilde işbirliği yapamıyorlar, hızlı bir şekilde değişen zorluklar karşısın­ da sosyal davranışlarını da değiştiremiyorlardı.

Bir Neandertal’in beyninin içine girip aklını okuyamasak da, Sapiens rakipleriyle karşılaştırıldığında sahip olduğu çok sınırlı bilişsel becerilerinin dolaylı kanıtları elimizde mevcut. Avrupa’da yer alan 30 bin yıl­lık Sapiens yerleşimlerini inceleyen arkeologlar, zaman zaman Akdeniz ve Atlantik kıyısından gelmiş deniz kabukları buldular. Muhtemelen bu deniz kabukları, farklı Sapiens grupları arasındaki uzun mesafeli ticaret sonucu gelmişti kıtanın içlerine. Neandertal yerleşimlerindeyse bu tür bir ticaretin kanıtları yoktu. Her grup kendi aletlerini yerel malzemeler­den yapıyordu.





........

........



Avlanma teknikleri de bu farkları gösteren bir başka konudur. Neandertaller genellikle yalnız veya küçük gruplar hâlinde avlanırlardı. Düzi­nelerce bireyle avlanabilen Sapiens ise hatta farklı gruplar arasındaki iş­ birliğine dayanan yöntemler geliştirmişti. Özellikle etkili yöntemlerden biri de, bütün sürünün etrafını çevirip onları dar bir boğaza doğru süre­rek topluca öldürülmelerini kolaylaştırmaktı. Her şey plana uygun ola­rak giderse, gruplar bir seferde tonlarca et, yağ ve hayvan derisi ele geçi­rir, bunları ya dev bir ziyafette yer ya da kurutup tütsüleyerek sonra kul­lanmak için depolardı. Arkeologlar, büyük sürülerin her yıl benzer şekil­ de kesildiği kamplar keşfettiler. Hatta suni tuzaklar ve çitlerin bulundu­ ğu yerleşimler bile vardı.



......

.......



Tarım ve sanayi toplumlan üyelerinin büyük bir kısmı evcilleştirilmiş hayvan­lardır. Sahipleriyle eşit olmasalar da yine de onlar gibi topluluğun üyele­ridirler. Bugün Yeni Zelanda toplumu 4,5 milyon Sapiens ve 50 milyon koyundan oluşmaktadır.

Bu kuralın bir tek istisnası vardı: köpek. Köpek Homo sapiens tarafın­ dan evcilleştirilen ilk hayvandı ve Tarım Devrimi’nden önce evcilleştirilmişti. Uzmanlar tam tarih konusunda anlaşamıyorlar, fakat günümüz­den beş bin yıl önce evcilleştirilmiş köpeklerle ilgili gayet ikna edici kanıtlarımız var, hatta köpekler insan gruplarına binlerce yıl önce bile ka­tılmış olabilirler.

Köpekler hem avlanmak hem de savaşmak, ayrıca vahşi hayvanla­ra ve davetsiz misafirlere karşı da bir alarm sistemi olarak kullanılıyor­du. Nesiller boyunca, iki tür birbirleriyle daha iyi iletişim kuracak şekil­de birlikte evrildi. İnsanların ihtiyaçlarına ve duygularına en çok dik­kat eden hayvan olan köpekler, insanlar tarafından diğer hayvanlara göre daha çok ilgi görüp beslendiler, bu yüzden de hayatta kalma şansla­rı daha yüksekti. Eşzamanlı olarak köpekler de, insanları kendi ihtiyaç­ları için manipüle etmeyi öğrendiler. 15 bin yıllık bağ, insanlarla köpek­ler arasında, insanlarla diğer hayvanlar arasındakinden çok daha derin bir yakınlık ve karşılıklı anlaşma yarattı; hatta bazı durumlarda köpek­ler de tıpkı insanlar gibi törenle gömüldüler.



.....

......



Çoğu doğal ortamda Sapiens fırsatçı ve esnek biçimde beslenirdi: Termit arar, yemiş toplar, kök çıkarmak için toprağı kazar, tavşan kovalar, ma­mut ve bizon avlardı. Popüler “avcı insan” imgesi bir yana, toplayıcılık Sapiens’in ilk faaliyetiydi ve toplayıcılık hem tüketilen kalorinin büyük bölümünü, hem de çakmaktaşı, ahşap ve bambu gibi hammaddeleri sağ­lardı.

Sapiens sadece hammadde ve gıda için toplayıcılık yapmıyor, aynı zamanda bilgi de topluyordu. İnsanların hayatta kalabilmek için bölgeleri­nin detaylı haritalarını akıllarında tutmaları gerekiyordu. Günlük gıda arama etkinliğini en üst düzeye çıkarmak için, tüm hayvanların alışkan­lıklarını ve tüm bitkilerin büyüme biçimlerini bilmeleri gerekiyordu. Hangi gıdaların besleyici olduğunu, hangilerinin hasta ettiğini ve diğer­lerinin de nasıl ilaç olarak kullanılacağını bilmeleri gerekiyordu. Mev­simlerin ilerleyişini, bir kuraklığın veya fırtınanın öncü işaretlerini ta­nımaları gerekiyordu. Bu yüzden de yakınlarındaki tüm akıntıları, ce­viz ağaçlarını, ayı mağaralarını ve çakmaktaşı birikimlerini inceliyorlar­dı. Tüm bireyler taştan bıçak nasıl yapılır, yırtık bir pelerin nasıl onarı­lır, tavşan tuzağı nasıl kurulur, çığ düşünce, yılan ısırınca ve aç bir aslan­la karşılaşınca ne yapılır, bilmek durumundaydı. Tüm bu becerilerin her birinde ustalaşmak yıllar süren bir çıraklık ve ustalık süreciydi. Ortala­ma bir avcı toplayıcı, çakmaktaşını dakikalar içinde mızrak hâline geti­rebilirdi. Biz aynı başarıyı tekrarlamaya çalışınca genellikle rezil oluruz. Çoğumuz çakmaktaşı ve bazaltın özelliklerini bilmeyiz ve bunları ince işlemek için gerekli motor becerilerinden yoksunuz.

Bir başka deyişle, ortalama bir avcı toplayıcının etrafı hakkında, torunları olan modern insanların çoğundan daha geniş, derin ve çeşitli bil­gisi vardı. Bugün sanayi toplumlarındaki çoğu kişi hayatta kalabilmek için dünyanın doğal düzeni hakkında bu kadar çok şey bilmek zorunda değil. Fabrika işçisi, tarih öğretmeni, sigortacı veya bilgisayar mühendisi olmak için ne bilmeniz gerekir? Kendi dar uzmanlık alanınızla ilgili çok şey, fakat yaşamın diğer gerekliliklerinin çoğu için gözünüz kapalı başka insanlara güveniyorsunuz ki, bu insanlann da bilgileri kendi dar uzman­lık alanlarıyla sınırlıdır. Kolektif insan bugün eski grupların bildiğinden çok daha fazlasını biliyor. Ama birey olarak bakıldığında, eski avcı topla­yıcılar tarihteki en becerikli ve bilgili insanlardı.

......

.......



2,5 MİLYON YIL BOYUNCA İNSANLAR, müdahale etmedikleri bitki ve hay­vanları yiyerek yaşadılar. Homo erectııs, Homo ergaster ve Neandertaller incirleri dallarından koparıp yabani koyunları avlarken, incir ağaçlarının nerede kök salacağını veya koyun sürülerinin hangi çayırda gezebilece­ğini ve hangi erkek keçinin hangi dişiyi dölleyeceğini düşünmüyorlardı. Homo sapiens Doğu Afrika’dan Ortadoğu’ya, Avrupa’ya ve Asya’ya, son olarak da Avustralya ve Amerika’ya doğru yayıldı, ve her gittiği yerde de yabani bitkileri toplayıp hayvanları avlayarak yaşamını sürdürdü. Yaşam tarzınız sizi gayet iyi besliyor ve zengin bir toplumsal yapı, dini inanç ve siyasi dinamik sağlıyorsa başka bir şey yapmanıza ne gerek var ki?

Bütün bunlar 10 bin yıl önce, Sapiens tüm vaktini ve enerjisini birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamını değiştirmeye adayınca değişti. Gün- doğumundan günbatımına kadar insanlar tohum ektiler, bitki suladılar, kökleri topraktan söktüler ve koyunları bereketli çayırlara sürdüler. Bu çabanın onlara daha çok meyve, tahıl ve et olarak geri döneceğini düşü­ nüyorlardı. İnsanların yaşamında bir devrimdi bu: Tarım Devrimi.

Tarıma geçiş MÖ 9500-8500 yıllarında güneydoğu Türkiye, batı İran ve Levant bölgesinin tepelik arazisinde, düşük bir hızda ve sınırlı bir coğ­ rafi alanda başladı. Buğday ve keçiler yaklaşık MÖ 9000’de, bezelye ve mercimek 8000, zeytin ağaçlan MÖ 5000, atlar 4000 ve üzüm 3500 yıllarında evcilleştirildi. Deve ve kaju fıstığı gibi bazı hayvanlar ve bitki­ler daha da geç evcilleştirildi, zaten MÖ 3500 civarında asıl evcilleştir­me dalgası bitmişti. Tüm ileri teknolojimize rağmen, bugün bile kalori­ mizin yüzde 90’ından fazlasını atalarımızın MÖ 9500’le 3500 arasında evcilleştirdiği bir avuç bitkiden elde ediyoruz. Bunlar buğday, mısır, patates, darı ve arpadır. Son iki bin yılda kayda değer herhangi bir havyan ya da bitki evcilleştirilmedi. Eğer zihinlerimiz eski avcı toplayıcı zihni di­ yorsak, mutfağımız da eski çiftçilerin mutfağıdır.

Bir zamanlar, akademisyenler tarımın Ortadoğu’daki tek bir nok­tadan başlayarak dünyanın dört bir tarafına yayıldığını düşünüyorlar­ dı. Bugün ise tarımın Ortadoğulu çiftçilerin faaliyetlerini dünyanın çe­şitli yerlerine ihraç etmeleriyle değil, tamamen bağımsız olarak baş­ ladığında birleşiyorlar. Orta Amerika’daki insanlar, mısır ve fasulyeyi Ortadoğu’daki buğday ve bezelye tarımından hiç haberleri yokken ev­ cilleştirdiler. Aynı şekilde Güney Amerikalılar patates ve lama yetiştirmeyi Meksika’da veya Levant’ta ne olduğunun farkında olmadan öğren­diler. Çin’in ilk devrimcileri pirinç, darı ve domuzları evcilleştirirken, Kuzey Amerika’nın ilk bahçıvanları da toprağı kabak bulmak için eşe­lemekten bıkıp balkabağı yetiştirmeye çalışanlardı. Yeni Gineliler şeker kamışını ve muzu evcilleştirdiler, Batı Afrikalılar da Afrika dansı, Afri­ka pirinci, süpürgedarısı ve buğdayı kendi ihtiyaçları için ürettiler. Bu ilk odak noktalarından başlayarak tarım hızla uzaklara yayıldı. MS 1. yüz­ yılda dünyanın çoğu yerinde insanların büyük bölümü çiftçiydi.

Peki neden tarım devrimleri Ortadoğu, Çin ve Orta Amerika’da or­taya çıktı da Avustralya, Alaska veya Güney Afrika’da ortaya çıkmadı? Sorunun cevabı çok basit: çünkü çoğu hayvan ve bitki türü evcilleştirilemez. Sapiens lezzetli mantarları toplayıp yünlü mamutları avlayabilir, ama bunları evcilleştirmek söz konusu bile değildir. Mantarlar evcilleş­tirmek için fazla güvenilmezdir, dev hayvanlar ise çok vahşi. Atalarımı­zın avladığı ve topladığı binlerce tür içinde, sadece birkaçı ekip biçmek ve üretmek için uygun adaylardı. Bu birkaç tür de belli bölgelerde yaşı­yordu ve tarım devrimleri de bu bölgelerde ortaya çıktı."












Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#73
Dünya Doğal Yaşamı Koruma Örgütü WWF tarafından biyolojik çeşitlilik , bitki ve hayvan türlerinin yayılımı bakımından bir an önce korunmaya alınması gereken 'özel' orman ilan edilen Karabük Yenice Ormanlarında en son yaptığım 6 saatlik yürüyüşten:






185aa0730de81ede2b42228d77d62bc5.jpg


e07a7e615026a7d667d920a2c4053b12.jpg


3cd0200852df30636f9234c6844c0583.jpg


4f2836bef282dd54be3614c5f1d64c54.jpg


4020a272005d70eccc3f6fe01fa1e0d7.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#74
Fotoğraflara bayıldım komşum, çokk güzel çekimler yapmışsınız tebrik ederim.

İçimiz serinledi sayenizde Smile
Cevapla
#75
Yazmadan duramadım @SumNauta'nin varlığı forumumuz için büyük bir kazanç.
Kendisine açtığı konular ve paylaşımları için yürekten teşekkür ediyorum.
Ömrünü, zamanını kendisini geliştirmek için böylesine değerlendirmiş birine saygı duymamak imkansız.
Umarım çevresinde mümkün olduğu kadar çok insan onun varlığı ve birikimlerinden faydalanıyordur.
Teşekkürler Üstad.
Cevapla
#76
Hep yazayım diyordum ama bir türlü fırsatını bulamamıştım.
Değerli paylaşımlarınızla bu foruma kazandırdıklarınız için çok teşekkür ederim @SumNauta üstadım.

Ömrünü öğrenmeye adamış, engin bilgi hazinesine sahip ve bir o kadar da mütevazi bir insan aynı zamanda
Gerçekten foruma bambaşka bir hava kattınız üstadım.
Saygılar.
Cevapla
#77
(06/06/2017, Saat: 18:38)rating Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Fotoğraflara bayıldım komşum, çokk güzel çekimler yapmışsınız tebrik ederim.

İçimiz serinledi sayenizde Smile


Teşekkür ederim @rating Sağolun.

Doğa yürüyüşlerinde fotograf için cep telefonunu kullanıyorum pratikliğinden dolayı. DSLR bir makine taşımak külfetli. Öyle bir makine ile (ben değil ama o konuda deneyimli biri) çok güzel fotograf kareleri yakalar güzel ülkemizin doğasında.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#78
@bayercy @FurkanErdem
Estağfurullah...nacizane kimi meraklarımı paylaşıyorum....
Çok teşekkür ederim. Sağolun.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla
#79
.....Tarih bölümüne taşındı.
Cevapla
#80
Ege'nin öteki yakasında, yaşlı ve güzel Zeytin ağaçlarını ziyaretimden.






ba1a23b8c604f16fe83166bb5183ec10.jpg





Asırları devirmiş ama hala filiz veriyor ve tabi meyve de.
Gerçekten güzel Anadolu'muzdaki eski adıyla 'Ölmez Ağaç' bu.



5d4760f0bc0cfa4bd98c10578c5d5bab.jpg






Romalılar 2000 yıl önce ne güzel söylemişti:

"Mala malus mala mala dat" (Kötü ağaç kötü elma verir.)

Ağaçlarımız kötüleşmesin, betona, yazlığa kurban düşmesin.

Ölmez Ağaç Ege'nin her iki yakasına da Tüm Tarihi kucaklamış bir şekilde ne güzel yakışıyor.


Sent from my iPad using Tapatalk
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Tarım Kredi Elit Zeytin Kolonyası İncelemesi yarhasan 4 14,816 23/12/2012, Saat: 00:07
Son Yorum: BigHillMe

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: