28/09/2021, Saat: 11:53
@sfenks komşum,
1983 yapımı olan bildiğim versiyondu ve kesilmemiş halini yeniden izledim. Bu film sinemalarda oynamıştı, muhtemelen trt de değil de sinemada izledim. Sansürsüz olduğunu düşünüyorum, çünkü yeniden izlediğimde beni şaşırtan pek bir şey olmadığını görüyorum.
Film bende büyük etki bırakmıştı, şimdi izlediğimde bunu daha iyi anlıyorum. Çünkü ben yaklaşık 20 yıldır yaban hayat gözlemliyorum, özellikle kuş ve böcek fotoğrafları çekiyorum. Bu hobimde küçüklüğümde okuduğum Jack London, Mark Twain, Jules Verne romanları etkili olmuştur diye düşünüyordum. Bir etki de izlediğim filmler olsa gerek. O filmlerden birisi de buymuş diye düşündüm. Okuduğum çizgiromanlar da etkili olmuştur kısmen. Neyse.
Felsefi olarak da teknik olarak da çok iyi bir film olmuş. Bir çok sahne kusursuz çekilmiş, çok etkileyici fotografik kareler var. Bazı kareler ortaçağın korkunçluğunu iliklerime kadar hissettiriyor. Canlı gömülme sahnesi nedense Brugel’i hatırlattı bana. Onun gibi estetik, onun gibi etkileyici, ürkütücü geldi bana. İkisini kıyaslamıyorum, sadece her ikisinin de muhteşem olduğunu söylemeliyim.
Film, canlıları anlatan bir belgesel gibi. İnsanlar çok da farklı bir yerde değil belgeselde, doğadaki herhangi bir canlı gibi. Bir böcekten, bir kuştan farksız herhangi bir canlı insanoğlu. Ah bu gerçeği kabul etsek ne yaşanılası olurdu dünya. En azından dünyanın ömrü daha uzun olurdu. Çünkü şu ahli ile pek fazla zamanımız kaldığı söylenemez. Bri yüzyıl daha yaşanılacağını sanmıyorum ben.
Deprem, sel, yangın gibi kimi olaylar hep etkilemiştir canlıları, buna ölümü de ekleyebiliriz. İnsanoğlu bu tür olayları doğaüstü güçlere bağlamış çoğu zaman. Bu, kimi zaman bir nehir olmuş, kimi zaman bir ağaç, kimi zaman bir hayvan, kimi zaman bir taş. Sonra tek tanrılı dinlere geçilmiş.
Narayama tapınılan bir dağ. Kutsanmış bir yer.
Olaylar bir köyde geçiyor. Yılanlar, kuşlar, fareler, kurbağa yiyen peygamber devesi gibi böcekler ve insanlar bu filmin bir parçası. Devlet yok, para yok. Kendi kurallarını koymuşlar, hukuk kendi içlerinde. Günümüzde geçerli olan hiçbir resmi müessese, kurumlaşma mevzu bahis değil. Hatta aile bile yok denilebilir. Olan aile ilişkileri tamamen içgüdüsel bir oluşuma sahip. Her neyse.
Film Türkiye’de gösterime girdiğinde nedense sinema eleştirmenleri pek bir burun kıvırmış. İlk versiyona övgüler dizilmiş. Bu da ayrı bir konu.
Her iki filmde de müzik çok iyi kullanılmış, 1983 versiyonunda evrensel temalar kullanmış, 58 yapımı olan yerel müzik, biraz abartılmış. 58 yapımı bir masal gibi. O yıllara göre çok iyi kamera tekniği var(2012 de restore edilmiş). Görüntüler fotografik. Anlatım biraz teatral, fakat destansı bir güzelliği var.
Her iki film de estetik açıdan övgüyü hak ediyor. Ben 1983 versiyonunu daha çok beğendim. Açık söylemek gerekirse 58 yapımı olan versiyonda gereksiz uzatılmış sahneler var, müzik çok yerel.
Her iki filmde de oyunculuklar biraz abartılı, 58 yapımı olanda daha belirgin. Neyse .
83 yapımı olan altın palmiye almış. 58 yapımı da muhtemelen bir çok ödül almıştır. İyi seyirler. Selamlar.
1983 yapımı olan bildiğim versiyondu ve kesilmemiş halini yeniden izledim. Bu film sinemalarda oynamıştı, muhtemelen trt de değil de sinemada izledim. Sansürsüz olduğunu düşünüyorum, çünkü yeniden izlediğimde beni şaşırtan pek bir şey olmadığını görüyorum.
Film bende büyük etki bırakmıştı, şimdi izlediğimde bunu daha iyi anlıyorum. Çünkü ben yaklaşık 20 yıldır yaban hayat gözlemliyorum, özellikle kuş ve böcek fotoğrafları çekiyorum. Bu hobimde küçüklüğümde okuduğum Jack London, Mark Twain, Jules Verne romanları etkili olmuştur diye düşünüyordum. Bir etki de izlediğim filmler olsa gerek. O filmlerden birisi de buymuş diye düşündüm. Okuduğum çizgiromanlar da etkili olmuştur kısmen. Neyse.
Felsefi olarak da teknik olarak da çok iyi bir film olmuş. Bir çok sahne kusursuz çekilmiş, çok etkileyici fotografik kareler var. Bazı kareler ortaçağın korkunçluğunu iliklerime kadar hissettiriyor. Canlı gömülme sahnesi nedense Brugel’i hatırlattı bana. Onun gibi estetik, onun gibi etkileyici, ürkütücü geldi bana. İkisini kıyaslamıyorum, sadece her ikisinin de muhteşem olduğunu söylemeliyim.
Film, canlıları anlatan bir belgesel gibi. İnsanlar çok da farklı bir yerde değil belgeselde, doğadaki herhangi bir canlı gibi. Bir böcekten, bir kuştan farksız herhangi bir canlı insanoğlu. Ah bu gerçeği kabul etsek ne yaşanılası olurdu dünya. En azından dünyanın ömrü daha uzun olurdu. Çünkü şu ahli ile pek fazla zamanımız kaldığı söylenemez. Bri yüzyıl daha yaşanılacağını sanmıyorum ben.
Deprem, sel, yangın gibi kimi olaylar hep etkilemiştir canlıları, buna ölümü de ekleyebiliriz. İnsanoğlu bu tür olayları doğaüstü güçlere bağlamış çoğu zaman. Bu, kimi zaman bir nehir olmuş, kimi zaman bir ağaç, kimi zaman bir hayvan, kimi zaman bir taş. Sonra tek tanrılı dinlere geçilmiş.
Narayama tapınılan bir dağ. Kutsanmış bir yer.
Olaylar bir köyde geçiyor. Yılanlar, kuşlar, fareler, kurbağa yiyen peygamber devesi gibi böcekler ve insanlar bu filmin bir parçası. Devlet yok, para yok. Kendi kurallarını koymuşlar, hukuk kendi içlerinde. Günümüzde geçerli olan hiçbir resmi müessese, kurumlaşma mevzu bahis değil. Hatta aile bile yok denilebilir. Olan aile ilişkileri tamamen içgüdüsel bir oluşuma sahip. Her neyse.
Film Türkiye’de gösterime girdiğinde nedense sinema eleştirmenleri pek bir burun kıvırmış. İlk versiyona övgüler dizilmiş. Bu da ayrı bir konu.
Her iki filmde de müzik çok iyi kullanılmış, 1983 versiyonunda evrensel temalar kullanmış, 58 yapımı olan yerel müzik, biraz abartılmış. 58 yapımı bir masal gibi. O yıllara göre çok iyi kamera tekniği var(2012 de restore edilmiş). Görüntüler fotografik. Anlatım biraz teatral, fakat destansı bir güzelliği var.
Her iki film de estetik açıdan övgüyü hak ediyor. Ben 1983 versiyonunu daha çok beğendim. Açık söylemek gerekirse 58 yapımı olan versiyonda gereksiz uzatılmış sahneler var, müzik çok yerel.
Her iki filmde de oyunculuklar biraz abartılı, 58 yapımı olanda daha belirgin. Neyse .
83 yapımı olan altın palmiye almış. 58 yapımı da muhtemelen bir çok ödül almıştır. İyi seyirler. Selamlar.