25/01/2019, Saat: 12:52
Bu konu daha öncesinde forumda konuşuldu ama bir konu başlığı altındamıydı hiç hatırlayamadım ve varsa konuyu da bulamadım.
Özellikle tıraşa yeni başlayacak genç arkadaşların en büyük korkusu ki genç yaşımda bende bunu hep merak ederdim ve yüzümdeki bazı bölgelere mümkün olduğunca jilet değdirmekten kaçınırdım.
Evrim ağacının, bu konuda yapılmış olan klinik deney ve araştırmalardan derleyip yazmış olduğu kısa bir bilgilendirme yazısı.
Yazı linkiyle beraber kopyala yapıştır yapmayı tercih ettim daha fark edilebilir olması açısından
https://evrimagaci.org/tiras-olmak-sacla...ikarir-759
Mit-1: "Sakalları ve saçları ne kadar sık keserseniz, saç ve sakallarınız o kadar gür, güçlü ve daha koyu renkte çıkacaktır."
Mit-2: "Siz bizim İnebahtı Savaşı'nda sadece sakalımızı kestiniz, biz ise sizin kıbrıs'ı almakla kolunuzu kestik. sakal daha gür bir şekilde tekrar büyür, fakat kesilen kol tekrar gelmez.'' (Sokullu Mehmet Paşa)
Gerçek: Vücudumuzdaki hiçbir kılın uzama hızı veya gürlük miktarı, kılların kesilmesiyle alakalı değildir. Bugüne kadar bu iddiayı ele alan hiçbir araştırma kılların kesilmesini uzama hızı veya kıl gürlüğü ile ilişkilendirmediği gibi, yapılan tüm araştırmalar arada hiçbir bağlantı bulunmadığını göstermektedir. Bu durum, hem erkekler hem de dişiler için geçerlidir.
Bilgi-1: Ne saçların ne de sakalların kesildikçe daha gür çıkmadığı gerçeği, ilk olarak 1928 yılında klinik olarak test edilerek onaylanmıştır. Daha sonra 2005 yılında tekrar edilen klinik deneyler de, hem saçların, hem de sakalların traş edilmesiyle uzaması veya gürleşmesi arasında hiçbir bilimsel ilişki olmadığını göstermiştir.
Bilgi-2: Kesilen saç/sakal gür ya da koyu renkte çıkmaz; ancak bu şekilde görünür. Çünkü kesilen sakal, kesilmeyen sakallar gibi giderek incelmez ve dipleri göreceli olarak kalındır. Bu da, daha yoğun bir sakal çıkıyormuş izlenimi verir; ancak gerçekte herhangi bir gürlüğe rastlanmaz. Benzer şekilde, traş edildikten sonra çıkan sakalın daha koyu renkte görülme sebebi, henüz güneş ışığına maruz kalmamış olmasıdır. Son olarak, sakalların kesildikten sonra ele daha sert geliyor olması, tıraş bıçağının kılı açılı bir şekilde keserek sivri uçlar bırakıyor olmasıdır. Tüm bunlar göz önüne alındığında, kılları kesmenin, onların fizyolojisine herhangi bir etkide bulunmadığı görülebilir.
Bilgi-3: Saçların uzama hızı ve sıklık miktarı, kılların kendisi tarafından değil, kıl köklerinde bulunan foliküller tarafından belirlenir. Bu foliküllere de ne yapmaları gerektiğini bildiren unsur genetik materyaldir. Dolayısıyla vücudunuzdaki tüm kılların ortalama uzama hızı ve gürlüğü, sizi oluşturacak sperm ve yumurta birleştiği anda belirlenmiştir. Elbette hormonlar ya da beslenme gibi çevresel faktörler uzama hızına etki eder; çünkü hücrelerin işleyişine etki etmektedir. Ancak kılları kesmek veya kıl kesme sıklığı, uzaması ile hiçbir şekilde ilişkili değildir.
Bilgi-4: San Francisco'da bulunan Kaliforniya Üniversitesi'nden dermatolog Dr. Paradi Mirmirani'nin de vurguladığı gibi, bir unsurun kıl uzama hızına etki etmesi için, kılları üreten hücreleri değiştirmesi/etkilemesi gerekir. Bu yüzden genetik mutasyonlar, hormonlar veya beslenme gibi çevresel faktörler kıl uzamasına etki eder. New York'ta bulunan Philip Kingsley Kliniği'nden trikolog (saç ve kafa derisi uzmanı) Elizabeth Cunnane Phillips şöyle söylüyor:
"Saç veya sakal kesmenin büyüme hızına hiçbir etkisi yok. Bu, genetik olarak önceden belirleniyor. Büyüme hızı; genel sağlık durumu, diyet alışkanlıkları, tiroid bezinin çalışma miktarı, düşük demir oranları veya kansızlık gibi endokrin işlevlerle ilgili faktörlerden etkilenir. Bunların hepsi, kılların ne kadar hızlı çıkacağını ve onları ne kadar hızlı dökeceğimizi belirler."
Bilgi-5: Bu konuda çoğu insanı yanıltan, kıl anatomisinin düzenli olmayışıdır. Kılların dipleri daha kalındır, uç kısımları ise daha incedir. 5 milimetrelik bir kıl jiletle kesildiğinde, örneğin 0.3 milimetrelik uzunluğa kadar, kök kısmına yakın bir yerden parçalanır. Bu parçalanma jiletin ve kılların yapısına bağlı olarak 2 şekilde olabilir: ya bir sopayı sivriltmek için yatay olarak aşındırdığımız gibi uca doğru iyice sivrileşecek şekilde kesilir (çünkü jiletin etkisiyle yan yatar) veya bir ağacı kestiğimizde olduğu gibi gövdesi yatay bir şekilde kesilir. İki durumda da olan geçici bir koyulaşmadır. İlkinde, sivri uçlar ışığı normal kıl kalınlığı kadar dağıtamadığı için siyahlaşmış gibi görünür. İkincisinde ise derideki porlardan çıkan kıl ağaç gövdesi gibi yatay olarak poru doldurduğu için ve tepeden bakıldığında simsiyahmış gibi gövdesi gözükür. Halbuki kılı normal uzamasına bırakıp yeniden başlangıçtaki 5 milimetreye ulaştığında, önceki haliyle kıyaslayacak olursanız, birebir aynı oldukları gözükecektir. Çünkü kıl uzadıkça, başlangıçtaki o incelmiş kısım uzamaya bağlı olarak zayıflayıp dökülecektir; yeni çıkan kıl ise bir öncekiyle (ki zaten onun devamıdır) birebir aynı özellikte olacaktır. Bu geçici koyulaşma, aynı zamanda sıklaşma algısı da yaratmaktadır. Ancak böyle bir şey yoktur. Bu, algı yanılgısıdır.
Bilgi-6: Bu konuyla ilgili algısal yanılgılardan bir diğeri ise, çoğunlukla erkeklerin ilk tıraşlarını ergenlik yaşlarında olmaya başlamasıdır. Ergenlikte kıllanma arttığı ve kıllar gürleştiği için, sanki tıraş oldukça kıl kalınlığı artıyor algısı oluşmaktadır. Fakat bu da bir yanılgıdır. Tıraş ile kıllanma arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır.
Özellikle tıraşa yeni başlayacak genç arkadaşların en büyük korkusu ki genç yaşımda bende bunu hep merak ederdim ve yüzümdeki bazı bölgelere mümkün olduğunca jilet değdirmekten kaçınırdım.
Evrim ağacının, bu konuda yapılmış olan klinik deney ve araştırmalardan derleyip yazmış olduğu kısa bir bilgilendirme yazısı.
Yazı linkiyle beraber kopyala yapıştır yapmayı tercih ettim daha fark edilebilir olması açısından
https://evrimagaci.org/tiras-olmak-sacla...ikarir-759
Mit-1: "Sakalları ve saçları ne kadar sık keserseniz, saç ve sakallarınız o kadar gür, güçlü ve daha koyu renkte çıkacaktır."
Mit-2: "Siz bizim İnebahtı Savaşı'nda sadece sakalımızı kestiniz, biz ise sizin kıbrıs'ı almakla kolunuzu kestik. sakal daha gür bir şekilde tekrar büyür, fakat kesilen kol tekrar gelmez.'' (Sokullu Mehmet Paşa)
Gerçek: Vücudumuzdaki hiçbir kılın uzama hızı veya gürlük miktarı, kılların kesilmesiyle alakalı değildir. Bugüne kadar bu iddiayı ele alan hiçbir araştırma kılların kesilmesini uzama hızı veya kıl gürlüğü ile ilişkilendirmediği gibi, yapılan tüm araştırmalar arada hiçbir bağlantı bulunmadığını göstermektedir. Bu durum, hem erkekler hem de dişiler için geçerlidir.
Bilgi-1: Ne saçların ne de sakalların kesildikçe daha gür çıkmadığı gerçeği, ilk olarak 1928 yılında klinik olarak test edilerek onaylanmıştır. Daha sonra 2005 yılında tekrar edilen klinik deneyler de, hem saçların, hem de sakalların traş edilmesiyle uzaması veya gürleşmesi arasında hiçbir bilimsel ilişki olmadığını göstermiştir.
Bilgi-2: Kesilen saç/sakal gür ya da koyu renkte çıkmaz; ancak bu şekilde görünür. Çünkü kesilen sakal, kesilmeyen sakallar gibi giderek incelmez ve dipleri göreceli olarak kalındır. Bu da, daha yoğun bir sakal çıkıyormuş izlenimi verir; ancak gerçekte herhangi bir gürlüğe rastlanmaz. Benzer şekilde, traş edildikten sonra çıkan sakalın daha koyu renkte görülme sebebi, henüz güneş ışığına maruz kalmamış olmasıdır. Son olarak, sakalların kesildikten sonra ele daha sert geliyor olması, tıraş bıçağının kılı açılı bir şekilde keserek sivri uçlar bırakıyor olmasıdır. Tüm bunlar göz önüne alındığında, kılları kesmenin, onların fizyolojisine herhangi bir etkide bulunmadığı görülebilir.
Bilgi-3: Saçların uzama hızı ve sıklık miktarı, kılların kendisi tarafından değil, kıl köklerinde bulunan foliküller tarafından belirlenir. Bu foliküllere de ne yapmaları gerektiğini bildiren unsur genetik materyaldir. Dolayısıyla vücudunuzdaki tüm kılların ortalama uzama hızı ve gürlüğü, sizi oluşturacak sperm ve yumurta birleştiği anda belirlenmiştir. Elbette hormonlar ya da beslenme gibi çevresel faktörler uzama hızına etki eder; çünkü hücrelerin işleyişine etki etmektedir. Ancak kılları kesmek veya kıl kesme sıklığı, uzaması ile hiçbir şekilde ilişkili değildir.
Bilgi-4: San Francisco'da bulunan Kaliforniya Üniversitesi'nden dermatolog Dr. Paradi Mirmirani'nin de vurguladığı gibi, bir unsurun kıl uzama hızına etki etmesi için, kılları üreten hücreleri değiştirmesi/etkilemesi gerekir. Bu yüzden genetik mutasyonlar, hormonlar veya beslenme gibi çevresel faktörler kıl uzamasına etki eder. New York'ta bulunan Philip Kingsley Kliniği'nden trikolog (saç ve kafa derisi uzmanı) Elizabeth Cunnane Phillips şöyle söylüyor:
"Saç veya sakal kesmenin büyüme hızına hiçbir etkisi yok. Bu, genetik olarak önceden belirleniyor. Büyüme hızı; genel sağlık durumu, diyet alışkanlıkları, tiroid bezinin çalışma miktarı, düşük demir oranları veya kansızlık gibi endokrin işlevlerle ilgili faktörlerden etkilenir. Bunların hepsi, kılların ne kadar hızlı çıkacağını ve onları ne kadar hızlı dökeceğimizi belirler."
Bilgi-5: Bu konuda çoğu insanı yanıltan, kıl anatomisinin düzenli olmayışıdır. Kılların dipleri daha kalındır, uç kısımları ise daha incedir. 5 milimetrelik bir kıl jiletle kesildiğinde, örneğin 0.3 milimetrelik uzunluğa kadar, kök kısmına yakın bir yerden parçalanır. Bu parçalanma jiletin ve kılların yapısına bağlı olarak 2 şekilde olabilir: ya bir sopayı sivriltmek için yatay olarak aşındırdığımız gibi uca doğru iyice sivrileşecek şekilde kesilir (çünkü jiletin etkisiyle yan yatar) veya bir ağacı kestiğimizde olduğu gibi gövdesi yatay bir şekilde kesilir. İki durumda da olan geçici bir koyulaşmadır. İlkinde, sivri uçlar ışığı normal kıl kalınlığı kadar dağıtamadığı için siyahlaşmış gibi görünür. İkincisinde ise derideki porlardan çıkan kıl ağaç gövdesi gibi yatay olarak poru doldurduğu için ve tepeden bakıldığında simsiyahmış gibi gövdesi gözükür. Halbuki kılı normal uzamasına bırakıp yeniden başlangıçtaki 5 milimetreye ulaştığında, önceki haliyle kıyaslayacak olursanız, birebir aynı oldukları gözükecektir. Çünkü kıl uzadıkça, başlangıçtaki o incelmiş kısım uzamaya bağlı olarak zayıflayıp dökülecektir; yeni çıkan kıl ise bir öncekiyle (ki zaten onun devamıdır) birebir aynı özellikte olacaktır. Bu geçici koyulaşma, aynı zamanda sıklaşma algısı da yaratmaktadır. Ancak böyle bir şey yoktur. Bu, algı yanılgısıdır.
Bilgi-6: Bu konuyla ilgili algısal yanılgılardan bir diğeri ise, çoğunlukla erkeklerin ilk tıraşlarını ergenlik yaşlarında olmaya başlamasıdır. Ergenlikte kıllanma arttığı ve kıllar gürleştiği için, sanki tıraş oldukça kıl kalınlığı artıyor algısı oluşmaktadır. Fakat bu da bir yanılgıdır. Tıraş ile kıllanma arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır.
https://www.facebook.com/pages/Pardus-Handcraft/875240639222477
https://www.instagram.com/pardushandcraft/
https://www.instagram.com/pardushandcraft/